3 ♦ Müdürün odası

1.7K 78 2
                                    

Gözlerimi açtığımda kendimi okulun revirinde buluyorum. Arzu'nun sesini işitiyor fakat hareket edemiyorum. Buna uyku felci deniyor. Ara-sıra yaşarım.

Birkaç saniye sonra hareket etme yetimi yeniden kazandığımda, Arzu'ya ilk sorduğum şey "Ne kadar sürdü?" oluyor.

"Beş dakika," diyor Arzu. "fakat bu bile anneni çıldırtmaya yetecektir.

Telaşlanıyorum. "Annemi mi aradın?"

"Evet. Normalde gelecekti fakat ben ona bir yerini incitmediğini söyledim. Sınıftaki olayı anlatmadım."

"Oh, çok şükür...."

"Fakat müdür odasına seni bekliyor. Ege ve Aras farklı şeyler anlatmış. Hangisinin doğru hangisinin yalan söylediğini senin söylemeni istiyorlar. Ama müdür hastalığını bildiğinden cevap veremezsen üstelemeyecek. Merak etme, ben de orada olacağım."

Beni tutup kaldırıyor. Ona bakıyorum. Bana güven verici bir şekilde gülümsüyor.

Müdürün odasının kapısını açınca beklediğim manzarayı karşımda görüyorum. Müdür masasında oturuyor ve masanın yanındaki iki koltukta Ege ve Aras oturuyor. Aras'ın güneş gözlüğü hala gözlerinde.

Müdür beni görünce gülümsüyor. "Gel, İzel. Şimdi... Bu iki arkadaşından biri yalan söylüyor. Bana yardımcı olabilir misin?" 

Başımı sallıyorum. Müdür de oturmam için üçüncü koltuğu gösteriyor ve ayağa kalkıyor.

"Evet. Aras arkadaşımızı dinleyelim."

Aras bıkkınlıkla anlatıyor: "Ona yerimden kalkmasını söyledim. O da kalkmadı. Bir de üstüne bana hakaret etti. Daha sonra da sıra arkadaşıma sarktı. Ben de onu yerimden zorla kaldırdım. Ya işte, hayatın cilvesi; yanlışlıkla ona ufak bir yumruk atınca karı gibi zırlamaya başladı. Daha sonra İzel tuhaf bir biçimde bayıldı. Oldu mu?"

Müdür onun bu davranışına alışık gibi. "Teşekkür ederim Aras. Evet Ege, anlatma sırası sende."

"Birincisi oraya keyfimle oturmadım. Aras benim kalkmamı isteyince ona yeni kızla sohbet ettiğini söyledi. İkincisi de kız benimle arkadaş olmak istedi. Sonra ben neden olduğunu bile bilmeden bu psikopat herif bana yumruk attı. Aslında ona karşılığını verirdim ama o sırada yeni kız bayıldı ve ben onun sağlığının daha önemli olduğunu düşündüğüm için kendimi tuttum."

Aras gülüyor. Arzu ise Ege'ye çıkışıyor. "Ya? Öyle mi? Madem İzel'in sağlığına bu kadar önem veriyordun, o zaman neden tabanları yağlayıp kaçtın?"

Ege "Olaylarla ilgin bile yok." diyor Azra'ya. "O koca burnunu sokacak benim işlerim dışında bir sürü yer var."

Müdür Ege'ye bağıracak gibi oluyor, fakat sonra beni fark ediyor:  "Evet İzel. Kim doğru söylüyor?" 

"Aras."

Ege ayağa kalkıyor ve üstüme yürüyor: "Ya sen ne yalancı bir tipsin! Güneş gözlüklüye mi kapıldın da böyle yalan söylüyorsun! Hiç de göründüğün gibi masum değilmişsin!"

Adeta kükrüyor. Kahretsin.

Bacaklarım beni taşımayı bırakıyor. Yine karanlık.

♦ ♦ ♦

Uyandığımda bu sefer müdürün odasındaki koltuklardan birinde buluyorum kendimi. Arzu bana bakıyor, endişeli. Bu sefer üç buçuk dakika sürdüğünü söylüyor. Sırtımı dikleştiriyorum.

"Oh.. " diyor müdür. "...uyandığına sevindim. Merak etme, Ege üç günlük uzaklaştırma aldı."

Odaya baktığımda Ege ve Aras'ı göremiyorum.

"Peki Aras?"

"Her ne kadar kurucunun oğlu olsa da ve haklı olsa da ona yumruk atması suç. O da üç günlüğüne uzaklaştırıldı. İkisi de çıkalı birkaç saniye oluyor. Annen seni okulun kapısında bekliyor. Çantanı almış. İlk baygınlık sonrası kontrol için gelmiş, ama ikinci baygınlık sonrası seni bugünlük eve götürmesi gerektiğini düşündü." diye devam ediyor müdür.

Arzu ile okul kapısına gidiyorum. Yolda Ege ile karşılaşıyorum. Bana bir şey söyleyecek gibi oluyor fakat sonra yoldan geçmekte olan Aras'ı görüp hışımla uzaklaşıyor. Aras yanıma gelince duruyor.

"Geçmiş olsun. Katapleksi hastasıymışsın."

"Sağol, ama geçeceği yok. Teşekkür ederim, benim yüzünden uzaklaştırma aldın."

"A, o mesele. İnan bana senin yüzünden değildi."

"Şey, peki. Eline sağlık."

İlk kez gülümsediğini görüyorum ve uzaklaşıyor.

Arzu'ya dönüyorum: "Neden senin yüzünden değil dedi?"

"A, o mesele... Bak şimdi, Defne diye bir kız vardı. Aras ile çıkıyordu. Aras'ı Ege için terk etti. Geçen sene oldu bu olay. Sonra Aras da Ege'yi öldüresiye dövdü. Normal bir öğrenci olsa Aras okuldan atılırdı. Gerçi Defne'yi suçlayamam. Söylediğine göre güneş gözlüğünü gözünden hiç çıkarmıyormuş. Defne'ye çok sinir bozucu gelmeye başlamış. Sürekli kavga ediyorlarmış."

"Ya..."

"A, Funda Teyze orada! Hadi gidelim." diyor Arzu ve beni anneme emanet ediyor.

Eve gelince annemle oturuyoruz ve nihayet annem konuşmaya başlıyor: "Kızım. Seni okuldan almak istiyorum."

"Anne, lütfen. Hayır!"

Annem heyecanlandığımı anlıyor. "Pe-peki kızım. Ama bir daha olmamasına dikkat edeceksin. Seni başka bir sınıfa aldırmak istiyorum. Arzu'yla aynı sınıfta olacaksınız."

Bu iyi bir fikir. Ege salağının yüzünü bir daha görmemek muhteşem olur.

♦ ♦ ♦

Ertesi sabah yeni sınıfıma girdiğimde herkesin gözü bana çevirliyor. Arzu ise gülümsüyor ve yanını işater ediyor. Oturuyorum.

Sınıftan bir iki kişi bana bakıp gülümsüyor. Hatta dudak uçuklatacak kadar yakışıklı bir çocuk da.

Arzu ile fısıldaşmaya başlıyoruz:

"Ege salağı hastalığını herkese anlatmış. Aslında bir bakıma iyi oldu, insanlar daha çok dikkat eder" diyor.

"Bence hiç de iyi olmadı Arzu. Acınmak istemiyorum. Ya beni korkutmaya veya güldürmeye çalışıp da hastalığımı oyuncak yaparlarsa?"

Arzu kabadayı gibi kamburlaştı, tek eliyle hayli tesbihini çekerken diğer eliyle de hayali bıyığıyla oynuyordu: "Biz de güne duruyoruz, yavvvvvruuuum..."

Gülüyorum. Kaslarımın üstündeki kabiliyetim yeniden kayboluyor.

♦ ♦ ♦

Sınıfta bayılalı bir hafta oldu. Herkes benimle sevecen konuşuyor ve yanımda pek espri yapmamaya dikkat ediyorlar.

Bugün, psikologla ilk randevum var. Annem okula ilk kez gittiğim için gitmemi önerdi. Fena fikir değil. 

Psikologun odasının önündeki koltuklarda bekliyoruz. Annem tuvalete gitmesi gerektiğini söylüyor.

Psikologun odasından bir erkeğin bağırma sesleri geliyor. Sonra kapı aniden açılıyor.

Güneş gözlükleriyle bana bakıyor. Aras.

Daha sonra hızla koridorda yürümeye başlıyor.

Psikolog hanım arkasından bağırıyor: "Farklılık kusur değildir Aras!"

Aras ona kafasını çeviriyor ve kapıdan çıkıyor.

Ne olduğunu merak etsem de arkasından gitmiyorum. Psikolog iç çekiyor ve bana bakıyor.

"Oh, sen İzel olmalısın. Randevuna daha on dakika var ama seni tanımam açısından biraz erken alabilirim sanırım. İçeri gel." diyor ve sıcak bir şekilde gülümsüyor.

Güneş GözlüğüWhere stories live. Discover now