Bölüm 20 (Sıkıldım)

1.8K 77 5
                                    

Tim'le görüştükten sonra Trevis'in huzursuzluğu gözle görülür bir şekilde artmıştı. Tim'e 'en kısa zamanda tekrar görüşürüz' dememe bile ses çıkarmadı,(mesaj attığımı bilmiyor) soru bile sormadı. Şimdi 'işim var' diye çıkacak evden diye düşünmeye kalmadan tabağını lavabonun içine koydu.

-"Benim bir kaç işim var. Öğlene kadar gelmiş olurum."

-"Öğlene kadar seni bekleyemem. Sıkıldım artık, dışarı çıkacam, alışveriş yapcam, kuaföre gitcem. Sen işini halledince gelirsin, eğer evde olmazsam ararsın bir yerlerde buluşuruz."

-"Tamam canım. Paraya ihtiyacın var mı? "Dudaklarımdan öptü ve gitmek için hazırlanmaya başladı.

-"Bütün alışverişi öpücükle yapacak halim yok, tabiki de paraya ihtiyacım var.." Güldüm."Ama önce annemin hazinesini bombalayacağım."

-"Sen nasıl istersen, kötü kız." Kötü kızı söylerken elleriyle tırnak işareti yapmıştı. Bu hareketine güldüm.

-"Trevis, çok kötüsün yaa." Biraz daha yaklaştı ve dudaklarıma fısıldadı.

-"O senin kötülüğün, bebeğim." Dudakları dudaklarımı buldu. Zor zar konuşabildim.

-"Gitmeden önce dişlerini fırçalamalısın." Bana büyüyü bozmuşum gibi baktı sonra pis pis sırıttı.

-"Acaba gitmesem mi ?" Dudakları boynuma inmeye başlamıştı. Hafifçe ittim.

-"Bence gitmelisin, yoksa büyük bir hayal kırıklığı yaşayacaksın, çünkü sen gitmezsen ben gideceğim ve istediğin şey olmayacak." Yanağından öptüm ve tabağımı alıp kalktım, yüzümde zafer gülümsemesi vardı, onda ise yenilgi. Reçellerin kapaklarını kapatıp, buzdolabına koydum hepsini, kim bilir bir daha ne zaman çıkartırdık. Ben düşüncelerimin arasında kaybolmuşken, kollarını belimde hissedince küçük bir çığlık attım. Hiç ses çıkmayınca gittiğini düşünmüştüm.

-"Gidiyorum bak, emin misin ?"

-"Sen gidebileceğine eminsen..." Yanağımdan öptü bu sefer.

-"Görüşürüz, bebek."

-"Görüşürüz koca adam." Cümlemi tamamlamamla, yerimden zıplamam bir oldu ve bulaşık makinesine yerleştirmem gereken tabağı elimden düşürdüm.

-"Kahretsin !" Daha evden çıkmamıştı ve telefonu titreşime aldığım için kendimle gurur duydum, mesaj gelmişti, büyük ihtimalle Tim'den. Anında yanıma geldi ve bir yerimde bir şey varmı ona baktı. Elimde küçük bir kesik vardı sadece tam avucumun içinde, baş parmağıma yakın taraf yırtılmıştı. Yüzünü buruşturmuştu. Benden daha çok acı çekiyor gibiydi.

-"Bir şey yok, ben iyiyim, Trevis abartma." Askıdan bir havlu aldı ve yaramın üzerine bastırdı. Ağzımdan küçük bir inleme kaçtı. Bastırmasaydı, bu kadar çok acımıyordu, ama şuanda tarif edilemez bir şekilde sızlıyordu, kalbim orada atıyormuş gibi hissediyordum.

-"Bence o kadar da iyi değilsin." Biraz daha sert bastırdı ve gözlerim karardı. Sonrası yok...

Gözlerimi açtığımda evin önünde, arabada oturuyorduk. Baygınlığım bu kadar kısa sürmüş olamazdı değil mi ? Elimin sızısıyla bayılmadan önce neler olduğunu hatırladım ve elime baktım. Sarılmıştı, yüzümü buruşturdum. Sol elimi pek kullanmadığım için önemli değildi.

-"Seni de işinden alıkoydum, üzgünüm." Arabadan indim ve eve doğru yürümeye başladım. Telefonumu yokladım, hala cebimdeydi. Bu iyi bir şey.

-"Evden dışarı çıkmıyorsun, sakar kız !" Arabanın kapısını açmış, bir ayağı arabanın içinde, bir ayağı asfaltta, arabanın üzerinden bana sesleniyordu.

-"Bana emir verme ! Sıkıldım, anlıyor musun, Sı..kıl..dım !" Eve girdim kapıyı öyle bir çarpıtım ki, kendim bile kırılacağından korktum. Odama çıktım ve üzerime dar paça kot, tişört, şapkalı bir hırka ve ayağıma en sevdiğim kanatlı spor ayakkabılarımı giyerek dışarıya çıktım. Mutfağı toplayacak gücü bir an kendimde bulamadığım için öylece bırakıp çıkmıştım. Başıma bütün bu olayları açan mesaja bakmayı unutmuştum, kendime inanamıyorum.

"Evde mi ? Emin misin ?" Evet mesaj buydu. Ve neredeyse bir buçuk saat önce gelmişti. Hemen mesaj attım.

"Ufak bir terslik oldu, en iyisi Cakeland'da buluşalım. Uygun mu ?" Cakeland bizim evin iki sokak üstündeki caddenin, en ünlü pastanesiydi. 2 dakika sonra mesaj geldi sanırım mesaj attığımdan beri telefonu elinde tutuyordu.

"Tabiki, bende yakınım zaten oraya, geldim sayılır. Seni alabilirim istersen ?" Mesajı okurken birinci sokağı geçtiğimi anladım, sadece bir sokak vardı. Temiz hava ciğerlerime işliyor, soğukluğuyla da yüzümü yalayıp geçiyordu. Ağustos ayında doğmama rağmen en çok kış ve sonbahar mevsimlerini severdim.

"Bende gelmek üzereyim zaten." Mesajlaşmamız planladığımdan daha erken bir saatte buluşmamızı sağlamıştı.

Cakeland'dan içeriye girmeden, cam kapılardan Tim'in oturduğunu görebiliyordum ama biriyle konuşuyordu.Tim'e bir zarf uzatıyordu, Tim'in zarfı istemediği ve adamın tehdit ettiği bulunduğum yerden bile rahatlıkla anlaşılıyordu. Bir anda ikisi de bulunduğum yere baktı.

LanetliWhere stories live. Discover now