1. Bölüm

33K 1.4K 571
                                    

Görsel: Elif Sancak.
Yapay zeka ile oluşturulmuş olup, sadece Kelebek Etkisine ait bir görseldir.

*

Eski hikayeyi, yeni maceralarla okumaya hazır mısınız?

Efsane geri döndü.

Karanlık Aşk!


* *

ELİF




Zifiri; o gecenin bedenimde bıraktığı koca hiçliğin kelime anlamıydı. Siyaha yaklaştığım, rengimin ilk bulandığı o an... Oysa nereden bilebilirdim ki siyahı bulandıracak güçte bir beyazlığımın olduğunu.



O gece herkesin arzuladığının aksine, beni daha da güçlü kıldı. Zordu, çok zor. Yaşananları kaldırmak güçtü. Yaşanacakları tahmin etmek imkansız...



Hikayem kurumuş bir defne yaprağına yazılıydı sanki. Okuyabildiğim kadarını yaşamıştım. Ben o gece, benliğimde yaşam bulan tüm beyazları siyaha sattım. Değiştiğimi düşündüler. Oysaki yenilendim. Gerçek benliğimi buldum. Ne kadar güçlü olduğumu anladım. Kendim kararırken, siyahı akladım. Ve bir hikayeye başladım. Kendimin yazdığı, başrolünü üstlendiği bir hikaye.
Ben kim miyim?



Ben Elif Sancak. Temiz ve kirli arasındaki çizgide kirli tarafa itilen bir kadın.

Gündüz bile geceye özenmiş, mümkün olabilecek tüm karanlığını saatlere bölmüştü. Tam anlamıyla geri kalan hayatımın ilk gününe layıktı. Karanlık, soğuk ve yalnız.
Çiseleyen yağmura aldırış etmeden doğduğum, büyüdüğüm yalıdan çıktım. Yeni hayatımın ilk günü için, doğa ananın verdiği armağanı kucakladım. Rüzgârın saçlarımın arasında dolaşmasını, yağmur damlalarının her bir tele ayrı ayrı bıraktığı buseleri severdim de, göğü yaran şimşeğin haykırışlarından pek hoşlanmıyordum. Umarım ilk gecemde gök gürültüsü bana eşlik etmezdi.



"Kızım..."



Annemin yaklaşık bir saattir tutmaya çalıştığı gözyaşlarını serbest bıraktığını anlamak hiçte zor değildi. Dadımın ve geri kalan hizmetlilerin de gözünün yaşlı olduğunu biliyordum. Beni yolumdan alıkoyacak her şeyi kendimden uzak tutacağıma söz vermiştim. Bu nedenle, miladımın ilk adımlarında ardıma bile bakmadım.

Ağaç evim, matem havasına kapılmış gibiydi. Her zaman ışıl ışıl duran tahtadan kalem, karanlıkların esiriydi. Yine yağmurdan kaynaklı elektrik aksanında bir sıkıntı olmuş olmalıydı. Sanırım böyle olması da daha iyiydi. Çünkü en çok ona veda edecek olmam canımı sıkıyordu.

Silmek istediğim geçmişe ait bir kutu anıyı, sıkı sıkıya elimde tutuyordum. İroni... Şu anda yaşadığım his tam anlamıyla buydu. Arabanın yanında bekleyen babama baktım. Son zamanlarda sıkça rastladığım burukluğu, yine gülümsemesini esir etmişti. Gözleri, en ufak bir tepki vermem için yalvarırcasına yüzümü tarıyordu. Gitmemi engelleyecek ufacık bir mimik kırıntısına muhtaç gibiydi. Her adımım ona tokat gibi çarpıyordu. Bunu gözlerinden, yüzünden, duruşundan anlayabiliyordum. Karşımda böyle durmaya devam ederse, tepkisizliğim kontrolümden çıkacaktı. Bu nedenle göz temasını kesip ön kapıya doğru yöneldim.

"Kutuyu bagaja koyalım mı?"

Gözlerim kısa bir süreliğine de olsa elimdeki kutuya kaydı. Eklemlerim tutuşumdan kaynaklı bembeyaz kesilmişti. Geçmişimden vazgeçmiş, yeni bir hayata bu kadar hazırken, birkaç anı beni nasıl bu kadar tutsak ediyordu. Bu histen kurtulmam gerekiyordu. Yoksa hiçbir zaman tam anlamıyla bir başlangıç yapamayacaktım.



KELEBEK ETKİSİWhere stories live. Discover now