Pigmentum | En Koyu Nefret

6.7K 661 239
                                    

Ya siz ne kadar ponçiksiniz? 25K ne demek? Sizi yerim, ısırırım, ham yaparım!

Teşekkür ederim.

Bu geçiş bölümü de sizi bekletmemek adına ♡

İyi okumalar.

Kırılan süsler, yere ters yatmış bir masanın beraberinde yerde oturan beden Jimin'in odağındaydı. Dövmeli genç derin derin nefes alıyordu. Çok sinirliydi, şu an karşısına kim geçse dövecek kıvamdaydı ve ne yapacağını düşünmekten öteye gidemiyordu. Her şeyi parçalıyası vardı. Yediği boklar peşini bırakmazken yeni hayatında elde ettiği mücevheri kırmak istemiyordu.

Doktorun adımlarını duydu. Önünde eğilen bedene bakmak dahi istemedi çünkü suçluydu. Onun gözlerindeki masumiyeti yıkmak... Hayır buna hazır değildi. "Problem ne?" Dedi Jimin. Sekreter Seokjin ile dedikodu yaptıkları sırada içeriden gelen kırılma sesleri ikiliyi korkutmuş hatta odadan koşarak çıkan çalışanlar korkularını ikiye katlamıştı. Seokjin çalışanların yanına giderken Jimin ise sevgilisinin yanına girmeyi tercih etmişti ve onu duvarın dibinde sinirden yumruklarını sıkar halde bulmak gözlerinin dolmasını sağlamıştı. "Yok bir şey," dedi gözlerini kaçırarak Jungkook. Kaçması imkansızdı fakat ne kadar geç yüzleşirse o kadar iyiydi.

"Neden dağıldın o zaman?" Hafif tombul parmakları hayran olduğu adamın çenesine değdi. Yavaşça kendine çevirdi ve göz göze gelmelerini sağladı. "Neden sinirlisin sevgilim?" Jungkook artık ağlayacak hale gelmişti. Hafifçe kaydı, başını çevirdi, unutmayı denedi. Jimin ise endişeliydi. Bir anda ona set çeken adamı düşünüyordu. Ani bir kararla kucağına oturdu, başını göğsüne çekerek ona sevgisini hissettirmeye çabaladı. Mutlak doğrusu veyahut yanlışı olsa dahi her zaman ona sevgisini göstermeye yemin etti içinden. Sevgilisi ise huzur bulduğu kokuyu kokladı bir daha unutmamak adına.

Ayrıldılar.

Jimin'in açısından bu yeterli değildi. Eğildi ve dudaklarını eşsiz dudaklarla birleştirdi. Şimdi ise dövmeli genç daha sakin hissediyordu ya da daha huzurlu... Elleri doktorun belini kavradı. Nitekim onu havaya kaldırıp kucağına sabitlerken tüm siniri yatışmıştı. Dudaklarıyla, dolgun dudaklara savaş açtı. Bir eli sevgilisinin ensesine giderek sertçe sıktı. "Sen benimsin."

Doktor onaylamaktan ileriye gidemedi, arzunun kollarındayken sürtünerek içindeki duyguları alevledi. Yeniden öpüştüler, artık dayanamıyordu doktor. Boynunu geriye yatırdı; Jungkook büyük bir iştah ile beyaz boyna saldırdı. Emiyor, ısırıyor daha da fazla kendine bastırıyordu. Kollarındaki damarlar belirginleşmişti, doktorun tüy dokunuşları gezindi üstlerinde. "Seninim. Sadece seninim, sevgili-ah!" Kalçaya atılan şaplak ile doktorun sırtı yerle buluşmuştu. Dövmeli genç artık içinde yatan arzuya köle olmuş bir şekilde üzerindeki tişörtü çıkarıp sabırsız dokunuşlarla sevgilisine eğildi.

Bu kadar kolay. Ona teslim olmam bu kadar kolay işte.

Nitekim çalışma odasında sevişirken iki beden, Jimin şükrediyordu; bilinçsizce, neye şükrettiğini bilmeden.

Kore'de sonbahar sağanak yağmurlarla karşılanırdı. Çoğu insan şemsiyesine ya da sevgilisinin sıcak kollarına sığınırdı. Bazıları sıcak kahve ve pencere klişesini gerçekleştirirken selfie çekerek sosyal medyasında paylaşırdı, bazıları da işiyle o kadar meşgul olurdu ki hava durumu o kadar da ilgilerini çekmezdi. Doktor da o hava durumuna ilgi veremeyecek, edebiyat yapamayacak, kadar meşguldü.

"1, 2, 3!" Sedyede yatan hastanın üstünde kalp masajı yaparken heyecandan kızarmış yanakları, dövmeli gencin ilgi odağı idi. Onu durdurup yanaklarına öpücük kondurmak istemişti hatta bunun için hareketlenmişti bile fakat birkaç uğultu ona izin vermemiş, acil katının ıssız köşesinde yakalandığı sağanak yağmur yüzünden ıslak olan kıyafetleriyle dikilmesini sağlamıştı. Gözlerindeki bakış fazla masum ve sevecendi. İki gün öncesini anımsadı, sevgilisini ofisinde düzmüştü, gülümsedi. Yağmur hızlandı, iri damlaları engelleyen cama yaslandı. Altında zevkle inleyen adam şimdi bir başkasının üstünde hayat kurtarıyordu.

Acil ışığının parlattığı ellere baktı ve kolaylıkla ona verdiği yüzüğü seçti.

Gülümsemesi büyüdü.

"Kurtardık!"

İmkanı varmış gibi daha gülümsedi. En sonunda sedyeden inen sevgilisine ilerlerken kıkırdamaktan kaçınmadı. Eldivenlerini çıkartmakta olan aşkını belinden sarıp sarmaladı. "Seni özledim," dedi koyu bir tonda. Jimin, dövmeli kollara tutunarak başını iri göğüse yasladı. "Uh, çok yorgunum Jungkook-ah~"

Dövmeli geç, doktoru kucaklayıp acilden çıkartırken üzerindeki bakışları umursamadı. Bu tür şeyleri umursayan bir tip olmamıştı zaten; her daim insanlardan nefret ederdi. Kendinden hatta aşık olduğu adamdan bile. Ona duyduğu nefret en koyusuydu. Daha siyah olanıydı ve içine çekilmekten başka bir şey yapamıyordu. Bedeni zıplattı. "Kilo mu aldın sen?"

Siyah saçlı doktor hemen asıverdi suratını.

"Belki..." Alt dudağını ısırdı. "Gece nöbetteyken bir şeyler yemiş olabilirim." Küçük bir çocuk gibi omuz silkince Jungkook'un bakışları ona yöneldi ve öyle bir baktı ki... Aralarında seksten başka bir şey olmayan bu ilişkide atılmış en güzel adımdı çünkü o bakış fazla merhamet barındırıyordu tekliften ve yüzükten bile. İnsanların arasında gezinen şeytan da onlara değmeye kıyamamıştı.

"Fazla yeseydin... Çok yoruluyor-
sun zaten." Boğazını temizledi dövmeli olan. "Enerjiye ihtiyacın var."

Onayladı doktor.

"Beni evine götür. Hem Amore Dea'ya selam vereyim hem de -eli sevgilisinin ensesine ulaştı ve parmak uçları lekeli deriyi okşadı- banyo yaparız."

Jungkook sırıttı kucağındaki adama.

"Emredersiniz!"

☆

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Pigmentum • jikookWhere stories live. Discover now