Zifiri 13 | Tehdit

203K 9.6K 1.5K
                                    


Zifiri 13 | Tehdit

"Diyorum ki..." Durdu, yavaşça yüzüme doğru eğilirken sıcak nefesi yüzüme dokunmaya devam etti. Bir eli kolumu tutarken diğer eli omuzumun üzerinden arabasına yaslıydı. "Bana istediğimi vermezsen babanı öldürürüm." Ne?

Elimin havaya kalkması ve yüzüne çarpması birkaç saniye içinde gerçekleşmişti. Öfke bir anda damarlarımda dalgalandı. Elim anında havaya kalkıp onun yanağıyla buluştuğunda kan beynime sıçramıştı. Başını yana düşüren tokadımın sesi kulaklarımda çınladığında daha çıkılmaz bir yolun dibine düştüğümü bilsem de pes etmek için geç kalmıştım. Bir anda gelen güçle onu kendimden ittirerek uzaklaşmayı da başardığımda sinirden titreyen ellerimi yumruk yaptım. Toparlanmasına fırsat vermeden bir kez daha onu göğsümden ittirdiğimde bir adım geri gitti ve başını kaldırıp gözlerimin içine baktığında ruhumun avuçları toprağa saplandı. Öfkeyle bağırmaya başladım. Şaşkındı, ona vurmamı asla beklemediği için hazırlıksız yakalanmıştı. Yakmaktan çekinmeyen bir adamın eline, benzin döktüğü bir evi yerle bir etmesi için ihtiyacı olan kibriti tutuşturmuştum. "Bu kadar ileri gidemezsin. Bu kadar pisleşemezsin! Bu kadarı çok fazla!" Beni babamla tehdit edemezdi! Bu hakkı ona kim veriyordu? "Nesin sen, Kimsin, Kendini ne sanıyorsun?" O ateşse bende dibine düşen baruttum. Beni yakmaya çalışıyorsa onu da kendimle beraber yakmaktan çekinmeyecektim. Beni hayatımdaki tek insanla tehdit etmeye kalkışması bile hataydı. Babam hayatın benden almadığı tek şeydi. Üzerime yıkılmayan tek evimdi.

"Sen bittin." Kendine gelmesiyle boynundaki damarların kabardığını gördüm. Kendini toparlayıp üzerime gelmesi çok uzun sürmezken ona attığım tokadın sertliği yanağında oluşan izlerden kendini hemen belli etti. Gözüm bir anda karardığı için attığım tokadın sonuçlarını hesaba katmayan aptalın tekiydim. Nasıl kendimi bir anda böyle kaybedebilirdim? Rüzgar Karahanlı, attığı her adımla birlikte bir anlık ruhuma saplanan cesaretimi ayaklarının altında ezip uçurumun kenarına savururken, aramızda kalan birkaç adımın içinde yok olmak istedim. Aramızda kalan son adımı attığında göğün şiddetli bir şekilde gümbürdemesiyle korkuyla yerimden sıçrayıp gözlerimi sımsıkı kapattım. Rüzgar beni sert bir şekilde itekleyip arabasına yapıştırdığında gök gürültüsü çığlığımla birlikte göğsümün duvarlarını sarsmıştı. Katlanılmaz bir acı arabanın sert yüzeyine çarpan sırtıma saplandığında ellerimi nereye koyacağımı bilemeyerek öne doğru eğildim. O dibime girmeden önce iki büklüm olup yere düştüğümde gözlerimin önü aydınlanıp karardı. Canım o kadar yanıyordu ki, iniltim dudaklarımı yaktı. Üstüne yağmur tüm şiddetiyle bastırdı. Tane tane değil kovayla boşalıyordu sanki yeryüzüne. İki elimi yere bastırıp ayağa kalkmaya çalıştığımda başım yeniden hızla döndü. Bütün gücüm elimden alınmış gibiydi. Onun yüzünden bir kez daha yerdeydim ve bu kez beni ayağa kaldıracak hiç kimse yoktu. Ne Emir ne Gamze ne de babam. O ve ben baş başaydık "Sikerim böyle işi." dediğini duydum.

Onun üzerimde gölgesini hissettim ama başımı kaldırıp onunla göz göze gelmeye güç bulamadım. Göğün yere döktüğü suyun içinde sırılsıklamdım artık. "Çekil." Diye fısıldadım. Hırıltılı nefes alışverişini duydum. Öfkeden delirdiğini hissedebiliyordum. "Kes sesini artık." Bir elimi kaldırarak onu kendimden uzaklaştırmak isterken bir anda beni belimden yakalayarak kaldırdığında şaşkınlıkla başımı kaldırdım. Beni ayakta tutmaya çalıştı ama yeniden gümbürdeyen gökyüzüyle birlikte kendimi kaybederek onun kolları arasına sığındım. Ne yaptığımı bende bilmiyordum. Öyle çok korkuyordum ki, üşüdüğüm için değil korktuğum için titriyordum.

Bacaklarımın altından bir kol geçerek yerden ayaklarımı kestiğinde kalan gücümle ondan kurtulmak için debelendim ama gücüm aslanın karşısına dikilen karıncadan farksızdı. Üstelik tişörtünün kumaşını sıkı sıkıya tutanda bendim. Bedenim sıcacık bir şeyin içine bırakıldığında gözlerimi hafifçe aralayabildim. Onun arabasının içindeydim. Dudaklarımdan ikimizin de duyamadığı mırıldanmalar döküldü. Dudaklarımda can bulan kelimelerin ruhları alınmış gibiydi. Arabanın çalıştığını duydum. "Nereye götürüyorsun beni?" Başımı ona çevirdim, gözlerimi tam açamadığım için küçük bir aralıktan ona bakıyor gibiydim. Direksiyon ellerinin arasında dönerken araba hareket etti. Bana cevap vermemişti. Belki de duymamıştı. Duysa bile aldıracak gibi durmuyordu. Tüm cephelerim yavaş yavaş ele geçirilirken göz kapaklarım karanlığa gömüldü.

ZİFİRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin