Dünyada cehennemi görmek..

3 0 0
                                    

Yaşlı kadın hissettiği korku ve gözünün önüne gelen sahneyle ürpererek uyandı. Gözleri iri iri açılmış, buruşuk yüzü korkuyla apak olmuş, çıldırmış gibi davranıyordu. Elleriyle yerden destek alıp çıktı yatağından. Elleriyle uzun beyaz saçlarına asılıp var gücüyle çekerken haykırıyordu: "Gitti Körpem.. Kıydılar! Kıydılar!"Çığlık çığlığa evinden çıkıp konağa doğru koşmaya başladı. Gözleri korkuyla belermiş, bir vahşete bakar gibiydi. Kırasıya dövdü konağın kapısını. Korumalar karşılarında gördükleri yaşlı kadından korktular bir an. Ağzı eğrilmiş gibi tükürükler saçarak bağırıyordu: "Öğretmen nerde? Öğretmen nerr-de?"

Jülide duyduğu bağırışlarla fırladı yatağından. Sabaha karşı ağanın kanını yenilemiş uykuya dalmıştı. Telaşla yatağından kalkıp balkona koştu. Aras da kendi odasından fırladı aynı anda. Üzerini değiştirmiş yeni uyanmış haliyle o da Jülide gibi kapının önündeki perişan kadına bakıyordu. Saçı başı yoluk yoluk olmuş, buruşuk yüzü pancar gibi kızarmıştı.

"Anuş Kadın."dedi genç kadın korkuyla.

"Kadın ana!" diye haykıran Aras'la aynı anda konağın merdivenlerinden koşarak indiler. Yaşlı kadın elindeki değneği yere vurup durdurdu onları.

"Ne iş görüyon? Hani Miray?" diye tısladı dişlerinin arasından. Delirmiş gibiydi.

"Ağa vuruldu ya bilmiyor musun? Ona bakmaya geldim." diyerek adım adım yaklaştı genç kadın.

"Miray Nerede?"

Yaşlı kadın kendine yaklaştırmıyor, hep aynı soruyu tekrarlıyordu: "Miray nerede?"

Jülide sesini alçaltarak "Çiftlikte." dedi.

Anuş Kadın değneğini yere vurdu: "Yalan konuşma! Gördüm. Öldü o."

Yuvalarından çıkacak gibi bakan gözleri yaşlarla doluydu. Jülide korkuyla Aras'a baktı. Bu kadın ya doğru söylüyorsa?

Üçü birden dehşetle birbirine bakarken köyde bir haykırış koptu. Yaşlı kadın çığlık çığlığa koşmaya başladı. Bu kadın kırklara karışmıştı. Jülide içine düşen ateşle oracığa yığılıverdi. Dizlerinin üzerine çöküp ellerini toprağa dayayarak başını aşağı eğdi. Hıçkıra hıçkıra ağlıyor, gözyaşları yağmur gibi bir bir toprağa düşüyordu. Üzerinde kot pantolonu, beyaz tişörtüyle oturduğu yerden kalkıp yalın ayak koşmaya başladı genç kadın. Var gücüyle koşuyor, bir an önce mahşer yerine ulaşmaya çalışıyordu. Aras arkalarından bakıyordu, donakalmıştı. Anuş kadın ya daha önce doğruyu söylediyse, ya kardeşi... Olamazdı bu mümkün değildi. Jülide! Aklına genç kadın gelince kendine geldi. Az önce düşe kalka koşmaya çalışan kadının arkasından fırladı. Sabah yelinde savrulan yaprak gibiydi kadın. Kara saçları darmadağın olmuş rüzgârla dans ediyor, çorak toprağa değen ayakları küçük çukurlar bırakıyordu geçtiği yerlerden. Çöle düşmüş bir ahu gibiydi.

Köyün orta yerine un çuvalı gibi getirilip atılmıştı genç kızın cansız bedeni. Dudakları morarmış, gözlerinin feri sönmüş, yüzü bembeyaz olmuştu. Jülide korkuyla feryat ederek kendini ölü bedenin üzerine attı: "Miraayyy!" deliye dönmüştü... Kızın cansız başını kaldırıp kucaklıyor, yüzünü gözünü öpüyor, saçlarını okşuyordu. Ellerini boynuna götürdü aniden belki nabız vardır diye. Boynu parmak izleriyle halka halka morarmıştı. Boğmuşlardı.. Genç kadın ölü başı göğsüne bastırıp boğazını yırtarcasına haykırdı. Boğmuşlardı... Bir kuşu boğar gibi... Ciğerlerini mi patlatmışlardı? Kim bilir nasıl korkmuş, nasıl direnmiş, nasıl dua etmişti bir canavarın pençesinden kurtulmak için.

Sevdadan KalanWhere stories live. Discover now