7 ♦ Hunharca Gülen Adam

1.4K 69 4
                                    

Bölüm Şarkısı- Arctic Monkeys- Do I Wanna Know? 

İZEL

Müdürün beni neden çağırdığını merak ediyorum. Kapıyı tıklatıyorum.

"Buyurun. Beni istemişsiniz."

"Ha, evet, İzelciğim. Fark etmişsindir, kuzenin Arzu bugün okula gelmedi."

"Evet?"

"Demin annesi aradı, bu sabah ufak bir kaza geçirmiş. Üstüne sıcak kahve dökülmüş. Merak etme, şu anda durumu gayet iyi. Sadece şu bir iki gün okula gelemeyecek."

Başımı sallıyorum ve ayağa kalıyorum. Müdür de kalkıyor. "Sınıfına kadar seni geçireyim. Yapmam gereken bir duyuru var da."

Sınıftan içeri giriyoruz ve yerime oturuyorum. Müdür konuşmaya başlıyor. "Sevgili öğrenciler, ne yazık ki İzel'in kuzeni Arzu ufak bir kaza atlattı. Arzu gelene kadar İzel'e yardımcı olmanızı, onu yalnız bırakmamanızı rica ediyorum. Bu arada yarın sonbahar şenliğimiz olduğunu ve formalarınız yerine sivil kıyafetler giymenizin serbest olduğunu hatırlatırım. Iyi dersler."

"Size de... " diye mırıldanıyor dersinin birçok kez bölünmüş olmasından rahatsız olan Ahmet Hoca ve devam ediyor.

Zil çalınca telefonumu çıkarıyorum ve Arzu'ya mesaj atıyorum. "İyi misin?"

Cevap geliyor. "Pek değil. Karnımın yarısı yandı. Detayları sonra anlatırım."

"Peki. Çok geçmiş olsun. :* "

Bana seslenen birinin sesini duyunca dikkatimi telefondan ayırıyorum.

"İzel, kantine gidiyorum, sen de gelsene. Yalnız olmanı istemiyorum." diyor Yağız.

"Şey, peki." diye cevap veriyorum. Yapacak daha iyi bir işim yok.

"Pşt! Yağız, bana da bir su alsana!" diyor Aras ve Yağız'a bir 50 kuruş fırlatıyor.

"Düzgünce sorarsan olabilir." diyor Yağız.

"Sana kalmadık." diyor Aras ve adının Ezgi olduğunu hatırladığım bir kıza parayı atıyor.

"Tabii." diyor Ezgi ve kantine bizimle iniyor.

 "Biraz korkutucu değil mi?" diyor Ezgi.

"Kim?" diyorum.

"Aras. Sürekli güneş gözlüğüyle dolaşmalar falan."

Omuz silkiyorum.

"Bence kendini beğenmiş ahmağın teki." diyor Yağız ve oldukça uzun bir kantin kuyruğuna giriyor.

♦ ♦ ♦

İngilizce dersinde Nalan Hoca'nın gelmediğini duyunca hepimiz sevinçten havalara uçuyoruz. Ama sevincimiz pek uzun sürmüyor.

Derse Sevim Hoca giriyor.

Bu kadın harbi çatlak. Derste küfredene kızmıyor, ama türkçe kelime kullananı doğrudan müdüre gönderiyor. Nalan Hoca'nın küçük bebeği olduğu için gelmediği oluyor, geçen seferde de bize Sevim Hoca girmişti.

"Good Morning Class!" diyor sınıfa. "Sit down please!"

Oturuyoruz. Cırtlak sesiyle konuşmaya başlıyor:

"You must talk English in my class. If you don't, I'll send you to principal's office." (Dersimde İngilizce konuşmak zorundasınız. Eğer yapmazsanız, sizi müdürün odasına gönderirim.)

Pof!.. Bu ders çok uzun olacak...

Yağız arkasını dönünce Sevim tıslıyor. "Hey, you! Do not turn back!" (Hey, sen! Arkanı dönme!) 

♦ ♦ ♦

Bej ve bana oldukça bol gelen bir gömleği askısından çıkarıyor ve giyiyorum. Daha sonra bordo bir etek alıp onu da üstüme geçiriyorum. Bej gömleği bordo eteğimin içine alıp siyah bir de kemerle tamamlayınca ortaya çok hoş bir görüntü çıkıyor. Gömlek oldukça ince ve hava da bugün biraz bulutlu. Bu yüzden üstüme kemerime uymasını amaçlayarak siyah bir de blazer ceket alıyorum. Rimel ve biraz parlatıcımı da sürdükten sonra saçlarımı tarıyor ve bordo converselerimin ipleriyle savaş vererek evden çıkıyorum. 

Annemle arabaya biniyoruz ve okula koyuluyoruz.

Okula birkaç metre kala felaket bir trafik var. "Tamam anne, ben burada ineyim. Şurada kestirme bir yol var, orayı kullanarak gider, varınca sana mesaj atarım."

Annem tereddüt etse de kabul ediyor ve ben de iniyorum.

Ara sokaklardan birine sapıyorum. Burası bomboş. Korkmaya başlıyorum çünkü artık buralar bana tanıdık gelmiyor. Bar olduğunu tahmin ettiğim yerin kapısı açılıyor ve içeriden sarhoş adamlar çıkmaya başlıyor. İki kadın el sallıyor ve "Yine bekleriz." diyor.

Olamaz! İğrenç!

O adamlardan olabildiğince uzağa sapıyor ve yürümeye başlıyorum. Kolumda bir el hissediyorum. 

"Güzel etek!" diyor sarhoş adamın teki. Ön dişi yok ve kel. Bana 'Hunharca Gülen Adam'ı anımsatıyor. (AALKDHALDHALFH )

"Lü-lütfen bırak beni!" diyorum ve kendimi adamın elinden kurtarıp koşmaya başlıyorum. Ama buranın çıkmaz sokak olduğunu fark edince boş boş duvara bakıyorum. 1,2,3,4,5,6- 

Bir kol beni iki apartman arasında fark edilmesi zor bir boşluğa çekiyor. Tam çığlık atacakken eliyle ağzımı kapıyor.

Sanırım kendime daha fazla hakim olamayacağım.

KISA BİR BÖLÜM OLDU AMA ŞU ARALAR BİRAZ YOĞUNUM, ABİM ÜNİVERSİTE İÇİN GİTMİŞTİ YAZ TATİLİNDE GELDİ, BEN DE ONUNLA GEÇİRDİĞİM ZAMANLARIN BİRAZ TADINI ÇIKARMAK İSTEDİĞİM İÇİN ŞU ARALAR PEK YAZAMIYORUM. HEPİNİZİ ÖPTÜÜM:) :*

Güneş GözlüğüDonde viven las historias. Descúbrelo ahora