13

8K 550 55
                                    


Güneşışığı: AH BİRİCİK ARKADAŞIM (18.23)

Güneşışığı: NASIL AMANSIZ HASTALIKLARIN PENÇESİNE DÜŞERSİN? (18.23)

Güneşışığı: AMA BU YARDIMSEVER ARKADAŞIN SANA NEYİN İYİ GELECEĞİNİ BİLİYOR :) (18.23)

Çakıltaşı: Lütfen büyük yazma, miyop değilim. (18.23)

Çakıltaşı: Ayrıca abartma sadece gribal bir enfeksiyon (18.24)

Çakıltaşı: Ve de saçmalama. Denizlerin evine gitmeyeceğim! (18.24)

Güneşışığı: Peki Çakıltaşım, sana Deniz'ini ben getiririm :) (18.52)
Görüldü (18.52)

----

Kendimi nefes alamadığım bir ortamda bulmam saniyelerimi almıştı. Size Güneş'in ne kadar inatçı bir o kadar da ısrarcı olduğundan ve bunun benim canımı sıktığından bahsetmiş miydim? Peki, şuan öğrenmiş oldunuz.

Evimin salonunda herkes benden bağımsız şeylerle uğraşıyordu. Güneş ve Demir kitaplıktan film seçmeye çalışıyor, Kenan ve Deniz NBA maçı hakkında konuşuyor, şerif ise bizden en uzak köşede büzüşmüş uyuyordu. Ben ise tekli koltuğa oturmuş ellerimi göğsümde bağlayıp evimde olanları anlamaya çalışıyordum.

Güneş'in attığı mesajı okuduğum sırada evimin kapısı çalınmış ve herkes elindeki poşetlerle birden evime doluşmuştu. Şuan hepsini evimden kovmak istiyordum ama arkadaşlarıma ve "sevgilime" bunu yapmam annemlerin gözünde büyük saygısızlık olurdu.

"Yosun, büyük koltuğa neden uzanmıyorsun?"

Deniz'in sesini duyduğumda baygın bakışlarımla gözlerine döndüm.

Gözleri neden derin ve güzel bakıyordu?

Kendine gel Çakıl, nefretini unutma!

"Gerek yok."

Omuz silkti ve muhabbetine geri döndü.

"Evet, bulduk sonunda!"

Gözlerimi devirdim. Neredeyse yarım saattir film arıyorlardı. Eminim, film bahaneydi. Flört etmeye yer arıyorlardı.

"Tamam artık açın ve gidin."

"Ama çakıltaşı neden öyle diyorsun? Gerçekten hastayken hiç çekilmiyormuşsun."

Kenan'ın cümlelerinden çıkartabileceğim en genel anlamı çıkarttım.

"Sana çekilmez olduğumu kim söyledi?"

"Sevgilin."

Bakışlarımı tekrar Deniz'in gözlerine - güzel gözlerine - çevirdim.

"Beni çok iyi tanıyorsun, sevgilim."

Alaycı kelimelerimi yakaladı ve dudaklarında bir tebessüm belirdi.

"Aksini iddia etmek büyük hata olurdu."

Bakışları fazla yoğundu. Ne değiştiğini merak ediyordum. Söylediği cümlelerin kelime kelime anlamlarını merak ediyordum. Bana neden artık Yosun olarak seslendiğini...

"Ben içecekleri hazırlayayım."

Deniz'in bakışlarından kaçmak istediğim için kendimi mutfağa attım. Kalp atışım hızlanmıştı. Bu iyi değildi. Hiç iyi değildi.

Bardakları dolaptan çıkarttıktan sonra buzdolabına koyduğumuz gazozları çıkarttım.

"Yardım ister misin?"

Beni rahat bırakır mısın?

"Ben hallediyorum, sen çocukların yanına dön."

Ona bakmadan cevap vermiştim. Sesim titrek çıkmıştı ve kalbim hızlanmaya devam ediyordu. Bu neden durmuyordu? Bakışlarını görmesemde üzerimde hissediyordum. Gitmemişti ve de gitmeyecekti.

Gazozun kapağını açarken titreyen ellerimi fark ettim. Bulanmaya başlayan midem de işimi asla kolaylaştırmıyordu. Ortamın yoğun gerginliğini eşofmanımın cebinde öten telefonum bozdu. Telefonumu cebimden çıkartmaya çalışırken bakışlarımı kapı pervazına dayanmış Deniz'e odaklandı. Onunla bakışırken kimin aradığına bakmadan telefonumu kulaklarıma götürdüm.

"Yosun? Benim, Kuzey."

"Ah, Kuzey üzgünüm isme bakmadan açtım."

Deniz, Kuzey'in ismini duyunca kaşlarını çattı. Neden Kuzey'e bu kadar ters düştüğünü anlayamıyordum. Kuzey benim en sevdiğim arkadaşlarımdan biriydi ve çok iyi, kibar bir çocuktu.

"Önemli değil. Hasta olduğunu duydum. Geçmiş olsun demek için aramıştım."

Gülümsedim. Gerçekten duyarlı bir çocuktu. Fakat Deniz'in kaşları daha fazla çatılmaya başladı.

Sorunun ne senin?

"Çok teşekkür ederim. Yarın okula geleceğim zaten biraz iyileşmiş sayılırım."

"Sevindim. O zaman yarın seni kahve içmeye kaçırabilirim."

Biraz daha konuşmayı uzatsaydım Deniz karşımda sinir krizi geçirecekti ve ben onu o krizle bırakacaktım.

"Tamam, o zaman yarın görüşürüz."

"Görüşürüz."

Telefonumu hafif kıkırdayarak kapattım. Kuzey'in ilginç bir enerjisi vardı. Ses tonu bile hasta insanı uzun bir maratona sokabilecek enerjiyi veriyordu.

"Ne diyor, gereksiz?"

"Biliyorsun Deniz, onun bir adı var ve sen bu adı öğrenene kadar seninle onun hakkında konuşmayacağım."

Deniz kaşlarını kaldırdı ve yanıma yaklaşmaya başladı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Deniz kaşlarını kaldırdı ve yanıma yaklaşmaya başladı. Onun ayak sesleriyle kalbimin atış sesleri kulaklarıma doldu.

"O kızıl seni kahve içmeye mi götürecek? Hah, saçmalık!"

Onun bana yaklaştığı gibi bende ona yaklaştım. Aramızda çok az bir mesafe vardı. Şuan atan kalbim, titreyen ellerim, bulanan midem umurumda değildi.

"Sen geceleri nasıl Sema ile muhabbet ediyorsan o kızıl da beni kahve içmeye götürecek, sevgilim."

Ben aptal değildim sadece duygularım aptaldı. Onlara da esir olmaya hiç niyetim yoktu. Yani...

Deniz 0 /  Yosun 1

YOSUN |TextingWhere stories live. Discover now