-25-

3K 145 5
                                    

Her zaman yaptığı gibi ilk alt dudağımı dişlerinin arasına alıp ısırmıştı. Şaşkınlıktan öpücüğüne karşılık vermeyi bırak, nefes bile alamıyordum.

Biz şu an öpüşüyor muyduk?

Elleri vücudumda gezintiye çıkmıştı. Büyük eli kalçamı sertçe sıkınca ona yaslandığımı hissettim. Zorlukla öpüşünden kurtulup konuşmaya çalıştım fakat konuşmama izin vermeden kendisi ağzını açtı.

"Onunla sevişmedim tamam mı? Şimdi lütfen seni öpmeme izin ver Tuna. Sence de bu ayrılık uzun sürmedi mi?"

Sözleriyle ikinci şoka girerek hareketsiz duruyordum. Rica eder gibi konuşuyordu. Oysa benim tanıdığım Sıraç öküzlüğün dibine vurmuş biriydi. Nadir iyi davranırdı. Şu an karşımda olan Sıraç başka bir galaksiden gelmeydi sanırım.

Düşüncelerimden sıyrılıp anı yaşamaya karar verdim. Belki sonra üzülürdüm. Belki yine karşımıza bir engel çıkardı ama şu an ondan kurtulmaya çalışırsam bu işin devamını göremediğim için içten içe dövünür dururdum.

Dudaklarım en sonunda ona cevap verirken öpüşünü derinleşti ve beni kendine çekti. Daha on saniye önce ona bas bas bağırarak ortalığı inletiyordum. Şimdi ise onunla bu şekilde öpüşmek aklımı bulandırmıştı.

Dudaklarımız birbirine geçerken sırtım sert ve soğuk duvara yaslandı. Belimden tutup beni kolayca kaldırırken bacaklarımı beline doladım. Tırnaklarım ensesine geçmişti. İz kalacağından emindim.

İzler. Aslı sırtındaki izleri görse ne tepki verirdi?

Kucağında, koltuğa doğru yol alırken beni sırt üstü koltuğa bıraktı. Ellerim üstündeki t-shirt'ü sıkıca tutup kendime çekerken dizlerini bacaklarımın yanına koyup üstüme eğildi. Dudakları boynumu okşarken kendimi tutamayarak inledim.

"Şu an ne kadar güzel gözüktüğünün farkında bile değilsin." Nefesi yüzüme vururken dudakları yavaşça boynumdan dudağıma doğru tekrar yol alıyordu. Dayanamayarak çenesinden tutup dudaklarımızı tekrar birleştirdim. Ellerim üstündeki t-shirt'ün ucuna gitti ve yukarıya doğru çektim. Zorlandığımı anladığında dizlerinin üstünde doğruldu ve t-shirt'ün ense tarafından tutup üstünden çıkardı. Bana doğru tekrar eğilecek gibi olduğunda göbeğine ellerimi koydum ve onu durdurdum. Nefesim kesilerek vücudunu seyretmeye başladım.

Kaslıydı. Çok kaslıydı. Ama bu öyle öküz kadar olanlardan değildi. Spora biraz daha ağırlık verseydi Dwayne Johnson kadar olabilirdi ama bana o kadar çok kas abartı geliyordu.

Gerçi Sıraç'a her şey yakışırdı. Sıkı göğüs kaslarının altındaki baklavaları kusursuz derecede şekillenmişti. Omuzları gerilmişti ve kollarının şişkinliğinden damarları fark ediliyordu.

Onu ilk gördüğümde bir avukatın bu kadar kendine dikkat etmesini garip bulmuştum. Bana göre avukatlar ya gözlüklü ve kilolu, ya da hala babaannelerinin etkisinde kalan adamlardı.
Belimden yukarı doğru çıkan parmakları düşüncelerimi tekrar çıktığı yere gömerken elleri sırtımda durdu ve beni kaldırdı. Kucağına doğru çektiğinde saçlarım ikimize paravan olurken ona can simidimmiş gibi yapışmıştım.

Telefonu masanın üstünde titreştiğinde kendimizden geçmiştik. Artık olanların ve olacakların bir önemi kalmamıştı. Sadece o, ben ve hissettiğimiz çekim vardı. Kucağında nefes nefese kalmış bir şekilde öpüşlerine karşılık veriyordum. Üstümdeki kıyafetlere rağmen vücut sıcaklığını hissedebiliyordum. Dudaklarımın sonradan moraracağına emindim. Dudaklarını çektiğinde tepki olarak inledim.

Telefonu ikinci kez titrediğinde dudakları boynumdaydı. Hafiften gözlerimi açıp masanın üstündeki telefona baktım.

Ekrandaki ismi tam anlamıyla görebildiğimde saçlarında birleştirdiğim elim gevşedi ve düştü. Bendeki değişimi fark ettiğinde kulağıma fısıldadı.

"Şu an senin yanındayım."

Evet benim yanımdaydı.

Ama benden sonra o kıza gideceğine emindim.

Kucağından kalkmaya çalıştığımda belimden tutarak kendine çekti ve bana engel oldu. Cidden beni ne sanıyordu? En acısı da yaklaşık bir yıl boyunca beni bu şekilde kandırmasıydı. Biz birlikteyken de o kızla yatıyor muydu?

"Beni hiç aldattın mı?" Kelimeler dudaklarımdan dökülürken durdurma ihtiyacı duymadım. Bu soruyu kendine hakaret olarak algılayacağına emindim fakat sormazsam da ben hakarete uğrayan olacaktım.

Tahmin ettiğim gibi gözleri şaşkınlıkla açıldı. Yüzümü incelerken ciddi olup olmadığımı anlamaya çalışıyor gibiydi. Yüz ifademden ciddi olduğumu anladığında belimdeki ellerini çekerek benden uzaklaştı.

"Cidden bunu soruyor musun?"

"Sormamam için bir sebep var mı?"

Ellerini saçlarından geçirerek ofladı. Bana döndüğünde ifadesinden nasıl bir ruh halinde olduğunu anlayamamıştım.

Bir çocukla konuşuyormuş gibi tane tane sakince konuşmaya başladı. "Seni hiç aldatmadım Tuna."

Sıraç yalan söylemezdi. Şu ana kadar tüm konuştuklarımızı süzgeçten geçirdiğimde kaçamak cevaplar verdiğinin farkına varmıştım. Yalan söylemiyordu, yan sanayi doğruları söylüyordu.

Fakat nedense bu en son söylediğine inanamıyordum.

Başımı sallayarak ayağa kalktım ve üstümü düzelttim.

"Gider misin?"

"Bana inanmıyor musun?"

Cevap vermeyi reddederek mutfağa gittim ve su içmek için bir bardak çıkardım. Peşimden gelmemişti ve bu iyiydi. Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım vardı.

Dış kapının kapanma sesini duyduğumda elimdeki yarı dolu bardağı tezgaha bırakıp salona koştum. Gerçekten gitmişti. Aklıma beni kaçırdıktan sonra ilk kez bu eve girişim gelmişti.

Burada olduğunu gösteren hiçbir şey yoktu. Kokusunu bile hissedemiyordum.

Beni ikinci kez terk etmişti.

-

Instagram hesabını bulduğumda ikinci kahvemi yudumluyordum. Sayfanın açılmasını beklerken elimdeki çikolatadan bir ısırık daha aldım. Normalde dikdörtgen çikolataları parça parça kopararak yerdim fakat şu an nasıl yediğim umrumda bile değildi.

Aslı Şanlı.

Soyadı bir yerden tanıdık geliyordu. Büyük ihtimal o da büyük şirketlerden biriyle alakalıydı. Yaşının benden büyük olduğu belliydi. Yüzü oturmuştu ve dişiliğini çok ön plana çıkarıyordu.

Resimlere baktığımda çoğunlukla abiye kıyafetlerini çekmişti. Kabul etmem gerekirse gerçekten güzeldi.

Sıraç'ın yüzünü gördüğümde fareyle direk resme tıkladım. Üç hafta önce atılmıştı yani geçen ayın ortalarıydı. Resimde arka tarafta iki erkek bir kız daha vardı. Üçü poz verirken Sıraç elindeki telefona bakıyordu. Aslı ise kafasını Sıraç'ın omzuna yaslamış, elini bacağına koymuştu.

Sıraç'ın resim çekilmediğini çok iyi bilirdim. Bende her an çekilmezdim fakat gerçekten hatırlamak istediğim anları ölümsüzleştirmek isterdim. Bu yüzden sadece iki resmimiz vardı. Biri ilk tatilimizdendi. Bir elini omzuma atmıştı, ben de göğsüne yaslanmıştım. İfadesizce kameraya bakıyordu ama ben gözlerindeki o parıltıyı fark etmiştim. İkincisinde ise şirkette bir toplantıda İbrahim Bey gerçekten rica ettiği için resim çekilmiştik.

Bir senemin ve bir sürü senemin daha heba olacağı adamla sadece iki resmim vardı. Kusursuz ilişki dedikleri bu olsa gerekti.

Resme tekrar gözüm kaydığında sayfayı kapatıp bilgisayarı tamamen kapadım. Masanın üstünden sigara paketini alıp üçüncü dalımı çıkardım. Şu sıralar çok az içiyordum sanırım. Büyük ihtimal sigara içmeyi bile unuttuğum içindi.

Kıyafetlerimi bile değiştirmeden yatağa girdim ve gözlerimi kapadım. Çoğu zaman yatakta acaba insanlar nasıl uykuya dalıyoruz diye düşünerek uyuyamazdım. Fakat bu gece buna bile mecalim yoktu. Aklım tamamen sızlayan dudaklarımdaydı.

Ve onun dokunuşlarında.

Ellerim yorganın altından göbeğimde birleşti ve kendime sarılıp yana döndüm.

Keşke nefretim ona olan sevgimden daha fazla olsaydı.

İntikamWhere stories live. Discover now