36

6.7K 463 61
                                    

Sabah alarmın sesiyle zorda olsa uyanabilmeyi başarmıştım. Gece geç saatlere kadar ders çalışmaya çalışmıştım ve pek başarılı olduğumu söyleyemezdim. Bu yoğun tempoya kendimi alıştırmaya çalışıyordum fakat her deneyişim de hep bir adım geriliyordum. Deniz ve beni çıkmaz sokaklarda tek başıma bırakan zihnim yüzünden sınav temposunun kapısından bile geçemiyordum.

Dün akşam yine zihnime girmeyi başarmış, aklımı karıştırmak için hamlelerini oynamaya başlamıştı. Benden istediği şey asla kolay değildi. Onu tanımamamı benden nasıl isterdi? Bunu başarabileceğimi nasıl düşünürdü? Evimizin her köşesinde bu evin bir üyesi gibi fotoğrafları çerçeve de bana gülümsüyordu. Tüm anılarımda o vardı. İstemesem de kalbimde hâlâ krallar gibi yaşıyordu. Şimdi her şeyi silmek istiyordu. Dikilen binaları yeniden yıkmak ve yerine aynı binaları inşa etmek... Ne değişecekti ki? Bu zaman harcamaktan başka bir şey değildi. Ömrümüzden günler hatta aylar alacaktı. Üzülecekti ve belki bende gözyaşlarıma yenisini ekleyecektim. Onun için ağlamaktan nefret ediyordum. Nefret ettiğim sadece bu da değildi. Ondan nefret ediyordum. Bunu nasıl yok saymamı bekliyordu?

Bazen gerçekten aptal olabiliyordu. O zeki sandığımız Deniz, aslında bir delinin tekiydi. Bunu biliyordum. Bu istediği şeyler mantık dışıydı. Dün akşam söylediklerine bir cevap vermemiş, ders çalışmaya devam etmiştim. O da beni zorlamamıştı. Annem ve babam iş dönüşü bir arkadaşlarına uğradıkları için geç dönmüşlerdi ve Deniz'i görememişlerdi. Annem, Deniz'in geldiğini kesinleştirmek için onu aramıştı. Bana güvenmesini beklemiyordum ama bazen yıkılmaz duvarlarla ördüğümün kalbimin duvarları çatlıyordu. Bunun önüne asla geçemiyordum.

Gece ise Deniz'in attığı mesaj, bana onun bir deli olduğunu kanıtlayan en büyük kanıttı. Bir oyunun içinde ikinci bir oyun istiyordu ama vaadleri beni bu oyunu oynamaya ikna edebilecek yetenekteydi. Ben kazanırsam sonsuza dek hayatımdan çıkacaktı. Biliyordum, ben kazanacaktım ve ikimiz için en iyi olan gerçekleşecekti. Kendi yollarımıza ayrılacaktık ve bir daha o yollar kesişmeyecekti. Bu benim için en iyisiydi. Oyunu kazanabilme ihtimalim çok yüksekti çünkü zaten Deniz'i tanıyordum. Onun hakkında her şeyi biliyordum ve bildiklerim nefretimin önüne asla geçememişti. Benim için zor değildi. Sadece bir ay onun istediğini yapacaktım ve o ise sonsuza dek benim istediğimi...

Evden çıktığımda soğuk olan havayı yüzümde hissettim. Sonbahar yerini kışa bırakmaya hazırlanırken bunu tatlı bir şekilde yapmaya yeltenmiyordu. Soğuğa şimdiden alışmamızı istiyordu. Başımı kaldırıp gözlerimi kara bulutlarla kaplı gökyüzüne diktim. Yağmurun yağacağına adım gibi emindim.

"Bence gökyüzünü izlemenin hiç sırası değil. Otobüse yetişmeliyiz."

Duyduğum sesle bakışlarımı karşımda duran çocuğa çevirdim. Ah, kim olduğunu tahmin ediyorsunuz değil mi?

"Sen?"

İşaret parmağımı ona doğrulttum. Neden buradaydı?

"Evim sana oldukça yakın. Yeni arkadaşımla beraber gidebileceğimizi düşündüm."

Tek kaşımı kaldırdım ya da kaldırmaya çalıştım.

"Arkadaş olduğumuzu bilmiyordum. Aslında adını bile bilmiyorum? Ne demiştin? Ozan mıydı, Dalga mıydı?"

Derin bir nefes aldı ve geniş gülümsemesiyle dişlerini meydana serdi. Benim aksime dişleri bembeyaz, inci gibiydi. Dış görünüşünde eleştirebileceğim hiçbir şeyin olmaması ondan nefret etmem için sebeplerden biriydi. Lakin bu oyunun içinde her şeyi unutacağıma söz vermiştim. Nefretimden şuan söz edemezdim. Bu hile yapmak olurdu.

"Ozan Deniz."

Elini uzattı. Gözlerim önce parmaklarına baktı daha sonra ise gülümsemesini hiç bozmayan yüzüne çevrildi. Beklentiyle bakan gözlerini boşa çıkarmak istemediğim için ellerimi onun eliyle birleştirdim. Kısaca sıkmayı bekliyordum ama elimi elinden çekememeyi asla beklemiyordum.

"Tanıştığıma çok memnun oldum, Yosun."

Yutkundum. Bedenim yeni bir taşikardi nöbetine girmeden elimi elinden çektim. Vücuduma yayılan elektrik akımını görmezden gelmeye çalıştım. Gökgürültüsü kulaklarımıza dolduğunda durağa doğru yürümeye başladık.

"Engelimi kaldıracak mısın?"

"Şuan için, hayır."

Yan gözle ona baktım. Başını belli belirsiz salladı ya da bu benim hayal ürünümdü.

Durağa geldiğimizde eş zamanlı olarak gelen otobüse binmiştik. İki kişilik boş yer bulduğumuzda cam kenarına ilk oturan ben olmuştum. Çantamda duran kulaklık takılı telefonu aldım ve birini kulağıma takabildim. Diğeri ben engelleyemeden Ozan Deniz tarafından işgal edilmişti. Ona sinirle bakış attım. Sadece omzunu silkmekle yetindi. Spotifydan herhangi bir şarkı açtım ve ekrana hiç bakmadan kapattım. Yolculuklarımı asla müzik dinlemeden geçiremiyordum.

"Don't you forget about me mi?"

Sorduğu soruya şaşırmamak elde değildi. Onun bu şarkıyı bilmediğine yemin edebilirdim. Hatta bunun üstüne kumar oynar ve tüm bahisleri kazanırdım.

"Bu şarkıyı nereden biliyorsun?"

Hafifçe güldü.

"Senin en sevdiğin şarkıdır. Her seferinde bilmeden bile olsa elin bu şarkıya gidiyor."

Bu hiç istemesemde doğru bir yanıttı. Cevap vermedim. Yine kendi çapında gösteri yapıyordu ve her seferinde kalbimi kandırmayı başarıyordu. Bakışlarımı cama sabitledim.

Şarkı son dakikalarına girdiğinde Deniz'in sıcak nefesini kulağımda hissettim.

"Bana seslenecek misin yoksa yanımdan yürüyüp geçecek misin?"

YN/ Simple Minds - Don't You (Forget About Me) Dinlemeniz şiddetle tavsiye edilir!

YOSUN |TextingNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ