-8-

4.5K 263 15
                                    

Nazlı elindeki askılı üstü üstüne tutarken ben etrafı gözetliyordum. Hala izlendiğimizi düşünüyordum. Hele İbrahim Bey'le olan o konuşmadan sonra her adımımı takip ettiklerinin bilincindeydim.


Ben olsam öyle yapardım.


"Baksana bu nasıl?" Birkaç saniye daha etrafa bakıp Nazlı'ya döndüm. Elindeki siyah pantolonla bana gülümsüyordu. Pantolona baktım. Benlikti ve rahat duruyordu. Başımı salladım ve pantolonu sepete attı. Denemeyeceğimi biliyordu. Elbise reyonuna doğru yürürken iç çektim.


Bir sürü gereksiz elbisesi vardı fakat hala almakta ısrar ediyordu. Biliyordum şu an bin bir türlü takla atıp o elbiseyi almak için beni ikna edecekti fakat sonradan bir köşeye atacaktı. Pembe fırfırlı bir elbiseye gülümseyerek bakarken yüzümü buruşturdum. Basic kıyafetler bölümüne doğru yürüdüm.


Birkaç tane koyu renk v yaka kısa kollu üst alıp siyah bir uzun kollu üstü de sepete attım. İlkbahara doğru giriyorduk ve hali hazırda hiçbir hazırlık yapmamıştım. Mont kısmına doğru yürürken Nazlı bana yetişmişti.


"Buradan sonra nereye gideceksin?" Omuz silkip siyah diz üstünde biten bir yağmurluğu elime aldım. Yanımda çanta taşımıyordum. Belimin arkasındaki tabancam duruyordu fakat siyah ceketim sayesinde belli olmuyordu. Yağmurluğa kollarımı geçirdim. Kullanışlı gözüküyordu ve şu an için bu yeterliydi.


"Bilmiyorum, belki biraz içerim." Askıdan kırmızı şarap renginde bir elbise dikkatimi çekti. Kendi bedenimi bulup Nazlı'nın arkasındaki aynadan üstümdeki duruşunu inceledim. Suratındaki o garip ifadeyi umursamamış gibi yapmak için çaba sarf etmem gerekti.


"Başa dönmeyeceksin değil mi?" Üstümde güzel durduğuna kanaat getirip onu da sepete attım ve Nazlı'ya gülümsedim.


"Haydi daha alacağımız bir sürü eksiğimiz var." Nazlı onaylamayan bakışlarla önümden yürürken yüz ifademi değiştirmemek için ekstra bir çaba harcadım ve onu kasaya doğru götürdüm. Kendi aldıklarımla birlikte onun aldıklarını da ödeyerek mağazadan çıktık. Her seferinde gerek olmadığını söylüyordu ama şu an üniversite sondu ve her kuruşuna sonradan ihtiyacı olabilirdi. Ellerimizde kabarık poşetlerle sokakta yürürken beni başka bir mağazaya daha çekiştirdi.


"Geçen gün Selim yazdı bana söyledim mi?" Cevapsız bıraktığım mesajları ve çağrıları düşünürsek aklıma gelmişti ama şu an başka bir ilişkiye girmek en son istediğim şeydi.


"Söylemedin ama tahmin ediyordum. Şu an inan ki başka bir erkeği daha düşünmek istemiyorum." Tam bana yine o uzun sen değerlisin konuşmalarından yapacaktı ki önümüzdeki elbise yığının içinden elmas görmüş gibi dikkatini oraya çevirdi. Çıkardığı elbiseye bakarken başımı hayır anlamında salladım.


"Hayır. Tarzıma da uymuyor zaten." O şekilli kaşlarından birini kaldırarak bana baktığında çok geç olduğunu biliyordum. Üfleyerek elindeki elbiseyi aldım ve deneme kabinlerine doğru yöneldim.


Kabinden çıktığımda eskisi gibi hissediyordum. Güçlü, kırılmaz ve sağlam. Tipik Tuna Özkaya.Nazlı oturduğu tekli koltuktan bana hayran hayran bakıyordu. Hep güzel olduğumu söylerdi. Benden daha güzel olduğu bilimsel olarak kanıtlanabilir nitelikteydi fakat hiç aynada kendine uzun uzun baktığını görmemiştim. Bana bakarken ise profesyonel röntgenci tavırları sergiliyordu.

İntikamWhere stories live. Discover now