《33》Patatesime Ketçap Olur Musun?

3.7K 261 82
                                    

Bediz'den:

++++++++++

"8612 numaralı mahkum delirdi!" Ahsen'in tiz sesiyle başımı beyaz hapishane kıyafetiyle ölü taklidi yapan Selim'e çevirdim.

Okulumuzun tiyatro kulübü bu sene Stanford hapishane deneyini canlandıracaktı. Aslına bakarsanız bunu tek bir öğretmen bile onaylamamıştı ama drama öğrencileri olarak bu yıl alışılmadık bir şey yapmak istemiştik. Ben her ne kadar terminatörü canlandıralım desem de kabul edilmemişti. Kimse terminatörü canlandıramazmış. Oysa ben terminatöre benziyordum. En azından ikimizin de gözleri vardı.

"Benden habersiz nefes alamazsınız!" Ahenk elindeki kırbacı sallayarak çılgınca bağırıyordu.

Mahkum kıyafetleri içindeki okul arkadaşlarımsa ortaçağ köleleri gibi istekleri yerine getiriyor seri katil bakışlarıyla bizleri izliyorlardı. Özellikle 8612 numaralı kaçık üniversiteliyi canlandıran Selim, her an zincirlerinden kurtulup katliam yapacakmış gibi bakıyordu.

"Abartma be!" diye çirkefleşen Eftalya üzgündü. Çünkü gardiyan kıyafetlerinin ona yakışmadığını düşünüyordu ve haklıydı. Çünkü cidden kostüm onda çok komik duruyordu.

"Bugünlük bu kadar yeter çocuklar!" Karizmatik sesli edebiyat öğretmenimiz, yeşil renkli kravatını gevşetmiş bir şekilde bize seslendi. Adam 40 yaşında olmasına rağmen Brad Pitt'den daha karizmatik görünüyordu. Keşke Mehtap Hoca yerine derslerimize girseydi. Eftalya hocaya eriyerek bakarken dürtükleyip kendine getirdim. Tiyatroyla zerre alakası olmamasına rağmen sırf bu sebeple katılmıştı.

Üzerimizdeki kostümleri çıkarmadan, salondan Ahenk ile birlikte çıktık. Ahenk kırbacıma duygusal bir bağ ile bağlandığından kırbaç Jack de bizimle geliyordu.

♧♧

"E, sonra ne oldu?" dedi Eftalya. Dün başımızdan geçen serüvenleri onlara anlatıyorduk.

Ahenk itiraftan sonra, elindeki pamuğu Tutku'nun yüzüne atıp "Sarışınlarıma ihanet edemem" demişti ve şimdi ben hariç tüm gruptan hakaret içerikli sözler alıyordu. Zümrüt'ten bile! Grubumuzun saygıdeğer üyeleri olayı duyduktan sonra bakışlarıyla etrafı tarasalar da Tutku'yu bulamamışlardı. Ve Tutku olmadığı için Ahenk oldukça rahattı.

"Şimdi bir tek biz kaldık. İnanamıyorum."

Yüzümü Erva'ya çevirip ondan cevap bekledim. Sanırım Kerimcan'a benzetmeye çalıştığım sesimi sevmemişti zira buruşturduğu yüzüyle yaşlı moruklara benziyordu.

"Ben hala seninle evliyim bebeğim." Ahenk her ne kadar umursamıyormuş gibi görünse de sesindeki pürüz ve bakışlarındaki durgunluk düşündüğü belli ediyordu. Ona 'sen beni aldattın lanet olası biçız' bakışımı atıp kafamı yemeğime çevirdim. Utku'yu gerçekten sevmiyordum ve onunla birlikte olması fikri beni sinir ediyordu. Yine de Ahenk'in kararlarına sonsuz bir saygım vardı.

Yemeğimdeki mantarları ayıklayıp kalanını yerken Ahenk iştahla mantarlarını yiyordu.

"Ahenk sen mantar sevmezsin." diye mırıldanan Erva ile Ahenk yüzünü buruşturdu.

"Ben yemeklerimi ayırmam!"

Herkes inanmadığını belirten mırıltılar çıkartırken Erva doğruca Ahenk'e bakıyordu.

"Sen gelsene bir benimle!"

Ahenk ve Erva masadan ayrılınca üçümüz arasında romantik bakışmalar gerçekleşti.
Ben Zümrüt ve Eftalya'ya çişi gelmişte tutamıyormuş gibi bakarken onlar çocuğunu kartala kaptırmış Fatma ana gibi bakıyorlardı. Birazdan ellerini dizlerine vurup 'Gittiğğ gittiğğ' diye çığlık çığlığa ağlayacak gibiydiler.

Yatılı OkulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin