Pigmentum | Lekeli Beden

8.4K 740 348
                                    

Yorum istiyorum çünkü bok gibi bi bölüm oldu ve kendimi rahatlatmam lazım :(

https://my.w.tt/9T0aNjL3gU

"Belime sarılabilirsin," dedi Jungkook alayla. Flörtünün -sevişmiş olsalar bile aralarındaki bağın bir adı yoktu - kızarmış yanaklarını ve hafifçe titreyerek bakan gözlerini izlemeyi sevmişti. Zaten Park Jimin ile ilgili her şey hoşuna gidiyordu. Nefes alırken inip kalkan göğsü bile çoğu kadında görmediği meme uçları onu deli ediyordu. Evet; onu bu denli derin inceliyor, yorumluyor, kendince karakterini anlamaya çalışıyordu.

"Amore Dea iyi mi?" Konuyu geçiştirmek adına Jungkook kaskını takarken ortaya atılan bir soruydu bu. Dövmeli genç bunu anlamıştı. Soruya güldü. "Evden çıkarken bana oldukça hırladı. Sanırım kıskanıyor." Baş parmağı Jimin'in kaskına değdi, hızlıca aşağı indirdi. Kaslı bacağını motorunun diğer tarafına atıp Jimin'i beklediğinde doktor kendine gelebilmek adına başını salladı. Şekilli kalça ve nefis fizik onu kendinden geçirmişti. Yine de belli etmedi, dövmeli gencin arkasına kendini attığında kolları önündeki bedenin belini sardı, karnında tombul parmaklarını birleştirerek başını bedene yasladı. Karamel kokusu etrafını sardığında tam içine çekiyordu ki çalışan motor ve bacaklarına vuran rüzgar ile bunu başaramadı.

Kısa bir motor yolculuğundan sonra geldikleri mekan oldukça basitti. Hatta bir an için doktor bunun bir randevu olmadığını düşündü lakin içeriye girdiğinde ve Jungkook onu belinden tutarak masalarına yönlendirdiğinde fikri değişti. Tavandan sarkan değişik lambalar, sarı ışıkla beraber detaylarda saklı olan -mesela tabloların altında- beyaz dokunuşlar, farklıydı. Daha önce böyle bir mekana gelmemişti.

Dövmeli genç kibarlık yaparak flörtünün sandalyesini çekti. Jimin onun bu hareketine gülümseyerek oturduğunda masanın etrafından dolanan gence daha dikkatli odaklandı. Jungkook garsonu çağırdıktan sonra üzerindeki deri montu çıkarıp oturduğunda Jimin, nefesini tutmuştu.

Egzotik gömleği, estetik boynu ve gözünü alamadığı altın saat ile oldukça seksi, varlıklı, muhteşem görünüyordu. Ben bu adamı nasıl etkilemeyi başardım acaba?

Üstelik gecenin karanlığında fark etmemişti ki, Jungkook saç rengini dört ton açtırmış daha da yakışıklı olmuştu -ötesi varmış gibi- bu Jimin'in kalbini titretti. Genç adam avuç içleri pantolonuna silerken gergindi. "İş yerinde çok yoruldun mu?" Jungkook sohbet açmak istiyordu fakat karşısındaki afeti izlemek de güzeldi.

"Çok fazla hasta vardı," dedi Jimin bakışlarını kaçırırken. Ellerini masaya koydu ve kafasını yana eğdi. Böylece köprücük kemikleri belirginleşmişti. Dövmeli genç, bakışlarını yüzünde tutmak zorunda kaldı çünkü eğer oraya bakarsa kendini tutamayabilirdi. Belki bir araba kiralayıp araba fantezisi bile yapardı, kim bilir... "Yoruldum ama iyiyim şu an."

"Benden dolayı mı yoksa..." Gülüştüler. Dövmeli gencin gülüşü kısa sürdü, karşısındaki adamın gülüşü çok güzeldi de ondan. Gülünce kaybolan gözlerinde, hafif yamuk ön dişinde, başını dayadığı elinde takılı kalmıştı gözleri. Böylesine bir anda gülmek ne mümkündü? Daha önce doktorun sahip olduğu bir vücut ya da düşünceleri ne görmüş ne de duymuştu. İşte bu yüzden azıcık göbeği olan adam ilgisini çekiyordu. Tatlılığı ve ciddiyeti ile tamamiyle değişikti. Değişik ve elde edilesi.

"Beni rahatlatıyorsun..." dedi doktor. Dövmeli gencin parmakları onun parmaklarıyla birleşti. Jungkook tombik parmakların büyüsünde kaybolurken Jimin fısıldadı. "...her anlamda." İtirafa karşı gülümseyen dövmeli genç tam ona cevap veriyordu ki, aralarına giren garson buna izin vermedi.

"Ne alırdınız?"

"Mantar soslu, çok pişmiş bonfile, yanına beyaz şarap. Tatlı olarak... Çikolata soslu meyve tabağı istiyoruz." Sert yüz hatlarıyla emir vermesi Jimin'in içinde bir şeyleri kopartmıştı. Kontrol edilme hissi ona göre çok güzeldi ve onu tatmak istiyordu. Hem de hemen. Yutkundu. Garson masadan ayrılınca dövmeli gencin yüz hatları gevşedi ve gülümsemeye başladı. Bu ani değişim bile onun yüzünde çok güzeldi. "Mantara alerjin yok değil mi? Sonuçta ben senin gibi yakışıklı doktor değilim, müdahale edemem." Gülüştüler.

"Hayır, yok. Güzel bir menü. Buraya göre," Jimin konuştuğunda dövmeli genç onu onayladı. "Bu mekanı ben tasarladım." Doktorun kaşları edindiği bu bilgi ile kalkınca partneri kurnazca gülümsedi. "Hatta ilk tasarladığım mekan diyebilirim." Jimin'in bakışları tekrardan mekanda dolandı. Gerçekten beğenmişti. Fazlasıyla basit fakat çarpıcı detaylar vardı. "Harika iş çıkarmışsın," dedi. "İşin İtalya'da değil miydi?"

Jungkook yerinde kıpırdandı. "Oradaydı. Artık buraya yerleştim. Bazı sebeplerden ve..." yutkundu. "...senin yüzünden." Jimin, bir an için yanaklarının alev alarak etinin közlendiğini düşündü lakin hayır, utanmıştı. Başını eğdi hemen. Alışık değildi böyle süslü cümlelere. Sevişmek bile daha az utandırıcıydı. Masadaki suyu alıp açınca Jungkook, kıkırdadı.

Garson tekrar geldiğinde ikilinin elleri ayrıldı, Jimin bundan yine şikayetçiydi. Konulan şarap, edilen sohbetlerden sonra Jungkook, Jimin'i evine bırakmadan bir sahil kenarına çekti motorunu, hatta indiler -burada dövmeli genç ona deri ceketini vermişti - kayalıklardan birine oturdular.

"Bazen," dedi dövmeli. "Bazen sadece önüme bakmalıyım diyorum. Karşıma çıkan hiçbir şeye izin vermemeliyim, mantığımı o kadar güzel kullanmalıyım ki, kimse belini doğrultamasın karşımda. Arasıra da..." eli yavaşça doktorun eline tutundu. Yalvarırcasına sıktı ve dolu gözleriyle gözlerine baktı. "Karşıma çıkan en güzel şeye -sana- izin vermeliyim diyorum. Gerçi, çoktan izin verdim kendime. Mantığım karşında yok oluyor, beli bükülen ben oluyorum ve aklımı o kadar meşgul ediyorsun ki İtalya'dan buraya taşınmamın nedeni sensin."

Doktorun gözünden birkaç damla yaş aktı, o sırada dövmeli genç acıyla gülümsedi. "Bizden öncesi önemli değil. Şu an, bulunduğumuz bu an, hazineler kadar değerli. Bu anı kaybetmek istemiyorum. Seni istiyorum, tüm benliğim ve kalbimle. Fazla söze gerek yok, Jimin. Eğer isim takmak istersen isim takabilirsin ya da..."

Jimin, parmağında soğukluk hissetti.

"...benim diğer parçamı parmağında taşıyabilirsin. En kötüsü, beni unutabilirsin. Sana tüm tekliflerimi sundum, kendimi sana açtım." Geriye çekildi dövmeli genç. Artık rahatlamıştı. Özgür hissediyordu, hiç olmadığı kadar. "Seni bekliyorum." Onun da gözlerinden yaşlar akıyordu artık. "Ben senden çok hoş- Hayır, hayır, seni seviyorum doktor. Peki ya sen? Bu lekeli bedeni kabul ediyor musun?"

Doktor cevabını, parmağındaki yüzükle dövmeli gencin dudaklarına kapanıp verdi.

•

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Pigmentum • jikookWhere stories live. Discover now