1.4

2.6K 277 51
                                    

keyifli okumalar, yorum yapmayı unutmayalım. onları okumayı fazlasıyla seviyorum

*

ariana grande - thank u, next

Gece düştü. Ay gökyüzüne yükseldi. Kainatın ışığı kırıldı ve kırıkları çıplak ruhuma döküldü. Cayır cayır yanan zihnim avuç içlerimde cam kırıkları misali kaldı. 

Güçsüzlük, damarlarımı kanatan bir zehir misali dört bir yanımı sardığında, aslında bu olmadığımı bağırmak için fazla geçti. Ancak zaman geri gelemeyecek bir kavramdı ve ben de bu durumda bir şeylere savaş açmayı seçtim.

"Rosie?"

Duyduğum sesle uzun süredir gözlerimin görmediği uykudan ayrılmamak için yastığıma daha da sarıldım ve yan döndüm. O an bir perde kapanma sesi kulaklarıma dolarken, birkaç adım sesi duydum ve kendini kalkmak için zorlayan zihnimi bir köşeye fırlattım.

Bir süre sonra artık açılan zihnim, ayak seslerine eşlik etmiş ve tanıdık bir beden yanıma çömeldiğinde, kokusu ciğerlerime dolmuştu. Nefes alışveriş seslerini hissederken, yüzüme gelen sarı saçlarımdan memnuniyetsizce kafamı geri atarak kurtulmaya çalıştım ancak başarısız olduğumda dudak büktüm. O sırada çok kısık bir kıkırtı kulaklarıma doldu. Öyle ki, gerçekliği tamamen muammaydı ve saçım yüzümden başka bir ten tarafından ayrıldığında kaşlarımı çatmama neden olmuştu.

O an saçlarımdan kopan parmaklar, tenime ulaştı ve koluma duraksadı.  "Rosie," diye seslendi tanıdık ses bir daha. Gözlerimi kısarak zorlukla araladım. Görüş açıma giren surat beni duraksatırken, Jungkook uyandığımı görerek ayaklanmıştı. Bana tepeden bakmaya başladığında kaşlarımı çatarak yatakta dikeldim ve çarşaf tenimden kayıp bacaklarımın üstüne düştü.

"Yarım saate çıkacağız. İşlerini hallet, salonda bekliyorum seni. Giyeceğin kıyafetleri dolabın üzerine bıraktım."

Çatık kaşlarımla dolabın üzerinde duran katlı kıyafetlerle kısa bir bakış atıp ona döndüm ve saçlarımı yüzümden geriye çektim. "Giyeceğim?"

"Aish," diyerek kafasını geriye attı ve ofladı. Ardından bana döndüğünde, "Sorgulamasan olmuyor değil mi? Bu bir kural Rosie. Eşitliği sağlamak için." diye konuşmasıyla uysal bir şekilde hafifçe kafa salladım. Ne döndüğünü tam olarak anlamasam da, kafam yeterince bulanıktı ve bildiği bir şeyler vardır diyerek savruşturmayı seçmiştim.

Jungkook odadan ayrıldığında ben de biraz daha yatakta oyalandıktan sonra esneyerek çarşafı bacaklarımdan ayırıp odanın içinden çıktım ve gözlerimi ovuşturarak paytak adımlarla lavaboya yürümeye başladım. O sırada merdivenleri çıkan Jungkook, dilini yanağının içinde gezindirip beni baştan sona süzerek kafasını yana eğip memnuniyetsizce bir şeyler mırıldanmıştı.

Pek anlamadım ve umursamadım da.

Haftalardır uykusuz kaldığımdan aniden uykuya yenik düşünce hala ayılamayan kafamla lavabodan içeri girip işlerimi hallettim ve yüzüme birkaç kez su çırpıp hemen ardından dışarı çıktım. O sırada odasından çıkan Jungkook gözlerime çarpmıştı. Siyah bir pantolon, siyah tişört giyiyordu ve ayaklarında da siyah ayakkabıları vardı.

Kısa bir an göz göze geldiğimizde, "Ben arabayı hazırlıyorum. Aşağıdayım." diye homurdanmasıyla kaş çatıp gözlerimi suratına diktim.

"Bir sorun mu var?"

Tek kaşını kaldırdı ve omuz silkip yanımdan geçti. O merdivenleri inerken, ben şaşkınca bakışlarımı yerde duran çizgili çoraplarıma çevirmiştim ve o an fark ettiğim  gerçekle  dudaklarım hafifçe aralanmıştı. Uyumadan önce pantolonumu çıkarmış ve tişörtle uyumuştum. Kalktıktan sonra da giymediğimi var sayarsak..

blood, sweat and tears ❧ rosékook ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin