#16.Bölüm"Rüya Mı Gerçek Mi? "

33 3 13
                                    

"Hayatta kimseyi değiştiremezsin ve kimse için değişmemelisin. Ne sen başkası için mecburi istikametsin; ne de başkası senin için. Yorma kendini; bırak hayatına eşlik etmek isteyenler seninle gelsin."

                                  Bukowski...

Ona ilk defa bu kadar yakındım, ilk defa elini tutuyor ve ilk defa parfüm kokusunu bu kadar yakından duyuyordum.
Kolları etrafımı sıkıca sarmış, sanki düşecekmişim gibi tutuyordu. Benim ellerim ise onun ellerinin üstünde idi.
Sağ tarafımda hissettiğim nefesi...
Çok hızlıydı, tam sağ omzumun üstünde başı duruyordu. Kafamı çevirsem ona daha da yakınlaşacaktım.
Ve bu bir kaç saniye içinde her şey sona ermişti. Ellerinin yavaşça önüme düşmesi, ardından arkaya doğru geri çekilmesi. 

Ben naptım peki? Hiçbir şey. Onun bıraktığı gibi duruyordum öylece, savunmasız, hissiz. Nefes dahi alamıyordum, az önce ne olmuştu? Bu nasıl öfke ki birini öldürecek kadar hırs oluşmuştu hepsinde. Bu kadar basit miydi ölüm? Ya da hayat bu kadar kolay mıydı da birbirlerinin canlarını önemsemiyorlardı böylesine delice.

Etrafta büyük bir uğultu oluşmuştu, herkes Ali'nin etrafına üşüşmüş nasıl olduğunu merak ediyorlardı. Ben, kendi başıma olayın şokunu atlatmaya çalışıyordum. 
'Ali, ali iyi misin oğlum?' Bu uzaydı, sesi çok endişeli çıkıyordu.
Başka biri de arkadan ağlamaklı sesiyle konuştu. 'Hemen hastaneye götürmemiz lazım, biri hocayı çağırsın.' Ve müdür yardımcısının öfke dolu sesiyle yemekhaneye girmesi.
Hastane lafını duymam ile kendime geldim ve arkama döndüm hızlıca. Elimdeki kana baktım, bu onun kanıydı. Boynundan aşağısı kandı, etrafıma bakındım. Mert en arkada korkmuş bir şekilde kıpırdamadan duruyordu. O sırada hoca gelmiş olanları anlamaya çalışıyor bir yandan da Ali'yi kontrol ediyordu. Yutkunarak yanına iliştim ve arkasına doğru baktım. Sol elini boynuna koymuş, acıyla yüzünü buruşturuyordu. Benim yüzümden bu haldeydi, benim yüzümden durumu kötü olabilirdi. 

'Ali..' diyerek fısıldadım. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Uzay ona yardım ederek ayağa kaldırdı, ben de diğer koluna girmek için adım atarken, tanımadığım başka bir kız koluna girdi. Arkadaşı olmalıydı sanırım. Müdür yardımcısı kendi arabasıyla hastaneye götürecekti. Güya okulda revir vardı, hemşire bile yoktu ortalıkta! Kalabalıktan Ali'nin yanına bile gidemiyordum. Aradan geçerek uzayın kolunu tuttum.

'Bende geleceğim sizinle.' dedim gözlerinin içine bakarak. İlk önce pek bir şey anlamadan baktı ardından kafasını sallayarak gelmem için işaret etti. Uzay arka tarafa geçti, ben ise o sırada arkada biri daha olduğunu gördüm. Ali'nin koluna giren kızdı. Ön tarafta ise başka bir hoca vardı. Öylece kalakaldım. Ben de gitmek istiyordum Ali ile. Uzay bana bakıp, üzgünüm bakışı atarak, Ali'nin ensesine bir havluyla baskı uygulamaya başladı. 
Araba hareket etmeye başlarken Ali çok kısa süre bana baktı. Ona üzgün bir şekilde baktım, benim yüzümden durumu ne haldeydi. Ama bana bakışı hiçbir şekilde sinirli değildi ya da başka bir şey, aksine çok yumuşak bir şekilde bakıyordu. Onlar giderken dudaklarımı oynatarak konuştum. 'Lütfen iyi ol.' Elime telefonu alarak, çağrı kısmındaki son numarayı çevirdim.

******

Ellerim ağzımda tırnaklarımı yerken,' ki bu asla yapmadığım bir şeydir' doktor odadan çıktı. Hemen arkasından annesi yeliz teyze çıkmıştı. Beni gördüğünde sadece gülümsemekle yetindi ve doktorla konuşmaya başladı. Yüzüm asılmıştı hemen, annesi bana kızgın olabilir miydi? Tanıyordum yeliz teyzeyi, o asla selam vermeden geçmezdi yanımdan. Sıkıntıyla ofladım, şu düştüğüm duruma bak. O aptal insanların saçma kavgaları yüzünden durum nereye kadar gelmişti. Birkaç dakikanın ardından odadan uzayla o kız çıkmıştı. Kahverengi saçları ve uzun bir boyu vardı. Aliden bile uzundu diyebilirim. Ama üstünde forma değil de spor kıyafetleri vardı. Ben onlara bakmamaya çalışarak, ellerim ile oynamaya başladım.

Düşlerimi Yıldızlara AsarımWhere stories live. Discover now