9

4.9K 423 132
                                    

"Baekhyun bu kadar çok hareket etmemelisin. Kıyafetinin son düzenlemeleri bugün bitmeli. Eğer düğün günü kıyafet telaşına düşmemek istiyorsan, buna katlanmalısın."

Odanın diğer köşesinde sabrının son demlerini yaşadığını belirten anneme çevirdim bakışlarımı. "Sadece ceketin çok ufak işleri kaldı. Artık rahatça hareket edebilirim anne." Birkaç adımla aramızdaki mesafeyi kısalttı. "Doğru söylüyorsun ama bu yine de camdan dışarı bakmaya çalışacağın anlamına gelmez." Ceketin kollarıyla uğraşan betanın yanına geldi. "Gerçekten çok güzel görünüyor." Gülümsedi. Başımı çok fazla oynatmamaya çalışıyordum. Sıkıntıyla nefes aldım. Kıyafetlerle saatlerce aynı şekilde durmak çok zordu ve günlerce böyle durmak zorunda kalmıştım. Bugün içim içime sığmıyordu. Yarın düğünün olacağından da olabilirdi bu. Abimlerin bugün geleceğinden de.

Sürekli camdan bakmaya çalışıyor, abimlerden birini görmek umuduyla gözlerimi her yerde gezdirmeye gayret ediyordum. Onları çok fazla özlemiştim. Gözlerimi kırpıştırarak içimde biriken duyguları arka plana atmaya amaçlıyordum. Biri bile gelse, abilerimden biri bile şu kapıdan çıkıp gelse hıçkırıklara boğulacağımı bilmek içimdeki heyecanı biraz öldürüyordu. Her anımda yanımda olan bu insanları görmem zorlaşacaktı ve boğazımdaki, yutkunuşlarımda acı veren yumrunun sebebi buydu.

Cekete olabildiğince dikkatli bakıyordum. Kıyafetin nasıl olduğuyla çok ilgilenmiyordum çünkü beklenilenden iyi olacağının bilincindeydim. Annem en iyisi olması için çok uğraşıyordu. "Baekhyun, oğlum göz yaşlarını ceketine bakarak saklayamazsın." Annemin ilgi dolu sesini duyduğumda başımı hafif bir şekilde kaldırdım. Göz göze geldiğimizde buruk bir şekilde gülümsemiştim. "Sadece onları çok fazla özledim." Yutkundum. Duygularımı dile getirmek hala zordu. "Sana zor geliyor biliyorum ama evlendiğinde omuzlarından bir yük kalkacak. Daha rahat olacaksın. " Başımı salladım.

Betanın bitti deyişiyle rahatlamıştım. Dikkatli bir şekilde ceketi çıkardım. Gömleği ve pantolonu çıkarmak için banyoya gittiğimde annem ve betanın sessizce konuştuğunu görmüştüm. Hızlı hareketlerle gömleği çıkardım. Kıyafetlerimi değiştirip banyodan çıktım. Annem, yanındaki betayla gülümseyerek odadan çıktı. Onlara gülümseyip camın önüne kuruldum. Çiçek dolu bahçe de gözümün gezindiği her yer beni rahatlatıyor içimdeki bitmek bilmeyen özlem duygusuna iyi geliyordu. Ellerimle pencerenin kenarına ritmik bir şekilde vurmaya başladım. Derin bir nefes aldım. Göğsüm sıkışıyordu. Sakinleşmek için çiçeklere bakıyor, tuttuğum ritme uygun şarkı söylüyordum. Chanyeol'a alışıyordum onu seviyordum ama evlilik hala beni korkutuyordu. Abimlere hiç olmadığım kadar ihtiyacım vardı.

Kırmızı güllerde takılı kalmıştı gözlerim. Koşan Sehun'u zor fark edebilmiştim. Kapıya doğru koşuyordu. Biraz daha öne doğru eğildim böylece ileriyi daha rahat görebilirdim. Sehun kapıyı açtı. Birkaç beta ve alfa hızlıca dışarı çıktı. Ellerinde sandıklarla geri dönmüşlerdi. Sandıkların üzerindeki şekillerden önemli birilerinin geldiğini anlamak zor değildi ve bu önemli kişiler ailem olmalıydı.

"Baekhyun! Camdan eğilmiş ne yapıyorsun? Buraya geleli kaç hafta oldu? Hemen başlamış yaramazlığa. Görüyor musun Jongdae?" Junmyeon hyung beni görür görmez kaşlarını çatmış, söylenmişti. Gözlerimden akan yaşlar eşliğinde gülümsedim. Jongdae hyung da dolu gözleriyle gülümsüyordu. Kendimi biraz geriye çektim. Heyecanla onları izliyordum. Jongin'i henüz görememiştim. Junmyeon ve Jongdae'yi çok özlemiştim ama Jongin benim için daha farklıydı. Dolu gözlerimi kırpıştırarak yaşları engellemeyi denedim. Kalbim şimdi bile bu kadar hızlıysa yarın nasıl dayanacaktı?

"Baekhyun..."

Jongin'in sesini duymamla arkama dönüşüm aynı saniyeler arasında gerçekleşmişti. Nasıl geldiğini, nasıl onu gözümden kaçırdığımı umursamadan sıkıca sarılmıştım ona. Gözlerimden akan yaşlar omzunu ıslatıyordu. Beyaz gömleği teninde kusursuz bir şekilde duruyordu, göz yaşlarım bu uyumu bozuyordu. Hıçkırmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. Beni biraz yukarı kaldırmıştı bu sayede başımı boynuna yaslayabilmiştim. Kokusu burun deliklerimi sızlatırken aklım ve kalbim çocukluğuma geri dönmüştü. Tek kaldığım günlerde nasıl da burnumda tütmüştü çocukluğum. Jongin her zaman benim için sığınak olmuştu. Babama gidemezdim ben. Jongin benim babam, arkadaşım, kardeşim hepsi olmuştu. O bir tek benim yanımda kendiydi, ben bir tek onun kokusuyla sakinleşirdim.

fernweh // chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin