Murat bu ay bizi baya çekmişti. Yapmayalım para sıkıntı falan desekte dinletemedik ve ertesi gün Tülü, üçlük, Doruk ve Deniz’in grubuda toplayıp paintball a gittik. Beni Doruk vurmuştu. Ve vurduğunda suratında öyle bir ifade vardı ki.. Sanki bu anı bekliyormuş gibiydi. Akşam mekana geçtiğimizde Kaan görünmüştü bile. Ufuk yine Tülü’nün yanında bitmişti. Kaan’da benim yanımda.  Kaan’la bacaklarımız birbirine değiyordu. Bacağını çekmek yerine dahada yakınlaştırıyordu. Bugün ki amacı belliydi. Fakaat önemli olan benim amacımdı. O havalı hali hatrına adonisini tekrar göresim gelmişti. Kafamda güzel olduğu için bir kaçamak yapmayı daha da benimsedim. Ulaş’la bir ilişkim olmadığından bu aldatmak sayılmazdı. Kim bilir belki de bu bir haftada Ulaş’ta hayatını yaşıyordu. Kaan’ın kulağına “ben aşağıdayım” dedim ve aşağı indim.Yaklaşık bir 10 dk. Sonra da o inmişti. Kapının anahtarını çevirdiği gibi öpüşmeye başladık. Soyunduğumuzdak koltuğa oturtup üstüne oturdum. Hadi bigdick göster marifetini. Üstünde zıplarken kafası göğüs aramda gidip geliyordu. Saçlarını sertçe tutmuştum ikimizde inliyorduk. Ellerimi arkamda birleştirip daha da hızlandı. Ardından koltuğa yatırıp tekrar başladı.  Geldiğinde kalkıp odaya getirdiği birasını kafaya dikti. Tam kalkıyordum ki geri yatırdı ve aşağıma indi. Hayatımda ilk defa böyle  sert davranan birine rastlamıştım. Bir diğer lakabı “bigtongue” olmalıymış. Dayanamıyordum artık yukarıda müzik her durduğunda  sesimi azaltmaya çalışıyordum. Ne olur ne olmaz belki duyulur diye. Son partı da yaptıktan sonra pozisyonu bozmadan nefes almaya çalıştık. Ellerimi başımın üstünde birleştirmiş tutuyordu hala. .Sesli nefes alış verişlerinin arasından “harikasın” dedi. Ardından odadan ilk ben çıktım. 15-20 dk. Sonra da o çıktı.

Deniz tekila yarışı yapıyordu. Doruk desen iyice kaymıştı ve masa dolu olmasına rağmen tek başına gibiydi. Sohbete katılmıyordu. Çoğunlukla telefonuna bakıyordu. Üçlük mü? Hala kızı yiyor haaalaaaaaaaa..

Deniz Doruk’a eskisi gibi dostça yaklaşıyordu fakat Doruk herkese karşı daha durgundu sanki. Ayıkken hele daha da az konuşuyordu. Bunun sebebi ben miydim yoksa başka bir şey mi var? Deniz’in bana anlattığına göre, Doruk’un bana siniri geçmişti. E o zaman bu durgunluk niye? Neyi vardı bu çocuğun? Çıkışta yine tahmin ettğim gibi Doruk bizle eve gelmedi. Evde biramı elime alıp Doruk’u çözmeye çalışıyordum. Kafam düşüncelerle doldu ve bu süre içerisinde balkonda üşüyerek içmeye devam ettim. Artık bira üşütmüyordu beni ama midem fena bulanmaya başladı. Tuvalete koşup çıkartırken Denizin elini sırtımda hissettim.Yanıma çöktü bir yandan saçlarımı tuttu diğer yandan sırtımı ovaladı. Kusmam bitince yere oturdum.

“Niye bu kadar içtin? Mekandaki yetmedi mi?” Yüzünde acıyormuş gibi bir his vardı.

“İğrendin dimi?” dedim.

“Saçmalama kızım niye iğreniyim. Her zaman yaptığımız şey.” Diyince güldüm.

“Daha içme hadi yat.” Dedi ve koluma girip kaldırdı. Ağzımı çalkalayıp yüzümü yıkadım. Beni yatağa yatırdı ve yanıma yatıp yine elini belime doladı. Uyuduk.

Ertesi gün yarım saatlik bir duşun ardından okula uğradım. Neyse ki müdür son senemiz olduğu için devamsızlığı önemsemiyordu. Tam okuldan çıkmıştım ki Tülü aradı:

“Naber tiger?”

“İyidir okula uğramıştım çıktım şimdi sen naptın?”

“Ufuk’laydım eve dönüyorum. Akşam senle kız kıza rakı yapalım ne dersin?”

Tülü kız kıza rakı diyorsa eğer mutlaka dertleşesi gelmiştir. Kabul ettim. Yer bile ayırtmış meğer. Akşam hazırlanıp İsmet baba’ya gittik. Rakı-balık yaptık.Sohbet muhabbet derken asıl olayı merak ettim.

İyi Biri DeğilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin