Bölüm 30 (Melek)

1.4K 56 1
                                    

Gece daha yeni başlıyor...

Özgür olmanın tadını çıkartarak cilveli bir şekilde arkamı döndüm. Bakın burada kim varmış ! Tim ! Ben gelmeden çok önce başlamış içmeye leş gibi bira kokuyordu. Ama aldırmadım. Beni gördüğüne şaşırmış olacak ki, belimdeki elini hemen geri çekti. Bense geri çektiği elini tekrar tutarak parmaklarımı parmaklarına geçirdim ve kulağına eğilerek fısıldadım.

-"Rica etsem bana eşlik eder misiniz, beyefendi ?" Hem davetkar hem mesafeli. Kaçıp gitmesini engellemenin en güzel yolu buydu. Çünkü ona hesap soracaktım, bana lazım yani. Kafasını aşağı yukarı salladığında, biraz ilerideki bir bara doğru yürümeye başladık.

Tim'i kapıda karşıladıklarında ağzım açık kaldı, ne kadar şaşırdığımı çaktırmamak için epey enerji harcadım diyebilirim. Herneyse. Sıkış tepiş masaların arasından ve birbirine kur yapıp, öpüşen bir kaç sevgilinin ardından sonunda kuytu köşede bir masaya getirdi bizi yakışıklı garson. Ne içeceğimizi sorduğunda, Tim dilini konuşmaya zorlayarak peltek bir şekilde atıldı.

-"Bana bir bira. Katya ?" Tim'e 'daha nerene içeceksin' bakışı atarken yakışıklı garsona döndüm ve sert bir şeyler getirmesini rica ettim. Gözleri, gözlerimden bacaklarıma kadar beni süzdükten sonra sırıttı ve kafa sallayarak gitti.Tim farketmiş olacak ki kötücül bakışları garsonun sırtını delecek kadar sertti.Böyle giderse bir noktaya varamayacaktık, bu yüzden bu gürültülü ortamda, aramızdaki sessizliği bozan ben oldum.

-"Anlat!" Kaşındaki dikiş çıkmıştı ve yara kabuk bağlamıştı.Cevap vermeden uzun bir süre o yarayla oynadı, ona baktığımın farkında olmadan, başka bir yere dalıp gitmişken...En sonunda yaranın üzerindeki kabuğu kopartıp, kanattığında cevap verdi.

-"Neyi ?" Neyi? Cidden ben neyi sorguluyordum ki? Kendisini sevmediğimi düşünen bir ahmağın neden ihanete uğradığını mı?

-"Neden yaptın ?" Ama ben o salak için burada değildim. Ben kendi merakımdan sorguluyordum Tim'i. Çünkü o kazada bana da bir şey olabilirdi. Burnum bile kanamadan kurtulmam büyük şans!

-"Ben.. Bunu daha önce konuşmuştuk, Katya." Tam o sırada gelen yakışıklı garsonumuz yüzünden konuşmamız bölünmüştü ve Tim bu olaydan pek memnun değil gibiydi.

-"Buyurun hanımefendi, en sertinden!" Derken gözlerinin içi parladı ve Tim'in göremeyeceği bir şekilde göz kırptı.Tebessüm ve teşekkürle karşılık verdim.Masaya önce benim adını bilmediğim ve merak da etmediğim sert içkim konuldu daha sonra Tim'in birası. Tim birayı, bardağa koyma ihtiyacı duymadan direk kafaya dikti. Bense zaten küçük cam bardakta getirilen içkiyi 'bu bana n'eylesin' diyerek bir anlık cesaretle, fondip yaptıktan sonra yüzümü buruşturdum. Çünkü dilimin üzerinden kayıp giden içki, geçtiği her yeri yakmıştı. Tim karşımda gülüyordu. Ona cevap vermesi gerektiğini biraz bağırarak söylesem de ortamın gürültüsünden normalmiş gibi algılandı ve kimse bize dönüp bakmadı.(Burada bağırdığımı herkes duysa bile kaç kişi bakardı ki zaten?!)

-"Sana seni sevdiğimi ve seni onunla gördükçe kendimden geçtiğimi daha kaç kere söylemem gerekiyor Katya !" Beyefendi biranın gelmesini bekliyormuş. Neye uğradığımı şaşırdım, çünkü o da bağırarak konuşmuştu. En son adımı söyleyip noktayı koydu ve birasından büyük bir yudum aldı.Bense sadece kalkıp gitmek istiyordum. Ayağa kalkıp çantamı da alarak Tim'e lavaboya gideceğimi söyledim, izin vermeyip çantamı bırakmamı tavsiye ettiğindeyse, onu da götürmem gerektiğini söylerek göz kırptım. Umarım numara yaptığımı anlamamıştır. Ona arkamı dönüp lavaboların bulunduğu koridora geldiğimde duraksadım ve bir an için gözlerimi kapatıp evde yatağım ve yastığımla beraber olmayı hayal ettim. Tam o anda sırtımın duvara yapıştığını farkederek gözlerimi açtım ve çikolata kahvesi gözlerle karşılaştım, o kadar yakındı ki sadece gözlerinden, yakışıklı garson olduğunu anlamam biraz uzun sürdü. Nefeslerimiz birbirine karışırken konuşmaya başladı.

LanetliWhere stories live. Discover now