ZİFİRİ 27 | Tehlike

205K 8.6K 1.1K
                                    

"İzin verirsen uyuyacağım." dedi, boş bir sesle. Gözlerimi devirip çenemi kapattım.

Yatağın içinde sürünerek başlığına sırtımı yaslayıp, diğer yastığını kucağıma yerleştirdim ve bomboş önüme bakmaya başladım. Nasıl olsa yapacak başka bir şeyim yoktu. Rüzgar Karahanlı uykusunun derin kollarına sıkı sıkı sarılırken, başımı yana yatırıp bu kez gözlerimi ona diktim. Yüzü kusursuzdu. Burnu benimkinden düzgündü, kirpikleri benimkinden gürdü ve dudakları bile benimkinden dolgundu. Kaşındaki yara haricinde yüzünde sivilce izi bile yoktu.

Yakışıklığının farkındaydı ama bunu kullanan biri değildi. Derdi kızlar değildi bu yüzden tipinin de bir önemi yoktu onun için. Derdi neydi de kendinden bu kadar vazgeçmişti, bilmiyordum. Hiçbir zaman öğrenemeyecektim. Benimle olan derdini bile bilmiyordum ki.

Beni neden bir anda sürekli yanında tutmaya çalışıyordu? Kibri için miydi, başka bir şey için mi emin değildim artık. Nefes alışverişiyle inip kalkan göğsüne kaydırdım bakışlarımı. O göğsün içindeki kalbin varlığından kendisi bile bir haberdi bence.

Rüzgar babamdan sonra gördüğüm, uykusunda bu kadar rahatsız şekilde uyuyan ikinci kişiydi. Uyurken daha önce birini izlememiştim ama babam ve Rüzgar bunun anormal olduğunu ilk saniyeden belli ediyordu. Sanki uykuyla savaş içindeydiler. Yüzlerindeki her ifade savaş alanını anımsatıyordu. Çatık iki kaşı arasındaki çukura parmağı bastırıp düzeltmemek için kendimi zor tutarken, hüzünle gözlerimi dağınık saçlarına kaldırdım.  İkinci bir savaşta oradaydı. Sertçe yutkundum ve kendimi tutamayarak dağınık saçlarına uzandım. Anlına dökülen ıslak saç ucuna dokunduğum gibi gözlerini araladığında, depreme yakalamış bir ifadeyle havaya kalkarak elimden yakaladı. Ne olduğunu anlamadan beni sertçe kendine çektiğinde kendimi korumak için kaldırdığım elimden de hemen yakalamış, tüm savunmamı bertaraf etmişti.

Saniyeler içinde ellerim elleri tarafından yastığına bastırıldığında, bedenlerimiz yer değiştirmişti. "Benim." Diye bağırdım. Bir bacağını üzerimden geçirmiş beni alaşağı etmişti. "Benim, sakin ol!" Uykulu gözlerindeki alevi korkuyla açtığım gözlerime diktiğinde, hızla alıp verdiği nefesin girdabında kalakaldım. Benim olduğumu gördüğünde gözlerindeki yangın azalmamıştı. "Ne yaptığını sanıyorsun, sen?" diye hırladı, sinirle. Ne yaptığımı ben bile bilmiyordum, ona nasıl anlatırdım. Saçına dokunmak gibi bir hataya nasıl düşerdim?

"Bileğimi bırakır mısın, acıtıyorsun." Dedim, zavallı bir şekildi. Utancımdan gözlerim yanıyordu. Bu kez sesi daha yüksek çıktı. "Sorduğum sorunun cevabını ver polisin kızı."

"Hiçbir şey, hiçbir şey yapmıyordum!" Ellerinin arasında debelendiğimde bileğimi yatağına iyice gömdü. Acıyla yüzümü buruşturup, savunmasız bir sesle "Lütfen..." diye yalvardım. "Lütfen bırak."

Şüpheyle gözlerini kıstı. Bana yıkılmaz bir kale gibi bakarken içime dökülen taşlara, savunmasızlığıma ve güçsüzlüğüme lanet ettim. Benim duvarlarım tek bir rüzgarda yıkılacak kadar mı zayıftı? Titreyen dudaklarımı birbirine bastırdı. "Kötü bir niyetim yoktu. Yemin ederim."

Sana rağmen sana bir şey yapamam Rüzgar Karahanlı.

"Hazırlan, çıkıyoruz." Diyerek bileğimi serbest bıraktı ve tek hareketle üzerimden çekilip yatağından çıktı. Beni bırakmasıyla yatağından fırlarcasına çıktım ve ondan önce çantamı fırlattığı yerden alıp odasından ayrıldım. Merdivenleri neredeyse koşar adımlarla inerken kendime ettiğim küfrün haddi hesabı yoktu.

Tüm eşyalarımı toparladım ve hepsini okul çantamın içine sıkıştırmayı başarıp ceketimi de kollarımdan geçirdim. Onun aşağı inmesi beş altı dakika sürmüştü. Üstünü değiştirmiş fakat saçlarını kurutmamıştı. Merdivenlerde göründüğü an başımı önüme eğip yüzümden geçmeyen kızarıklığı kapatmak için saçlarımı önüme indirdim. Saat baya ilerlemişti, dışarı koyu karanlık görünüyordu. Bir yolunu bulup Emir'e gitmeliydim. Beni evime bırakır bırakmaz babam gelmeden taksiye biner giderdim evine. "Yürü..." sessizce arkasından yürüdüm. Açtığı kapıdan geçerken gözü sürekli üstümdeydi. Gıkımı çıkarmaya cesaret edemiyordum ama beynimin içindeki sesle kapışırdı göğsümü yumruklayan kalbimin sesi. Bahçedeki taşlı yoldan geçerek demir kapıdan da çıktığımızda beynimin içindeki tüm sesleri susturan şey, bulunduğumuz sokağın içine gürültüyle giriş yapan konvoy şeklindeki üç aracın motor sesleriydi. Araçlar teker teker Rüzgar Karahanlı'nın evinin önünü kendine park alanı ilan ederken yan gözle Rüzgar'a baktım. Kaşları anında çatılmıştı. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 10, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ZİFİRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin