Zifiri 20 | Karanlık Gece

205K 9.2K 734
                                    

Diğer gün okul Gamze olmadığı için sıkıcı, Emir'le karşı karşıya gelmekten çekindiğim için berbat, her an bir yerlerden Rüzgar Karahanlı çıkacak korkusuyla diken üstünde geçmişti. Nihayetinde son dersinde bittiğine dair o rahatsız edici zil sesi çaldıktan sonra herkes yavaş yavaş sınıfı boşaltmaya başladığında uyumak üzere olduğum sıradan başımı kaldırdım. Sıranın atlında kalan kitaplarımı çantanın içine attıktan sonra askılıkta olan montuma uzandım. O sırada Emir'in kendi sırasında unuttuğu çantasını gördüm. Dünden beri hiçbir şekilde okula uğramamıştı, çantası da iki gündür ortalıkta sürünüyordu.

Montumu giydikten sonra çantasını sırasının altına saklayıp sınıftan çıktım. Bu kadarını da yapabilirdim herhalde. Arkadaşlığımız bitmişti, sadece Rüzgar yüzünden değildi üstelik bu kez ama Rüzgar'ın önüme bıraktığı bariyerler her geçen gün çoğalıyordu, aşılması imkansız bir duvara tırmanıyormuşum gibi hissediyordum. Hayatımda asla dediğim birçok şeyin altında eziliyordum onun yüzünden. Belki de aslında kendi yüzümden. Emir'i kaybetmem tamamen onun suçu olmasa da yüzde sekseninde payı vardı. Bana, yüzdeden kalan payımın ne kadar olduğunu söyleyemesem de yüzde yüz suçlu hissettiğimden emindim.

Okula girmeden önce Rüzgar aramasın diye kökünden kapattığım telefonumu montumun cebine atmış orada unutmuştum. Şimdi elimi cebime attığımda telefonun elime gelmesiyle varlığını hatırlayıp, cebimden çekip çıkardım. Telefonu açmamla ekrana düşen bildirimlere hızlıca göz atarken Gamze'ye tekrar ulaşmaya çalıştım. Telefonu yine kapalıydı. Oflayarak başımı kaldırıp ileri baktım. Koridorda biriken gruplar tek bir yöne ilerlerken hızlıca aralarından sıyırılıp bir an önce dışarı çıkmak için hızlandım. Tek arkadaşıma bile yardım edemeyen aptalın tekiydim. En az Rüzgar kadar dokunduğum her şeyin bir parçasını koparıyordum.

Okul binasından hızla uzaklaşırken okulu arabalarıyla terk eden Rüzgar'ın grubu da herkesin ilgi odağındaydı. Kağan yanında oldukça güzel bir kızla BMW'sine binerken yalnızca bir an göz göze geldik. Başımı başka tarafa çevirerek bu bakışmayı anında keserek yoluma devam ettim. Rüzgar her an bir yerlerden çıkabilirdi.

Nitekim de öyle oldu.

Durakta olması gerekenden fazlasıyla pahalı bir araç durduğunda önümde bekleyen kızların ağzı iki karış açılmıştı. Lamborgininin siyah camları aşağı indiğinde, kızların bir salyalarını akıtmadığı kalmıştı. Kağan beni şaşırtmayarak ona anında haber vermişti ve oda şimdi, camdan hafifçe çıkardığı başıyla tamda bana bakıyordu. Çantamın kollarından artan ipi tedirginlikle çekiştirip boş gözlerle, karanlık yeşillerine baktım. Rüzgar Karahanlı hayatımın ortasını atılan pimi çekilmiş bir bombaydı. Ondan kaçmak olanaksız, kurtulmak imkansız ve yanmak kaçınılmaz sondu.

Bile bile ateşe veriyordu beni, göz göre göre yakıyordum kendimi.

"Atla." Dedi, gözlerimin içine diktiği yeşil zehri sularken. Birkaç adım ilerleyip onu tamamen görmek için hafifçe eğildim. "Hadi."

Önümdeki kızlar bakışlarını ondan çekip bana çevirdiğinde gergince gözlerimi ondan kaçırıp hayır anlamında başımı iki yana salladım. "İlahi zorbalık mı yapmam gerekiyor?" Hiçbir şey yapmasına gerek yoktu. Beni rahat bırakması yeterliydi.

"Ne istiyorsun?" Dün yaşanılanlardan sonra bir daha onunla göz göze bile gelemeyeceğimi düşünüyordum. Yanaklarıma düşen kanın, kalbimde kıvranan çığlıkların haddi de hesabı da yoktu. Hatırladıkça kendimi yerin bin kat dibine gömmek istiyordum. Ki yerin bir kat dibindeki cehennemde ona aitti. "Arabaya binmeni."

"Eve gitmem gerekiyor, geç kalırsam babam Küplere biner." Tamamen uyduruyordum, oysa babam bu geceyi de emniyette geçirecekti. Yalan söylemeyi beceremesem de onun daha yalan söylerken girdiğim tuhaf hallerden haberi yoktu. Yalan söylerken babamın söylediğine göre ilk olarak sağ ayağımın ucuyla yere daireler çiziyordum, sonra da istemsizce sol omzumu rahatsız bir şekilde kaldırıp indiriyordum. Şimdi olduğu gibi. "Babanın bu akşam gelmeyeceğini ikimizde gayet iyi biliyoruz." Dediğinde gözlerimi ona devirmemek için kendimi zor tuttum. Nasıl her şeyden haberi olabiliyordu? " Bin şu arabaya artık yoksa ben bindirmek zorunda kalacağım." Dedi sıkıldığını belli eden bir sesle. "Hadi!" Uzanarak yan kapıyı açarak dışarı doğru itekledi. İki adım daha atıp kararsızlık içinde etrafıma bakındım. Kızlar artık arkamda kalmıştı ama ne kadar şanslı olduğuma dair fısıltılarını zorda olsa duyabiliyordum. "Kızdaki şansa bak, çocuk hem yakışıklı hem zengin hem de havalı!" Dudağımın bir kenarı yukarı doğru kıvrıldı. Ne şans ama!

ZİFİRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin