《38》Bu Ne Lan!?

2.9K 208 25
                                    

Bediz'den:

Arka planda Chopin'in Cenaze Marşı çalarken biz ve onlar karşılıklı bakışmalar yaşıyorduk. Aramızdaki gerilim trafoda yoktu, o derece savaşvari bakışmalardı. Hatta babamın her pazar izlediği western filmlerindeki kovboylar gibi öfkeliydik. Aramızdan biri elinde matara sallayarak 'Dizanteri' diye bağırsa kendimi 2018 yılının vahşi batısında sanardım. Gözlerimi asilliği çakma adidas ayakkabılarla eşit olan mahlukatlara çevirdim. Her ne kadar kendilerine asi(l) tayfa deselerde sinek kral bile onlardan daha asildi. Geldiğimizden beri aristokrat gülümsemesiyle bizi hor gören Mervenedik bir adım öne çıkararak öksürdü. Ona 'tükürüğünde boğul' bakışı atan Erva ise gözlerini devirdi.

"Kulüp üyelerimizden birini yaraladığınız için aramızdaki ateşkesi bozdunuz. Umarım bedeline hazırlıklısınızdır."

Gözleri Giray ve Utku arasında gelip giden Erva bakışlarını Merve'ye çevirdi.

"Birincisi aramızda bir ateşkes antlaşması falan yoktu, ikincisi saçma kulübünüz umrumuzda değil, üçüncüsü yenilgiyi hazmedemeyen sözde kulübünüzün üyesi arkadaşımı zaten yaralamıştı. Yani aramızdaki husumeti başlatan sizsiniz ve bedelini en eğlenceli şekilde ödeyeceğinizi temin ederim."

Merve ağzını açıp konuşmadan kapattığında sırıtıp Erva'nın sırtına vurdum. "Seni bu yüzden seviyorum."

Erva dönüp bana göz kırptığında kalbimi tutup düşüyormuş gibi yaptım. Sevgili arkadaşlarımız sanki çok önemli bir şey yapıyormuşuz gibi dikkatle bizi izlerken hepimiz karşımızdakileri yok sayıyorduk.

"Sıkıldım ben."

Etraftan onaylamalar yükseldiğinde bu saçma sapan yerden çıkmak için adım attık.

"Hey-" dedi Merve ama Erva ona dönüp tek kaşını kaldırdığında öfkeli bir nefes verip sustu. Böylece hepimiz o boğucu atmosferden kurtulana dek tek bir ses bile çıkmadı.

"Nefret ettiğim insan sayısı artıyor." Zümrüt etrafındaki herkese 'hepinizden nefret ediyorum, keşke ölseniz' bakışı atarak ilerlerken. Ben dikkatle Utku ve Ahenk'i izliyordum. Her ne kadar onları onayladığımı söylesem de -ki kesinlikle yapmıyordum!- Utku'nun Ahenk'i bu kadar kısa sürede sevmesine şaşırıyordum. Pars arkamdan gelirken ben de Ahenk ve Utku'yu gözden kaçırmamaya çalışıyordum. Pars ile beraber ATKVKEÖB'i kurmuştuk. (Ahenk'i Tuku'dan Koruma Ve Kavga Etmelerini Önleme Birliği) Ve ben tabii ki de başkanıydım.

Aslına bakarsak sadece ben kurmuştum ve Pars'ı zorla dahil etmiştim. Çünkü yapacak daha iyi bir işi yoktu. Kendi söylemişti!

"Teleskobumu uzat Watson."
"Teleskop gök cisimlerini incelemek içindir ve bizim bir teleskobumuz yok Bediz."
"Ahenk zaten bir yıldız Watson, ayrıca bana Sherlock de."

Gözlerini devirerek beni takip etmeye devam etti. "Beni öldürsen bile demem."

"Arkadaşlarımızı stalker gibi izlemektense neden yapacak başka şeyler bulmuyoruz?" dedi umutla.

Şaşkınlıkla dönüp ona baktım. "Bana katıldın çünkü Utku beni saf dışı etmek istedi!" dedim öfkeyle. "Birliğimin tek üyesi olarak bana nasıl ihanet edersin?!"

"Kolay oldu." dedi Pars sonra ona olan bakışlarımı görünce sustu.

"Şimdi gidip o ikisini ayıracağım ve senin bir daha asla kulüplerime katılmamanı sağlayacağım!"

Hışımla öne atıldığımda arkamı dönüp telefonuyla uğraşmaya başlayan Pars'a döndüm. "Burası beni durdurman ve mükemmel kulüplerime katılmak için bağışlanma dilemen gereken yer."

"Hmm." dedi başını kaldırmadan. "Lütfen beni kulüplerine geri al."

"Mükemmeli unuttun."

Ofladı. "Lütfen beni mükemmel kulüplerine geri al."

"Daha yüksek." Bana öfkeyle baksa da tekrarladı.

"Hayır."

"Hey."dedi telefonunu cebine sıkıştırırken. "Söylediğin her şeyi yaptım."

Omuz silktim. "İhanetin bedeli."

"Çantamı şeker çöpleriyle doldurmana rağmen seninle konuşuyorum ve karşılığı bu mu?" dedi sahte bir dramayla.

"Onları fark ettiysen neden atmıyorsun?"

Duraksadı. Birkaç saniye kendi de neden atmadığını düşünmüş olacak ki nihayet konuştu. "Daha fazla koymaman için."

"Beni durdurmak için daha büyük önlemler alman gerek." dediğimde cevap vermedi. Ben de onu yeniden yok sayıp Ahenk'i aramaya devam ettim.

Pars beni durdurabilmek için elinden geleni yapmış olsa da -saçımı bile çekti!- başarılı olamadı. Kapüşonumdaki eline rağmen Ahenk ve Utku'nun oturduğu çardağa dalmış ve havayı aniden dağıtmıştım.

"Ben de Bediz ne zaman gelip her şeyi bozar diye düşünüyordum." dedi Utku Ahenk'le basketbol tartışmasına ara vererek. Adımı öyle bir öfkeyle söylemişti ki sırıttım. "Arkadaşın başarılı olamadı." dedim yanımda dikilen Pars'ı öne doğru iteklerken. Sendeleyip yerinde kalabildiğinde öfkeyle bana baktı.

"Ne-" Utku birkaç saniye boş boş baktıktan sonra hatırlamış olacak ki imayla Pars'a baktı. "Doğru olamamış."

Sırıtıp Ahenk'le aralarındaki boşluğa oturdum. "Ee ne konuşuyoruz?"

...

"Bahse varım basketbolda konuştuğun kadar iyi değilsindir."

Ahenk gözlerini kısarak Utku'ya bakarken ben yanaklarıma hayali çizgiler çizdim.

"Şans dilen." dedi Ahenk melodik bir sesle. "Çünkü yenileceksin."
"Göreceğiz."

♧♧

"Şortu biraz kısa sanki."

Eftalya bir saniye içinde beni süzdükten sonra 'asdfghjkl' randomları atıp gülmeye başladı. Zümrüt'te ona katıldığında, kaşlarım istemsizce çatıldı. Eftalya'ya teyzesinin aldığı spor takımının onları neden bu kadar güldürdüğünü merak ettiğimden yüzümü aynaya çevidim.

"Bu ne lan!"

Gülüşenlere Ahenk ve Erva'da katılınca 'Allahım ben ne günah işledim' bakışlarımı onlara çevirdim. Hangi tuhaf yaşam formu yeğenine üzerinde 'Ye beni' yazan eşofman takımı alırdı Allah aşkına.

"Efta, teyzene selamımı ilet." Zümrüt hala gülmeye devam ederken bakışlarım ıslak ve çamurlu eşofmanlarıma kaydı.

Çamaşır yıkama sırası Eftalya'daydı! Ve altını çiziyorum; bir tek benim eşofmanlarım yıkanmamıştı.

Bunu ona söylediğimde ise omuz silkip "Çünkü onları kirli sepetine atmamıştın." dedikten sonra alay etmeye devam etmişti.

"Bu konuyu kapatabilir miyiz?!"

Arkamı döndüğümde gülmeye devam eden kızlara karanlık bir bakış atıp odadan çıktım. Eğer spor salonuna eşofmansız girmek yasak olmasaydı pijamayla gitmeyi üzerimdeki lanet şeye tercih ederdim.

Ahenk ve Utku'nun basketbol maçı için spor salonuna gidecektik. Utku'nun boyunun Ahenk'ten uzun olması bir şey ifade etmiyordu boyu uzun olan her zaman kazanmıyordu. Tıpkı kısa olan daltonun uzun olandan zeki olması gibiydi.

Spor salonundan içeri girdiğimizde Utkular ile çakma kraliyet ailesini karşı karşıya gördük. Giray elindeki basketbol topunu işaret parmağıyla çevirerek Utku'ya attı.

"Bize karşı siz, var mısın?"

Ahenk, Utku'nun cevap vermesini beklemeden topu aldı.

"Yenilmeye hazır ol muşmula surat!"

Yirmi kişi basketbol maçı yapacaktık ve aramızdan sadece birkaç kişi basketbolda iyiydi.

Harika!

...

Yatılı OkulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin