Sen savaşla aşkı karıştırmışsın

563 129 7
                                    

Şu günlerde, toplumumuzdaki duygusallığın anormal artışını ve sosyal medyadaki romantik paylaşımların çoğaldığını çok net bir şekilde görmekteyiz. Bunun nedeni ise: yaklaşan "14 Şubat Sevgililer Günü"...

Dikkat ettiyseniz; 14 Şubat gelmeden haftalar önce, TV, radyo, alışveriş merkezleri ve billboardlarda 14 Şubat'ın tanıtımı yapılmakta. İnsanların çok ciddi manada telaşa girdikleri bir gündür aslında bu gün. Hâlbuki kapitalist sistemin çılgınca tüketmek için kullandığı günlerden biri olan "Sevgililer Günü", aslında bir Hristiyan bayramı... Kökeni, Roma Katolik Kilisesi'nin inanışına dayanan bu gün, Valentine ismindeki bir din adamının adına ilan edilen bir bayram günü olarak ortaya çıkmıştır. Bu sebeple bazı toplumlarda "Aziz Valentin Günü" (İngilizce: St. Valentine's Day) olarak bilinir.(1) İnsanlar, Roma inancına göre "kutsal" sayılan bir günü kutlarken, aynı zamanda da kapitalist sistemin istediği şekilde çılgınca bir tüketim içerisine girerek dehşet verici bir tuzağa düşüyorlar.

Hâlbuki ne buyuruyor âlemlerin Rabbi Kur'an-ı Kerim'de: "Ey Âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez."

Bu ayetten de açıkça anlaşılacağı gibi, israf etmemek lazımdır... Hâlbuki sadece bir gün için, hele İslam'da bile yeri olmayan, genelde haram aşkların kutlanıldığı bir gün için, sence; değer mi hiç bu kadar masraf yapmaya?

Ki israf deyince, sadece maddi (özellikle para) olarak algılamamak lazım. Manevi duyguları boşa harcamak da israftır. Bunları birazdan detaylı bir şekilde açıklayacağız. Zîra Bediüzzaman:

"Evet, dünyaya ait işler, kırılmaya mahkûm şişeler hükmündedir. Bâki umur-u uhreviye ise, gayet sağlam elmaslar kıymetindedir. İnsanın fıtratındaki şiddetli merak ve hararetli muhabbet ve dehşetli hırs ve inatlı talep ve hâkezâ şedit hissiyatlar, umur-u uhreviyeyi kazanmak için verilmiştir. O hissiyatı şiddetli bir surette fâni umur-u dünyeviyeye tevcih etmek, fâni ve kırılacak şişelere bâki elmas fiyatlarını vermek demektir".

Sana verilen, bâki (sonsuz) elmaslar kıymetindeki bu hislerini, yeteneklerini ve duygularını, ahiretini ve Rabbi'nin rızasını kazanmak için uğraşmayacak mısın hâlâ?

Biliyorum, fıtratında sonsuz sevme ve şiddetli bir aşk, muhabbet hissi var. Bediüzzaman Said Nursi:

"İnsanın fıtratında bekaya karşı gayet şedit bir aşk var. Hatta her sevdiği şeyde, kuvve-i vâhime cihetiyle bir nevi beka tevehhüm eder, sonra sever. Ne vakit zevalini düşünse veya görse, derinden derine feryat eder. Bütün firaklardan gelen feryatlar, aşk-ı bekadan gelen ağlamaların tercümanlarıdır. Eğer tevehhüm-ü beka olmazsa muhabbet edemez." buyuruyor.

Haram bir aşk veya dünya ve içindeki bütün geçici güzellikler, senin kalbindeki bu sonsuzluk hissini karşılayamaz ve sana acı verir. Sen de biliyorsun ki bir gün mutlaka ondan ayrılacaksın. Fakat ebedi bir ayrılık ile seni terk eden, günahını senin boynuna takan biri için, değer mi hiç?

Üstâdım Bediüzzaman'ın dediği gibi ben de derim: Kardeşim,

Yalnız Biri iste; başkaları istenmeye değmiyor.

Biri çağır; başkaları imdada gelmiyor.
Biri talep et; başkaları lâyık değiller.
Biri gör; başkaları her vakit görünmüyorlar, zevâl perdesinde saklanıyorlar.
Biri bil; marifetine yardım etmeyen başka bilmekler faidesizdir.
Biri söyle; Ona ait olmayan sözler mâlâyâni sayılabilir. (1)

Şimdi şunu diyeceksiniz belki: Allah kalbi sevmek için vermemiş mi, sevmek haram mı?

-Elbette ki sevmek haram değil, tabii helal dairede olduğu müddetçe. 😉

Bir gün Hz. Aişe vâlidemiz, Efendimiz'e (s.a.v):

-Ya Resulullah, beni nasıl seviyorsun? dediğinde, "kördüğüm gibi" cevabını almıştır.

Sen de Allah Rasulü (s.a.v) gibi, eşini kördüğüm gibi sevebilirsin kardeşim. Ama bu işi evlilik dışı yaptın mı, sana sadece acı veriyor. Haramda huzur arayana, huzur haram oluyor.

Bu dünyada mutlu olmak istiyorsun, fakat sevdiğin ve kalbini bağladığın bütün mevcudat durmuyorlar, sürekli gidiyorlar. Ve sen onların bu ayrılığından dolayı dâima azap çekiyorsun. Hatırlamıyor musun; hiç bitmeyecekmiş gibi sandığın aşklar, ne de çok yakmıştı canını? Çünkü "Gayrı meşru bir muhabbetin neticesi, merhametsiz bir azap çekmektir."

Allah'ın sana, bana, bize verdiği bu "sonsuz" sevme hissini, sonsuz güzellikte olan Allah'a verip, haykırıp bağırarak: "Yâ Bâki Entel Bâki"(Allah'ım sonsuz olan yalnız sensin) demeliyiz.

Allah'ım:

"Bâkî-i Hakikî yalnız sensin. Mâsivâ (Allah dışındaki her şey) fânidir. Fâni olan, elbette Bâki bir muhabbete ve ezelî ve ebedî bir aşka ve ebed için yaratılan bir kalbin alâkasına medar olamaz".

Rabbim; senin dışındaki her şey, yalnız senin muhabbetin ile sevilir.

Evet, anlattığımız bu hakikatlere binâen son olarak deriz:

Mâdem dünya fânidir, değmiyor âlâka-i kalbe... Dünya ve içindekiler seni terk etmeden, sen onları kalben terk et...

Haydi; bu 14 Şubat başka olsun. 😉

Vesselam. . .

Sözler Köşkü (Ruhunuza iyi gelir)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin