Ay ve Güneş

411 89 323
                                    


Ay ve güneş misali olalım. Kavuşamayınca daha çok bağlanalım!
Sen güneş, ben ay...

____________________________________

_____İki Dil Bir Sevda____

_____İki Dil Bir Sevda____

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

☆ ☆ ☆

Hayat hiç çaresizliği böyle yüzüme savurmamıştı. Ben ölümü sadece toprağın altında oksijen almadan, çürüyen bedenler olarak bilirdim. Babam bana nefes alırken insanın ölebileceğini söylememişti. Her gün ölümü tadacağımı, her gün ölüme kucak açıcağımı...

Ben milyonlar içinde yenilgiye karşı diz çöken, tanımadığı bir kadın tarafından lanetlenen küçük bir kızdım! Duvar kenarına çöküp yenilgiyi iliklerine kadar hapseden işe yaramaz küçük bir kızdım. Ben ölen birini kalbimde canlı tutarak hayata bağlanan aptal kızdım. Annesinin ellerini bırakıp, uçuruma sürüklediği aptal küçük kızdım. Ben Viyan Dilek Sönmez! Hayatın hain pençelerinden, hayal dünyasına hapsedilmiş kırılmış küçük bir kız çocuğuydum. Evet Azizim yenilgi dirilişiyle kalbimde!

☆ ☆ ☆

" Avukat istiyorum Teğmen Oğuz Gökalp!"

Tiz bir çığlık atıp, sol ayağımı küçük şımarık bir kız gibi yere vurdum. Gözlerini devirip, kelepçeyi bileklerime taktı. Parmaklıklar ardına geri dönüyorsun Sönmez!!

Koridorda beni gören askerler önce gelinliğime, sonra ayağımdaki postallara bakıp bana şaşırmış bakışlarını atıyorlardı.

Ne yani hiçmi gelinliğin altında asker postalları giyen birini görmediniz?!

Onların şaşkın bakışlarına daha fazla dayanamayıp Teğmen'e döndüm.

" Askerlerin neden görmemiş gibi bana bakıp duruyorlar?"

Bıkınlıkla nefes aldı.

" Kışlaya her gün üstünde gelinlik ve ayağında asker postalı olan bir kız getirip fantazi yapıyoruz da hanımefendi! "

Bu nasıl bir fantazi lan!

" Söylediklerimi gerçek sanacak kadar gerizekalısın Kürt kızı!"

" Çok üzgünüm sizin gibi ilerizekalı birine layık bir tutuklu değilim efendim."

Ona bakıp göz devirdiğim esnada, onun dudaklarının da hafif kıvrıldığını gördüm.

Askerin açtığı kapıdan nezaret odasına girdik. Odada sadece küçük loş bir ışık vardı. Bütün odayı aydınlatacak kadar güçlü değildi ve bu yüzden de odanın yarısı karanlığın esiri haline geliyordu. En zoru da karanlığın içinde benliğimi unutup, hayatla yüzleştirecek kadar acımasız olmasıydı.

KÜRT KIZI ~ İki Dil Bir Sevda Where stories live. Discover now