Bölüm 19 (Cenaze)

1.8K 69 2
                                    

-"Dün gece burada kaldığımımı söylememe gerek yok haralde." Belimden sarıldı ve kalkmama izin vermedi. Gözleri kapalı hala uyumaya çalışıyordu. Bense kollarının arasında balık gibi çırpınıyordum.

-"Tam bir ahtopotsun ! Bırak benii !"

-"Seni hiçbir zaman bırakmayacağım."

-"Şu anda bırakman gerekiyor, yoksa işedigim yeri sana temizletirim." Gözlerini pörtletip bana baktı. Sonrada kollarını gevşetti, alnımdan öptü ve gitmeme izin verdi.

Yüzümü yıkadım, dişlerimi fırçaladım (çok çirkin bir tat vardı ağzımda -dünkü yemeklerin tadı-) ve tabiki tuvalete girdim. 5 dakika da işimi bitirdim ama o bu süre zarfında uyumayı başarabilmişti. Uyurken çok masumdu, insanın baktıkça bakası geliyordu. Gözlerimi ondan ayırıp çabucak üzerime bir eşofman ve kısa kollu bir tişört giydim ve mutfağa indim.

Markete gitsem iyi olacaktı. Buzdolabında hiçbir şey kalmamıştı. Kapının arkasından yağmurluğumu, kapıdan da anahtarımı aldım ve çıktım. Sahi biz dün akşam eve nasıl girmiştik, hatırlamıyordum.

Biraz ilerideki markete gittim ve kahvaltı için yumurta, peynir, ekmek, zeytin, bir kaç çeşit reçel aldım. Ve en sevdiğim abur cuburlardan aldım. Eve girdiğimde Trevis kalkmıştı ve üzerinde sadece boxer vardı. Gözlerimi kapattım. Ama bunun saçma bir hareket olduğunu biliyordum.

-"Üzerini giyin hemen !"

-"Nedenmiş o ?" Pis pis sırıtıyordu.

-"Burası benim evim ve benim kurallarım geçerli. Ya giyinirsin ya da defolup gidersin !" Artık ona bakıyordum, korkusuzca. Kabullendi ve yukarı çıktı. Bende elimdekileri tezgaha koyup bir kaç tane kahvaltılık tabak çıkarttım. Ben kahvaltıyı hazırlamıştım, o daha yeni iniyordu merdivenlerden.

2 tane yumurta ve 4-5 tane patates haşlamış, aldığım reçelleri de kahvaltılıklara koymuştum. Içecek olarak kendime süt koymuştum. (kahve ve çayı sevmezdim.) Trevis'e bir şey koymamıştım.

-"Ne içersin ?" Ağzımda patates varken, elimi ağzıma kapatarak konuşmuştum, anlaması büyük başarı.

-"Sütten başka ne var ?"

-"Yeşil çay ve poşet çay." Annem içerdi. Hiçbir zaman içmemiştim.

-"Ben süt alayım en iyisi." Bunu söylerken, dirseklerimi masaya dayamış sütümü içiyordum, gülmemek ve rezil olmamak için zor tuttum kendimi. Kalktı ve bir kupaya koydu sütü. Ben ekmeğime böğürtlen reçeli sürmüştüm. Bu arada sütümü de bitirmiştim. Bu yüzden bardağımı masaya iki üç kere vurdum, aldı mesajı, tezgahtan benim bardağıma yöneldi.

-"Teşekkür ederim." Cevap vermedi. Yeşil gözlerinden, siyah bulutlar geçtiğini görebiliyordum.

-"Sorun ne ?" Yine cevap yok. Uzaklara bakıyordu, dalmıştı. Elimi gözlerinin önünde salladım, anca ayıldı.

-"Sağlığından şüphe etmeye başladım, iyi misin ?"

-"Ya senin annenin cenaze işlemleriyle falan kim ilgilendi, kadını son yolculuğunda yalnız bıraktın, Katya, en azından gidelim mezarını görelim, istemez misin ?"

-"Tim ilgilendi o işlemlerle ve senin sayende bana söyleyemedi ne zaman defnedileceğini ! Hem annem herhangi bir dini inanca sahip değildi ki, o yüzden kilise de cenaze töreni yaptıklarını hiç sanmıyorum. Ama Tim'den nereye defnedildiğini öğrenebiliriz." Yüzünü buruşturdu ama zorunda olduğu için bir şey demedi. Anında telefonumu çıkardım ve Tim'in o akşam kaydettiği numarayı tuşladım.

-"Günaydın, Tim, nasılsın?... Bende iyiyim saol, soruşturmada bir gelişme var mı ?" Son soru da Trevis'in gözlerinde korku ve endişe görür gibi oldum, belki de zekamın bir oyunuydu.(Zaman zaman bana böyle şakalar yapardı.)"Var ? Nasıl bir gelişme, katille ilgili mi?...Hım, evet, evet, anlıyorum... Ben aslında annemi nereye defnettiğinizi sormak için aramıştım ?...Saol Tim çok yardımcı oldun, en kısa zamanda görüşürüz." Telefonu kapattıktan sonra Tim'e mesaj attım.

"Bugün saat 15.00' da, benim evde.(Tabi işin yoksa)"

LanetliOnde as histórias ganham vida. Descobre agora