-33-

2.9K 133 2
                                    

"Bak sarımsaklı mayonez de koydum. Tam sevdiğin gibi oldu." Nazlı elindeki kaseyi uzattığında içine baktım. Mısır haşlamıştı. Normal zamanda direk saldırır ve iki dakika içinde orada mısır olduğuna dair delil bırakmazdım ama bu sefer canım istemiyordu.

"İstemiyorum bebeğim, sağol." Battaniyeyi üstüme daha da çekerek koltukta bacak bacak üstüne attım. Nazlı iç çekerek kaseyi masaya bıraktı.

"Tuna çok fazla kilo verdin."

"Yediğim hemen midemden çıkıyor. Bununla uğraşacağıma hiç yemek yemem daha iyi."

Kapı çaldığında dikkatinin başka yöne gitmesine mutlu oldum. Oktay'ı çağırmıştım. Nazlı bir haftadır bende kalıyordu. Annesinden zar zor izin aldığına değmemişti doğrusu. Çünkü eğlenmek bir yana, ayağa bile kalkamıyordum.

Nazlı kapıya doğru koştuğunda kıyafetlerime çeki düzen verip battaniyeyi üstümden attım. Oktay salona girdiğinde ayağa kalkıp ona sarıldım.

"Tuna sen kilo mi verdin ne bu hal?"

Gülümsemeye çalışarak omuz silktim. "Öyle oldu yiyemiyorum pek."

Çenesiyle mutfağı işaret edip sırıttı. "Tavuk göğsü ve mantar aldım. Sevdiğinden yaparım şimdi."

Nazlı torbayı boşaltırken ara verip bana gülümsedi. Zorlama bir karşılık verip Oktay'a döndüm.

"Ben birkaç saatliğine dışarı çıkacağım. Kendime gelmem lazım ama Nazlı'yı da evde yalnız bırakamam. Sen onun yanında dur olur mu?"

Bocalayarak bana baktı. İlk defa gerçekten gülümsediğimi hissettim. Şu an bu yaptığımı Gülsüm teyze öğrense beni öldürürdü.

Oktay'ın omzuna hafifçe vurarak mutfağa yolladım. Odama gidip dolabı açtım. Biraz yürümek istiyordum bu yüzden ne giydiğim önemli değildi. Siyah taytımı çıkarıp üstüne gri bir t-shirt seçtim. Odadan çıkıp koltuğun üstünden telefonumu alıp dış kapıya yürümeye başladım.

"Nereye gidiyorsun?" Nazlı tezgahtan bana doğru uzandığında spor ayakkabıma ayağımı sokmaya çalışıyordum.

"Biraz dolaşıp geleceğim çok bunaldım. Yemeğe yetişirim ama merak etme." Ayakkabımı giydikten sonra elimle öpücük atıp askılıktan hırkamı aldım ve evden çıktım.

Ellerimi hırkamın ceplerinde yumruk yapmışken hafif çiseleyen yağmur altında kayıplara karıştığımı hissediyordum. Buradaydım, ama fark edilmiyordum. Cebimdeki sigara paketinden bir dal alıp kaldırıma çıktım. Çakmağın sönmemesi için elimi siper edip sigarayı yaktım. Bir haftaya yakındır en çok üç tane içmiştim ama şu an iki haftalık sigara ihtiyacımı karşılamış kadar olmuştum.

Zehirli gazı çektikçe çektim. Kafamı artık iyi yapmıyordu ama psikolojik olarak az da olsa destek sağladığı doğruydu. Telefonumu çıkarıp saate baktım. Daha fazla dışarıda dolanırsam Nazlı arayıp başımın etini yiyecekti.

Apartmana vardığımda kapının yanında soğuktan korunmaya çalışan bir genç ellerini birbirine sürtüyordu. Yanından tam geçecektim ki kolumu tuttu ve kapüşonunu indirdi.

"Abla sana bunu vermemi istediler." Çocuğun masmavi gözleri havanın da etkisiyle koyulaşmıştı. Ben daha tepki veremeden montunun fermuarını açtı ve içinden bir poşet çıkardı. Poşeti elime tutuşturdu ve koşmaya başladı. Olanların daha yeni yeni farkına varmışken çocuk köşeden dönüyordu.

"Dur!" Hızla apartmanın merdivenlerinden inip çocuğun döndüğü köşeye doğru koşmaya başladım. Ama köşeyi döndüğümde çocuk yoktu.

İntikamDove le storie prendono vita. Scoprilo ora