0.15

13.6K 665 39
                                    

"Kanka şu çocuk var ya şu çocuk," deyip, bankın yanında dikilen sarışın bir çocuğu gösterdi. "Evet?" deyip çekirdeğin kabuğunu püskürttüm. "O çocuk geçen gün Suna'yla yakalanmış." deyip, kafasını 'ya' dercesine salladı. "Hadi be? Bizim çekingen kızla mı? Hayatta inanmazdım ama inanacağım bu sefer."

Elimi uzattım. Elini üzerine koydu. "Bu kirli okulda parlayan yıldızız kanka. Sonuna kadar benimle misin?" deyip ona doğru çekirdek kabuğu püskürttüm. Gözlerini yumup, "Ya sabır. Düşünmem lazım." deyip gider gibi yaptı. Ağzım açık ona baktım. "Kuzey siktir git kanka."

"Sen siktir, ben giderim."

Suratımı buruşturdum. "Ne bu? İki bin on iki esprisi mi?" dedim. "Evet ama senin de çok büyüdüğün söylenemez." deyince artık yanımdaki büyük taşı aldım. Ona atmak için döndüğümde çoktan kaçmıştı ama ben yine de attım. Ona gülerek bakarken, bana öpücük attı. İşaret parmağımı tehdit edercesine salladım.

"Ne konuştunuz be."

Miraç'a bakıp sırıttım. "Hadi kabul et, yanımıza gelmek için can attın."

"Yo." deyip gözlerini kaçırdı. Tek kaşımı kaldırdım. "Tamam belki biraz." dedi. Güldüm. Kolunu omzuma attı. Ben de kolumu beline doladım.

İlerlerken, "Uzatma artık Miraç. Çok pişman oldu." dedim. Ofladı. "Bilmiyorum. Ben de istiyorum, gelsin yanımıza konuşalım. Ama emin olamıyorum."

"Denemeden bilemeyiz."

"Arden onu sevmiyor."

Kaşlarımı çattım. "Nedenmiş?" sinirlenmiştim. Ona ne oluyordu? "Bilmiyorum ki." duraksadım. "O bizim çocukluk arkadaşımız ve benim kuzenim. Geçen seneye kadar da yanımızdaydı zaten. O sonradan dahil olmadı mı? Kuzey ona hiçbir şey dememişti. Onun bir şey demeye hakkı yok! Onu dinlemeyeceğiz değil mi?" deyip Miraç'a baktım. Yanıt vermedi. "Miraç değil mi?" diye üsteledim.

"Bakarız."

Başımı omzuna koyup gözlerimi kapadım. "Seni çok seviyorum biliyorsun değil mi?" dedim. "Evet." deyince ayağına bastım. "Ah tamam! Ben de seni sümük kafa."

Okul çıkışı kafeye gitmeye karar vermiştik. Biz Miraç'la biraz geç gidecektik çünkü Miraç, Kuzey'le konuşmaya karar vermişti. Ne kadar ben de gitmek istesem de izin vermemişti.

Bizimkilerin olduğu yere geldiğimizde, "Selam." dedim. Onlar da karşılık verince sandalyeye oturdum. "Evet şimdi birazdan buraya Kuzey de gelecek. Zaten çoğumuz seviyoruz. Geçen sene yaşanmış şeyi unutalım dedik. O da pişman oldu zaten. Lavin'le olan yakınlığını biliyorsunuz. Problem yok bence?"

Herkes gülerek onaylarken, gözler bana döndü. Gülümsedim. "Ben zaten hiç kimseye kızamam ki. Beni bilirsiniz." dedim. Azra gülümsedi. "Bence siz çok tatlısınız." tepki ölçmek için yapıyordu. Ama şu an yeri ve zamanı değildi. Uyarıcı bir bakış attım.

Melike'ye çevirdim bakışlarımı. Arden'e bakıyordu. Ben de Arden'e baktım. Tepkisizce dışarı bakıyordu. Göz devirdim.

"Hey!"

"Geldi başımın belası." deyip, Kuzey'e baktım. "Ben de seni çok seviyorum gülüm." dedi. Masadakiler gülerken, sırıttım. Herkes teker teker sarılırken, o kadar mutluydum ki. "Hepimiz seni özledik aptal." dedi Azra. Aslında kuzenim olduğu için Azra birçok kez görüyordu ama okul zamanı bize pek yakın olamadığı için uzaklaşmıştık.

"Ben de sizi."

Arden'le de sarılırken, bana baktı. Sırıttım. Melike'yle de sarıldıklarında, herkesle sarılmış olmuştu. Melike, Kuzey'i çok severdi.

Masaya tekrar oturduğumuzda, sandalyemi Kuzey'e doğru kaydırdım. Göz kırpıp, kolunu omzuma attı. Sessizce, "Ortamın güzelliğine baksana." dedim. İç çekti. "Benim hatam."

"Evet ama herkes hata yapar."

Kafasını iki yana salladı. "Yapmamalıydım." dedi. Sustum. Haklıydı. "Seninki koluma bakıyor. Bence kıskandı." dedi. Göz devirdim. "Kıskanacak bir sebebi yok."

"Biz geometride ne bok yiyeceğiz lan?"

Giray'ın sorusuyla dikkatler ona döndü. "Ben rahatım."

"Ben rahatım."

Aynı anda söylediğimiz şeyle, gözlerimiz birbirimize döndü. "Size bakmayın canım. Sen de rahatsındır Kuzey."

"Tabii oğlum. Genetik bizde."

Gülüp, saçını karıştırdım. Sessizce, "Amcamın sözlerini başkalarına mı satıyorsun pislik?" diye sordum. "Yeap."

"Kopya time."

Başak'a bakıp, güldüm. "Test olacakmış. Şimdi sallama zamanı." dedi Miraç. Kendimi tutamayıp kahkaha attım. " Ümstad sen yorulma ben sen senin yerine sallarım." deyip, selam çaktı Arden." Güldüm. Ben de hep gülüyorum ha.

"Arden'le Lavin yan yana otursun. Bize kopya versinler."

Göz devirdim. "Biz o sırada da kavga ederiz. Kuzey'le oturalım." dedim. Gülüştük.

Arden telefonunu çıkarttı. Mesaj yazıp gönderdiğinde, Başak'ın telefonu titredi. Başak fark etmedi ama Arden fark etmişti. Hızla sessizde olan telefonumu elime aldım. Mesaj gelmişti. Sabahki mesajıma şimdi cevap vermişti.

Hızla Kuzey'e baktım. Dudağını ısırdı. Arden'e çevirdim bakışlarımı. Kafası karışık bir şekilde Başak'a bakıyordu. O an gözlerimiz buluştu. İstemediği bir şey olmuştu sanki. Bilinçaltımın oyunu muydu bilmiyordum ama o an, sanki o an bilinmeyenin ben olmasını istemiş gibiydi. Bendim zaten ya, neyse. Tekrar Başak'a baktı.

Yanlış anlaşılma yüzünden Arden şimdi bilinmeyeni, Başak sanıyordu. Başıma gelmesini istemediğim her şeyi full HD izliyordum, tepkisiz gözler ile. Ben kaybediyordum, yine.

Without me|Texting|Where stories live. Discover now