21

524 40 33
                                    

Yaklaşık beş saattir yatıyordum. Bu zamanın sadece bir saatini uyuyarak geçirmiştim. Geri kalan zamanında ise Jungkook'u düşünmekle geçmişti.

Nereye gitmişti? Neden hala haber vermiyordu?

Evden çıkarken o kadar sinirliydi ki, tanımasaydım eğer onun birini öldürmeye gideceğini düşünürdüm.

"Of, nerdesin aç ayı." Kendi kendime söylenirken komidinin üstünde duran telefonuma uzanarak aldım. Saate baktığımda saatin altı olduğunu görmüştüm. Neredeydi bu çocuk? Merak ediyordum. Ayrıca tekrar bir araya geldiğimizde telefon numarasını mutlaka almalıydım.

Tekrar oflayarak yatakta bir sağa bir sola dönmeye devam ettim. Umarım evine gitmek yerine buraya gelir...

~

Dört saat...

Tamı tamına dört saat daha geçmişti, hala haber yoktu.

Ben yataktan kalkmış, acıktığım için yemek yemiş, sabah dans ettiğimde terlediğim için duş bile almıştım. Ama ondan hala haber yoktu.

Saat on olmuştu ve artık paranoyak hissediyordum. Öyle ki aklıma sürekli kötü şeyler geliyordu. Ya başına bir şey geldiyse? Ya araba çarptıysa? Ya mafya babaları kaçırıp para karşılığı böbreğini istediyse? Ya yolda aniden bayıldıysa?

Aklıma tekrar doluşan kötü düşüncelere duvar örerek pozitif düşünmeye çalıştım. Fakat bu hiç bir şeyi değiştirmiyordu. Gittikçe daha çok merak ediyordum.

Aniden oturduğum salon aydınlandığında ürkmüştüm. Hemen sonrasından pencereye çarpan su sesleri ile yağmur yağdığını anlamıştım.

Yağmur başlamıştı ve gök gürlüyordu. İçimden sadece Jungkook'un dışarıda olmamasını diliyordum.

Ayağa kalkarak salondaki geniş, boylu boyunca olan camın önüne gelerek dışarıyı izlemeye başladım. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Bahar mevsiminde olduğumuz için normaldi fakat şu an yağmurun yağmasını istemiyordum. Omuzlarımı düşürerek tekrar oturduğum koltuğa geri yürüdüm. Koltuğa oturduğumda, aklıma burada tam karşımda oturup gözüme bakarak yediği pizzalar gelmişti. Daha sonra küs olsak da, korku filmi izlememiz, korkudan bana sarılması, tekrar yağan yağmur ve elektrik kesintisi ile burada kalması...

Hepsi tekrar gözümün önüne gelmişti. Yüzümde oluşan tebessümü kesmeden geri yaslandım. Jungkook'u ne zaman görmesem merak ediyor, sürekli onu görmek istiyordum. Yanımdayken ona sarılmak, başımı omzuna yaslamak istiyordum. Ağladığında öyle güzel sarılmıştı, öyle güzel öpmüştü ki, sürekli öyle olmamızı diledim. Her ağladığında yanında olmak, kalp atışlarını dinlemek, dertlerine ortak olmak ve beni değerli hissettiren öpücüğünü alnıma kondurmasını istiyordum.

Sanırım Jungkook'a aşık olmuştum ya ben... Bayağı bayağı olmuştum kesin.

~

Eklenen iki saat daha.

Saat gece yarısı olmuştu ve hala ortalıkta yoktu. Yağmur şiddetlenmiş, dakikada bir gök gürlüyordu. Bu saatten sonra evine gittiğini düşündüğüm için yavaş yavaş umudum tükenmişti. Son kırıntılarını yaşıyordu.

Kalan son umutlarım da geçen yarım saatle tükenmişti. Pes ederek ayağa kalktım ve ışıkları kapatarak merdivenlere yöneldim.

Gelmeyecekti işte. Hem iyi olacağını söylüyordu, hem de haber vermiyordu. Bir de uyu diyordu. Nasıl uyuyacaktım? Sevdiğim adamın nerde olduğunu bilmeden nasıl uyuyacaktım?

IMPOSSİBLE LOVE | JJKTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang