Soğuğu düşünmemeye çalışırken üstüme örtülen kumaşın ağırlığını hissettim.


Arkamı döndüğümde Selim gülümseyerek bana bakıyordu. Her zamanki gibi şıktı. Kötü gözüktüğü zamanı olduğunu bile sanmıyordum.


"Donmaya kararlı gibi duruyordun."


"Kararımdan vazgeçirdin sayılır." Gülümseyerek manzaraya döndüm. Denize bayılıyor sayılmazdım ama manzarasından nefret eden insanın olduğunu da sanmıyordum. Selim bana bir kadeh şarap uzattı. Bugün içmeyi düşünmüyordum, aklımın tamamen yerinde olması gerekiyordu. Aradığımı da bulamamak iyice moralimi bozmuştu. Selim işle ilgili bir şeyler anlatırken bir yandan onu dinleyip bir yandan da etrafı gözetliyordum.


Artık bu işte usta olmuştum.


İbrahim Bey terasa birkaç arkadaşıyla girdiğinde kaskatı kesildim. Selim bile bendeki bu değişikliği fark etmiş olacak ki baktığım yere döndü.


"İbrahim Bey'in geleceğini sanmıyordum. Böyle yerlerden uzak dururdu."


Başımı sallayarak elimdeki kadehi mermerin üstüne koyup ceketi Selim'e verip İbrahim Bey'e doğru yürüdüm. Bir adamın omzunu tutarak gülüyordu. Birkaç metre kala durdum. Beni fark ettiğinde gülüşü soldu.


Bu adamı bir zamanlar babamın yerine koymuştum.


İfademi bozmayarak terasın kuytu köşesine doğru yürüdüm. Peşimden geleceğini biliyordum. Eğer gelmezse ben onun peşinden giderdim ve istediğim zaman sinir bozucu olabiliyordum. Bunun farkındaydı.


Çok geçmeden elinde iki kadehle yanıma geldi. Birini bana uzattı ama bu gece daha içemeyecektim. İçmeyeceğimi anladığında elindeki yarım kadehi bir dikişte bitirip benimkine başladı. Bir süre denizi sessizce izledik.


"Sıraç ona Yekta dememe izin vermedi, biliyor musun?"


Cevap vermediğimde devam etti. "Ne düşünüyorsun bilmiyorum. Aklında ne senaryolar var. Sana yaptıklarımızı isteyerek yapmadık. Benim özür dilememi bekleme ama zorunda kalmasam sana asla zarar vermezdim Tuna."


"Her şekilde bana zarar verirdin. Vücudum hiç geçmeyecek izlerle dolu. Hayatım boyunca benimle kalacak izlerle. Amacının ne olduğunu bile bilmiyorum. Şirket mi?"


Belli etmemeye çalışarak soluklanıp sakinleşmeye çalışırdım. Tepeden bakan bakışlarımla onu göz hapsinde tutuyordum ve ilk defa benim karşımda bocaladığını hissediyordum. Uzun bir sessizlikten sonra kadehinden bir yudum aldı. Cevap vermeyeceğini anladığımda tamamen ona döndüm ve gözlerimi gözlerine sabitledim.


"Benim yerimde olsan ne yapardın?"


Cevap vermekle vermemek arasında kaldı. Yalan söyleyen biri olmadığını biliyordum. İş ortamında dahi, yalan söylemesi gereken zamanlarda bile gerçekleri söyleyerek ağırlığını koyan adamlardandı. Bu tür karakteristik özellikler hiç değişmezdi.

İntikamWhere stories live. Discover now