₂₂feeling chained

7.6K 655 644
                                    

Bölüm Müziği: Bishop Briggs - Dark Side

"Karanlık tarafıma hoş geldin. İyi vakit geçireceğiz."

-

Woojin'e şaşkınca bakarken yanımdaki tabureye oturup diğer boş tabureyi işaret etmişti. "Oturmaz mısın? Bu ziyareti neye borçluyum?"

Kısa süreli zihin toparlama seansından sonra tabureye oturarak önüme bırakılan içkiden bir yudum aldım. "Seninle konuşmam gereken önemli bir konu var."

İçkisini dikleyip bitirdi. Sertçe masaya bıraktıktan sonra "Beni nasıl buldun?" dedi.

Dudağım yana kıvrıldı. "Öleceğini söylemiştin. Bundan nasıl kurtuldun?"

"Ne o? Ölmemi mi isterdin küçük hanım?"

"Belki." Boğazımı temizleyerek konuyu dağıtmaya çalıştım. "Bunları konuşmanın sırası değil. Şu saat hakkında bilgi almam gerekiyo-" diyemeden işaret parmağını dudağıma bastırdı.

"Bunları burada konuşmayalım. Beni takip et." Yüksek tabureden inerek bir yerlere yürümeye başladığında onu takip edecekken gözüme takılan ayrıntıyla duraksadım. Gerçekliğinden emin olmak adına gözlerimi kısarak karanlık ve renkli ışıkların altında bizi izleyen tanıdık silueti inceledim. Jungkook? Yüzündeki ifade, dilini yanağının içinde gezdirmesi ve bakışları düşüncelerini ele veriyordu. O, bu duruma sinirlenmişti.

Duraksadığımı fark eden Woojin, bana doğru dönerek "Bir sorun mu var?" dediğinde kafamı hızla olumsuz anlamda salladım.

"Birine merhaba demem gerekiyor."

"Seni, şurada adamlarımdan biri bekliyor olacak." Parmağının ucuyla gösterdiği yere bakıp kafamı aşağı yukarı salladığımda Woojin, kalabalığın arasında kaybolmuştu.

Kafamı Jungkook'un gözlerine çevirip belli belirsiz gülümsedim. Hayır, beni kıskandığını falan düşünmek istemiyorum. Bu düşünce, aptal kızların kendini kandırmasından ibaret. Jungkook, farklı bir şey düşünüyordu. Bu kıskançlıktan daha öteydi. 

"Merhaba, burada ne işin var?"

Elindeki içkiyi havaya kaldırdı. Hemen sonrasında dikleyip "Bir şeyler içmeye geldim." dedi.

Yanına oturdum. "Hadi ama buna inanmamı bekleme. Neden peşimden geldin?"

"Birinin arabamı kaçırdığını fark ettiğimde onu takip ettim. Sen olduğundan haberim bile yoktu."

Söylediğin yalanlara inanmadım dercesine gülümsedikten sonra "Onca araba arasından senin arabanı almış olmam, garip. Değil mi?" dedim.

Kafasını aşağı yukarı salladı. "Öyle." Olduğu yerde kıpırdandı. "Sen gitmiyor musun? Sonuçta onun için buralara kadar geldin. Onu bekletmek istemezsin."

Ses tonundaki ima gözümden kaçmamıştı. "Evet, haklısın onu bekletmemeliyim."

Sinirle dişlerini sıktı. Elindeki bardağı sıkıştırdı. Bardağı sıkmaktan avuç içleri bembeyaz olmuştu. Biraz daha sıkmaya devam ederse bardağı kıracaktı.

Elimi omzuna koydum. "Jungkook, ne bekliyordun ki?" Dudağımı, kulağına yaklaştırdım ve beni duyabileceği şekilde fısıldadım. "Bu saçma bir aşk oyunu değil mi zaten?"

Gözlerimi kapatarak birkaç saniye oyalandım. Burnuma değen o güzel kokuyu derince içime çektim. Ne kadarda hoş kokuyorsun Jungkook. Bu parfüm değil, bu onun öz kokusu. Ona yaslandığımda burnuma çarpıp orada yer edinen tanıdık koku. Birkaç gündür göremediğim için özlediğim koku. Usulca gözlerimi aralayıp ondan uzaklaştım. Yüzüme saçma bir gülücük yerleştirdim ve oturduğum yerden kalktım. Woojin'in söylediği yerde bekleyen adamın yanına gittim. Ardıma bile bakmadan önümden yürüyen adamı takip ettim. Beni hafif loş bir koridora sokmuştu. Sonrasında bir kapının önünde durup eliyle kapıyı işaret etmişti. Hafifçe kafamı eğip içeri girdiğimde elinde içki bardağıyla oturan Woojin'i gördüm.

Kill My Pain | Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin