Tek sorun, kaşımdaki nal kadar gaz beziydi.

Anneme bir şeyler uydurmalıydım, ama bundan önce takvimi görmem gerekiyordu. Laptopumu açıp baktığımda yaklaşık bir gün geçmiş olduğunu gördüm.

Tamı tamına bir gün!

Sidalya Serkıran kafamı kıracaktı.

Uydur Vera. Sağlam bir yalan düşün. Bir gündür telefonun kapalı, ortalıkta yoksun. Eve geri geldiğinde kaşında bir yara bandı var. Birleştir, ne olabilir?

Annem kim konusunda hassas?
Asran, onun bildiğiyle Aslan. Onu seviyor, takdir ediyor.
Öyleyse oradan yürürüz.

Biz Aslan'la bir kaza geçirdik. Ne kazası? Motorsiklet olsun. Çok ciddi değildi. Aslan o kadar panik yapmış ki sağlıklı düşünüp hareket edememiş. O kendindeymiş evet, ben baygınmışım. Sonra?  Birine haber vermek aklına gelmemiş. Neredeydim?  Aslan'ın evinde. Bana pansuman yaptı. Bir gün boyunca mı?  Hayır, iyi hissedene kadar bırakmadı. Ayıldığımda neden haber vermedim? O kadar bitkindim ki aklıma gelmedi.

Bingo!

Vera, 22 yaşında, o bir yalan makinesi.

Tamam, asla annelere yalan söylememeliyiz yoksa çok kötü şeyler falan, biliyorum. Ama karşısına geçip 'anne ben Kosnator'a gidip geliyorum, orada kanun kaçağıyım ve yakalandığımda işkence gördüm,' diyemezdim. Bu onu bir yalandan çok daha büyük buhranlara sürüklerdi.

Kapımın kilidini sessizce açtıktan sonra balkonuma yöneldim, sonuçta dışarıdan gelen insanlar eve dış kapıdan girerdi.

☣☣☣

Gözlerimi açtığımda Asran'ın evinin bahçesindeydim. İçime derin bir nefes çekerek yerden doğruldum ve üzerimi silkeledim. Annemi ikna etmek işin kolay kısmıydı, şimdi ise hesap vermem gereken bir örgüt lideri vardı.

Kapısına ilerleyip tıklattığımda yüzüme düşen saçlarımı gergince kulağımın arkasına sıkıştırdım, bakışlarımı ayakkabılarıma dikip beklemeye başladım. Çok geçmeden açılan kapı, üzerime telaş ve bir yığın soru işaretiyle bakan yosun yeşili gözlerle karşılaşmamı sağlamıştı.

Söyleyeceği her şeye hazırlıklıydım. Belki haklı olarak kızacaktı, KGE binasına gittiğim için bir yığın azara maruz kalacaktım, hatta belki artık benimle çalışmak istemeyecekti. Ya da en iyi ihtimalle 'ben demiştim' diyecekti, çünkü arabasında tartıştığımızda bana 'Seni bu yaptığına benden önce pişman edecekler,' demişti.

Tüm bu olasılıklara kendimi hazırlamışken, çok şaşırdığım bir şey yaptı Asran. Bana doğru birkaç adım atıp aramızdaki mesafeyi kapattı. Elini usulca çeneme yerleştirip yüzümü yukarı doğru kaldırdı. Bakışları kaşımdaki yara bandındaydı.

"Kim..." dedi, sesinin arka planına sakladığı öfkeyle.
"Sana bunu kim yaptı?"

"Sorguda oldu."

Burnundan bıraktığı derin soluğun ardından gözlerini kaşımdan çekip gözlerime çevirdi.

Asran Sugay'ın gözlerinde gördüğüm şey, şefkat miydi gerçekten?

Buzdan Lider, mesele birinin canının acıması olunca biraz eriyordu sanırım.

"Çok mu yaktılar canını?"

Ne sorgusu demediğine göre, yaşadıklarımı biliyorlardı. Zaten Kovan'ın haberdar olmadığı hiçbir şey yoktu.

"Problem yok." dedim gülümsemeye çalışarak. Bu konuyu dağıtmalıydım artık.
"Kurtuldum işte. Baksana, beni niye içeri almıyorsun? Yoksa yine karşılaşmamam gereken sevgililerinden biri mi evde?"

Cesaret Madalyonu: KOVANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin