O sen olsan bari!

267 62 8
                                    

Uzun bir aradan sonra "kalemin kağıda yüzünü sürmesi" gerekiyormuş.

Her nasibin bir vakti olduğu gibi vakit girince hasretle vuslata yüz sürermiş tüm sevdalar.

Kalemim ve kağıdım da buna dahil imiş...

Öyle özlemiş ki kalemimin karası kağıdımın beyazına gönlünü dökmeyi, kalem yazmadan kağıt çeker olmuş içine kelimeleri... ❤

Zaman, akşam ezanından yarım saat ileride...

Geceye inkılap edecekmiş akşam, yatsı vaktinin girmesiyle...

Ve gece dertleriyle meşhurmuş suskun gönüllerde...

İstanbul bir nazlı gelin edasıyla peçesini yukarı kaldırmak için geceyi beklermiş.

Kendini geceye sırlarmış bu kalabalık ve yalnız şehir şimdilerde...

Ama elbette bu sırlı şehrin sırrından anlayan fatihler de varmış bir yerlerde.

Onlar geceyi severmiş gece de onları.

Hatta İstanbul dahi geceyi seven dertli gönüllerin derdini severmiş.

İçine sırladığı tarihiyle, göynüne efendi ettiği fatihiyle ve manevi muhafızlarıyla kendini geceye saklarmış şehr-i İstanbul...

Geceyi karşılarken İstanbul, aşkla demlenen çayımızdan yudumluyoruz bizler de hasreti...

Ne de güzel demiş şair:

"Şu meşrubat-ı umumi içerisinde,

Bir iksir-i azamdır çay"

diye...

Sıcak havalarda "Hararetlendim bi çay koyalım da içelim." dediğimiz,

zemheride "Bi' çay koyalım da içimiz ısınsın." dediğimiz her zaman ve mekana harikulade uyum sağlayan, bir yapboz olsa yapbozun en son ve en güzel dem almış parçası olan "çay"...

Hatta şu anda bu yazıyı okuyan sizlerin de "olsa da içsek" diyebileceği bir iksir-i azam...

Çayımın bittiğini içimin üşümesinden hissediyorum. Hava her ne kadar sıcak olursa olsun yanınızda içinizi ısıtıcak bir dostunuz yoksa çay koymanın zamanı gelmiş demektir...

Hem bir derttaş hem de bir bardak davşan kanı çaya sahipseniz tebrikler dünyanın en nasipli insanı bile olabilirsiniz...
İnsan kendiyle de konuşabilirmiş tabi...

Bunu çocukluğumdan beri biliyorum.

Soğuk bir kış günü rüzgâr teninizi yakarken, gözyaşlarınız yağmurla karışık içinize yağarken ve siz bi' başınıza deniz manzaralı bir üst geçitten geçerken şiir bile okuyabilirmişsiniz kendinize...

Evet, yalnızlık dem ve damarlarınıza karışmış olabilir...

Evet, dertleriniz karanlık noktasında gece ile bile yarışabilir.

Ama inanın geceye karşı muvaffak olamazsınız.

Çünkü tüm dertleri içine sırlamıştır gece...

O yüzdendir belki de esved libasını çekişi tenine...

Ve unutmayın sadece siz yoksunuz bu mahallede, ilçede, şehirde, ülkede, dünyada ve bu kâinatta...

Sizden binler, onbinler, yüzbinler

var. Sizin mor dediğinize onlar pembe diyebilir ama unutmamamız gereken şey her ikisinin de bir "renk" olduğudur...

Sözler Köşkü (Ruhunuza iyi gelir)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt