Bölüm 22 (Herşeye Rağmen)

1.6K 64 0
                                    

-"'Baş rolde sen varmışsın' derken ?" Bana şaşkınlıkla bakıyordu. 'Sadece oraya mı takıldın yani.' der gibi. Bende ona 'Ne var ? Takılamaz mıyım ?' bakışımı attım. Anlatmaya başladı.

-"Bunları sana söylememem için bana para verdi aslında, ama bilmelisin bence ve ne olursa olsun, ne ima da bulunucaksın, ne de ona açıklayaksın! Hayatım söz konusu. Bana söz ver? "

-"Eh madem hayatın söz konusu, söz."

-"Trevis 1 aydır seni takip ediyormuş, onunda annenle ilişkisi olmuş, hatırlamaya çalış, gelmiş buraya ve eşyalarını karıştırmış biraz, neleri seversin, neler seni mutlu eder, ne tür müzik dinlersin falan hatta ayakkabı numarana ve kıyafetlerinin bedenlerine bile bakmış! " Şimdi anlaşılıyordu evdeki ayakkabılar ve Cakeland'daki zarf. Boşu boşuna kızmıştım çocuğa, gerçekten dinlememiştim, gerçi o anda dinleseydim bile yine de anlamazdım zaten, çok sinirliydim.

-"O zarf bu yüzden miydi?"

-"Maalesef. Gerçekten biraz fazla tepki verdin." Bunu yargılamak sana mı kaldı? demek vardı aslında ama neyse.

-"Orada uyarabilirdin beni, değil mi ? Ama sen izlemeyi seçtin !"

-"Ama sakinleşecek gibi değildin, Katya. Ne yapabilirdim ?"

-"Tamam,Tim bişey yap demedim. Saol, çok yardımcı oldun. Gidebilirsin!" Kollarım önümde bağlı hala ayakta duruyordum.

-"Pekala sen nasıl istersen ?" Kalktı ve kapıya doğru yürümeye başladı, hiç yerimden kıpırdamadım.

-"Ihtiyacın olursa ararsınız, hanımefendi. Trevis'i çağırmamı ister misiniz ?" Tanrım ben ne günah işledim de bütün deliler aynı sene içinde beni buldu ?

-"Tim inan bana, beni şu anda daha fazla kızdırmak istemezsin ! Çağırma, Trevis'i filan uğraşacak halim varmış gibi sanki. Yalnız kalmak istiyorum sadece!" Son sözümün üzerine yüzüme bile bakmadan çıkıp gitti. O çıkınca kendimi rahat koltukların üzerine attım. Her şey üst üste geliyordu, çok sıkılmış, bunalmış ve doğduğum güne lanet ediyordum. Bir ıslaklık hissettim, ağladığımı yine farkedememiştim. Şimdiyse daha beter hüngür hüngür ağlıyordum, ama ağlamam üzgün olduğum anlamına gelmezdi ne de olsa, sadece bir tür patlamaydı benimkisi. İçimi biraz boşalttıktan sonra kalktım ve banyoya gidip yüzümü yıkadım. (Ağlarken akan göz yaşlarımı silmeyi sevmezdim, işim bitince yıkardım.) Yüzümü buz gibi suyla yıkadım, su sesinin arasında bir melodi duydum ama çıkaramadım ve suyu kapattım. Kapı çalıyordu. Hiç acele etmeden yüzümü kuruladım ve aşağı kata indim. Kapıdakinin Trevis olduğunu bilmek için medyum olmaya gerek yoktu. Kapıyı açtığımda tam tahmin ettiğim gibi gözleri kan çanağıydı ve yaşlanmış gibi görünüyordu.

-"Evet ?" Hala sinirliymiş gibi görünmeye çalışıyordum çünkü Tim'e söz vermiştim.

-"Beni affet Katya. Annenin ölümü planlanma..." Elimi kaldırdım durması için.

-"Bunları tekrar duymak istemiyorum Trevis! Tim bana herşeyi anlattı. Ve gerçek şu ki, bunu neden ve nasıl yaptığınız beni hiç ilgilendirmiyor. Öldüyse öldü işte, ne yapalım yani, değil mi ?" Bir anda o benim kendimi kaybettiğim yeşil gözleri parladı. "Ama benim hayal kırıklığım sen oldun, Trevis. Çünkü ben, senin yaptığını bilsem bile buna inanmak istemedim, yapmaz dedim, yapsaydı SÖYLERDİ dedim. Ama ne oldu, sen benim arkamdan iş çevirmeye kalktın ve sonuç bu !" Elimi ona doğru savurdum suçlayıcı bir şekilde. Kafasını öne eğdi ve ağlamaya başladı. Daha fazla dayanamam ben bu trajediye.

-"Şimdi izin verirsen, yalnız kalmak istiyorum." Gözlerim dolmuştu (karşımda biri ağlayınca olurdu hep)  ve sesim de titremişti. Farketti ve yüzüme baktı, bense başka bir yerlere bakarak, göz yaşlarımı dindirmek için büyük bir çaba sarf ediyordum. Kafasını iki yana salladı.

-"Hayır, istemiyorsun. Hayır, yalnız kalmak istemiyorsun, Katya. Bunu bize yapma !" Lanet olasıca göz yaşlarım beni ele vermişti. O ise benim bu kararsız anımdan yararlanarak bir kaç adımda yanıma geldi ve yüzüme bir iki santimetre kala durdu.

-"Trevis. Yalnız kalmak istiyorum." Dindirmeye çalıştığım göz yaşlarımı daha fazla oyalayamadım.

-"Hayır, istemiyorsun." Kapı hala açıktı ve büyük ihtimalle uzun zamandır beni tanıyan komşular benim için, annesinin yolundan gidiyor, diye konuşmaya başlamışlardı bile. Trevis yüzümü ellerinin arasına aldı. Gözlerime odaklandı. Öyle bir bakıyordu ki, bakışlarını beynimde bile hissettim, sanki düşüncelerimi okumaya çalışıyordu. Bende gözlerinin içine bakmaya devam ettim ve 'Seni seviyorum,' diye düşündüm. 'Her şeye rağmen seni seviyorum.'

-"Bende seni seviyorum. Her şeye rağmen beni sevdiğin için..."

LanetliWhere stories live. Discover now