3

6.1K 530 119
                                    

Kapı hızlı bir şekilde açılmıştı. Ben ise bir anda durgunlaşan Jongdae'ye bakıyordum. "Hadi artık aşağıya iniyoruz. Onlar geldiler." Jongdae geldiklerini duymuş olmalıydı. Benim duymamam, fark etmemem için çok çaba sarf etmişti fakat kendini engelleyememişti. Etraftaki koku değişirken bunun sebebi o gelen yabancılardı. Otoritemiz keskin bir darbe almıştı çünkü arada mesafe varken bile kokuları güçlü olduklarını bağırıyordu. Bastırdıkları halde bile böyleyse asıl güçleri nasıldı? Ben onlarla nasıl baş edecektim? Neden onlarla baş etmek zorunda tutuluyordum?

Jongin hızlı bir şekilde içeri girmiş kapıyı sertçe kapatmıştı. Kapıya yaslanıp gözlerini yumdu. "Jongin! Tanrı aşkına ne yapıyorsun sen?" Jongdae hızlıca yataktan kalktı. "Hyung, onların gücünü hissetmedin mi? Ben kardeşimin kendi yuvasında kötü hissetmesine sebep olamam. Kendimi tutacak değilim artık." Jongin içindeki kurdun söz sahibi olmasını istiyordu bugün kendini tutmayacaktı. "Babam bize ne olursa olsun kendinizi tutmaya devam edeceksiniz, demedi mi Jongin? Sakın böyle bir şey yapayım deme!" Etraftaki koku tekrar değişirken herkesin bu kısa süren durumu hissettiğinden emindim. Jongin kapının arkasından çekilir çekilmez kapı aralanmıştı. Junmyeon hyung içeri girmiş ardından kapıyı sessizce kapatmıştı. Sinirli bir şekilde Jongdae ve Jongin'in kulaklarını tutmuş çekiştirmeye başlamıştı. "Ne bok yiyorsunuz siz? Sen Jongdae ona kızmana rağmen sen niye kokunu gizlemeye devam etmiyorsun? Jongin sen bunun omegayı güç ve rahatlık dolu bir yerde yaşayacağını hissettirmek için olduğunu bilmiyor musun?" İkisine tokat atıp itekledi. Gülümseyerek yanıma geldi.

"Baekhyun aşağıya inelim mi güzelim?" Uzattığı koluna girdim. İkimizde diğerlerinin arkamızdan söylenmelerini umursamıyorduk. "Bekleyin önden ben gideceğim." Jongin önümüze atlamıştı. Merdivenlerin önüne geldiğimde bana bakan Junmyeon'a gülümsemiş merdivenlerden inmeye başlamıştım. Jongin sert adımlarla önden yürüyor, asilliğini gözler önüne seriyordu. Üzerinde siyah bir ceket, siyah dar pantolon ve beyaz bir gömlek vardı. Gömleğin ilk iki düğmesi açıktı. Arkamızdan gelen Jongdae de lacivertlere bürünmüştü. Ceketini zincirler süslüyor, ağırlığını kıyafetlerinden belli ediyordu. Junmyeon siyah desenlere sahip beyaz bir gömlek giymişti, gümüş kolye de takmıştı. İkisi daha ağır giyinmişlerdi.

Aşağıya indiğimizde çoktan masaya yerleşmiş olduklarını fark etmiştim. Bizim gelişimizle herkes sessizleşmişti. İlk önce masanın başında oturan babama bakmıştım. Diğerlerine döndüğümde ise onların da şaşkın bir şekilde bize baktığını görmüştüm. "Gerçekten dediğiniz kadar varmış güzelliği." Masanın diğer başında oturan kişi konuşmuştu. Keskin yüz hatları ve bembeyaz teni vardı. Yüz adım öteden bile alfa olduğunu rahat bir şekilde anlayabilirdiniz. Onun çaprazında ise aynı şekilse beyaz tene sahip diğerinin sert görünüşünün aksine yumuşak bir yüze sahip, gamzelerini gülümserken gözler önüne seren biri vardı. Alfa değildi sanırım, öyle olsa bile gerginlikten anlayamıyordum. Junmyeon'un yönlendirmesi ile babamın hemen yanındaki boş yere oturmuştum. Yanıma Jongin oturmuş, Junmyeon'u diğer tarafa iteklemişti.

Masaya ölüm sessizliği hakimdi. Bakışlarımı önümdeki tabağa sabitlemiş üzerimdeki gözleri umursamamaya çalışıyordum. Jongin elimi tuttuğunda ise ona dönmüş gülümseyen yüzüyle karşılaşmıştım. Tekrar önüme dönmeden önce gözlerim hiç değmemesi gereken bir yere değmişti. Siyah düz saçları önüne düşmüş güzel yüzünü gölgeliyordu, beyaz gömleği güzel teninin iyice dikkat çekmesini sağlamıştı. Öyle duru bir güzelliği vardı ki ne kadar bakarsam bakayım asla yetinemezdim. Yutkunup zor da olsa başka bir yere bakmaya çalıştım. Onun da bana şaşırmış bir şekilde baktığını fark etmiştim. Ben nasılsam o da öyleydi. Hızlanan kalp atışlarından anlıyordum, onun beni anladığı gibi.

"İkisinin bize ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. Kalp atışları nasıl da hızlandı. Ah çocuklar sizden iyi işler bekliyorum." Gamzeli olan konuşmasını bitirir bitirmez kıkırdamış bana bakıp göz kırpmıştı. Yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum. Jongin yerinde kıpırdanmış sert bakışlarını gamzeli olana dikmişti. Kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Nasıl olsa artık hep onları görecektim, alışmam gerekirdi değil mi?

"Herkes geldiğine göre yemeğe başlayabiliriz."

*****

Gergin hava dağılmış herkes birbiriyle konuşmaya başlamıştı. Gamzeli olanın isminin Yixing ve baş köşede oturanın Sehun olduğunu öğrenmiştim. Tahmin ettiğim gibi de Yixing alfa değildi, o da benim gibi omegaydı. Duyduğumda şok olmuştum. Sürülerinde, gelen eşler dışında tek omega olan oymuş. Abileri ve onun eşi de gelmiş fakat hamile olan eşinin ağrıları yüzünden yemeğe katılamamışlar. Şimdi ise salona geçmiştik. Yutkunup yerimde kıpırdandım. Hala gergindim çünkü Chanyeol yanımda oturuyordu. Aramızda çok az bir mesafe vardı.

"İyi misin?" İlgiyle sorarken tepki vermesi için vücuduma yalvarıyordum. Chanyeol'un sesini duymak bile kalbime iyi gelmiyordu. "İyiyim alfa." Ben ona bakamazken, o ise gözlerini üzerimden bir saniye bile çekmiyordu. "Korkmanı gerektirecek bir şey yok. Bana güvenebilirsin." Herkes birbiriyle konuşuyordu. Bizim dışımızda herkes iletişim halindeydi. "Biliyorum, sana güvenebileceğimi." Göz göze gelmiştik. Hiç böyle hisler içerisinde olmamıştım. Hiç bu kadar derin bakan gözlerle karşılaşmamıştım. Kalbim ağrıyordu. Tüm bu yaşananlar beni çok yoruyordu. Daha yolun başındayken çok yorgundum. Nasıl devam edeceğim hakkında hiç bir fikrim yoktu.

Elimin üzerinde baskı hissetmemle daha çok battığımı hissetmiştim. Bu bataklığa battıkça batıyordum, kurtuluşum da yok gibiydi. Chanyeol hafif bir şekilde elimin üzerini okşamıştı. "Benden korkma." Fısıldayarak konuşuyordu. Aramızda artık mesafe yoktu. Ona kötü davranamazdım. Ona çok iyi de davranamazdım. Bunların bana hiç bir kazancı olmazdı. Bu oyunda ikimizde kuklaydık, benim ona karşı çıkmam sadece iplerimin daha sıkı tutulmasına sebep olurdu. Her şeyi oluruna bırakmalıydım. "Senden korkmuyorum alfa. Korkmayacağım da." Gülümseyip önüne dönmüştü. Elimi geri çekerken ayaklanan Yixing'e bakmıştım. "Fingirdeşmeniz bittiyse gidelim artık. Bu güzel omegayı evine götürmeliyiz."

Sert bir şekilde yutkundum. Korkuyordum. Her ne kadar Chanyeol beklemediğim kadar iyi biri ve beklemediğim kadar beni etkilese bile ölümüne korkuyordum. Olacakları beklemem gerekirdi. Bu oyunda yapacağım her hamle geleceğimi daha çok zora sokardı. Asıl beni korkutan şey de gelecekti. Çünkü yakın bir zaman veya sonrasında her şey bana ve Chanyeol'a bağlı olacaktı.

yazım yanlışı olabilir morfin yedim de kafam iyi değil heuheueheu




fernweh // chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin