30

427 28 54
                                    

"Ü-üvey babam derken?"

Titrek sesimle sorduğumda ikisi de irkilerek bana dönmüştü. Beni burada görmeyi beklemedikleri yüz ifadelerinden belliydi.

Bunu düşünmek yerine sinirlerime hakim olmaya çalışmalıydım. Çünkü hissettiğim sinir tüm damarlarımda kol geziyor, diğer tüm duygularımı içine çekerek yok ediyordu. Öyle ki hayal kırıklığına uğramama rağmen sinirliydim.

Sinirim kendime miydi yoksa Jungkook'a mıydı, bilmiyordum.

Kendime ihanet etmiş, aileme ihanet etmiş gibi hissediyordum. Jungkook ailemin katilinin üvey oğlu muydu?

"S-senin burada ne işin var?"

"Sana bir soru sordum."

"Bak, anlatacağım ama henüz değ-"

"SANA BİR SORU SORDUM!"

Kafede olmamızı umursamadan sinirle bağırdığımda yerinden kalkarak yanıma gelmişti. Elini koluma koyduğunda sinirle çekmiş, bir kaç çift gözü üzerimize çekmiştim.

"Tamam, hadi eve gidelim. Anlatacağım."

"Hayır eve gitmiyoruz! Hemen burada anlatıyorsun!"

Derin bir nefes alarak yüzünü elleriyle kapattı. Nasıl hissedeceğimi bilmiyordum. Öfkeliydim, çok öfkeli. Sinirimi çıkarmak, orayı burayı dağıtmak istiyordum.

"Tamam, sakinleş lütfen."

"ANLAT DEDİM!"

Tekrar bağırmamla irkilmiş başını önüne eğmişti. Bir şey anlatmayacağını biliyordum, anlatamazdı zaten. Neyi anlatacaktı ki? Beni nasıl ayakta uyuttuğunu mu?

Bir beş dakika öylece dikilip konuşmadığında alayla gülerek ona baktım. "Anlatmayacaksın değil mi?"

Mahcup gözlerle bana baktığında sinirle bakmaya devam ettim. "Bende öyle düşünmüştüm."

Etraftaki insanları umursamadan yanından hızlıca geçerek masanın üzerindeki çantamı aldım. O ise korku dolu gözlerle bana bakıyordu. "N-ne yapıyorsun?"

"Gidiyorum, görmüyor musun?"

Yanından geçmek için hareketlendiğimde kolumdan tutarak beni durdurdu. Ateş saçan gözlerimi ona diktiğimde dolu gözleriyle karşılaşmayı beklemediğim için afallamıştım.

"Lütfen, dinle beni."

"Dinleyeceğim diyorum, anlatıyor musun! Tek yaptığın susmak! Açıklama yaptığın dahi yok! Keyfini beklemeyeceğim, Jungkook. Git kendine oynayacak başka birilerini bul!"

Hızla kolumu elleri arasından çekerek kafeden dışarı çıktım. Sinirli olsam bile herkesin içinde ona bu şekilde bağırdığım için kendimden nefret ediyordum.

Sabah ortalığı yakıp kavuran güneş ortalıktan gitmiş, gökyüzü benim gibi ağlamaya başlamıştı. İnce hırkama biraz daha sinerek kafeden uzaklaştım.

Yolda yürürken sessizce ağlıyor, düşünüyordum. Benden neden sakladığını düşündüm. Öğrenmesine rağmen neden anlatmadığını, bana söylemediğini düşündüm.

Geçmişini anlatırken üvey babasına karşı duyduğu nefreti iliklerime kadar hissetmiştim. Asla iyi zamanlar geçirmediğini anlamıştım. Ona tatsız şeyler yaşattıklarını anlamıştım.

Daha ailemin katilinin Hoseok olduğunu öğrenmeden önce ona karşı duyduğum nefretimi ve sinirimi bilmesine rağmen, öğrendiğimde ağzını açıp bir şey söylememesine şaşırmıştım, sinirlenmiştim.

IMPOSSİBLE LOVE | JJKWhere stories live. Discover now