Zifiri 20 | Karanlık Gece

205K 9.2K 734
                                    

"Giy şunu." Elime tutuşturduğu bakır renkteki elbiseyle birlikte beni kabinlere doğru itekledi. "Buna gerek var mı cidden?"

"Gideceğimiz yere ilkokul çocuğu halinle giremezsin." Tek kaşımı kaldırıp "Neden?" diye sorduğumda beni giyinme kabinin içine soktu. Cidden nereye gidiyorduk? Üzerime kapatmaması için kabinin perdesini son anda yakaladım ve sorgulayıcı bakışlarımla ona yüzümü döndüm. "Çok konuşuyorsun." Dedi bezmiş bir şekilde. "Çok konuşan insanları sevmem. Boş konuşanları hiç!" Perdeyi aramıza bir duvar gibi örmeden önce gözlerimi devirdim ve sahte sahte gülümsedim. "Beni sevmeni beklemiyorum zaten." Dedim perdeyi serbest bırakırken. "Çünkü bende seni sevmiyorum." Perde aramıza girdiğinde artık somurtuyordum.

Elime tutuşturduğu bakır renkteki ipek elbiseyi askılarından tutarak bıraktığımda gözlerimden kalpler fışkırıyordu. Çok ama çok güzeldi. Dudaklarımı ısırdım. Zevkine tek kelime edilemezdi. Çantamı omzundan aşağı bırakıp elbiseyi askılığa asıp heyecanla üzerimdekileri çıkarmaya başladım. Elbise tam üzerime oturmuştu. Sırtımdaki dekoltesi belimden iki parmak yukarıda bitiyordu. İki ince iplik omuzlarımı kavrarken göğüs kafesimi ipek kumaşın hafif kıvrımlarımı sarmalamıştı. Korkunç derin bir nefes aldım. "Çık artık şu delikten yoksa ben gireceğim."

Yanaklarımın içini ısırmak zorunda kalırken hafifçe perdeyi aralayıp kafamı dışarı uzattım. Kararsız bakışlarım sabırsızca bekleyen adamı buldu. Dışarı doğru adım attığımda satış elemanlarının bakışları üzerinde buz tuttu. Kirpiklerimin altından Rüzgar'a baktığımda bakışlarındaki ifade beni yerin dibine sokmaya yeterdi. Bir elbiseyle insan değişebilir miydi bilmiyorum ama ben okul kıyafetlerimden sonra evrime kapak atmışım gibi hissediyordum. Elbisenin içindeki kışı aynı kişiydi ama görünüşü olduğumdan çok daha farklı çok daha iddialıydı.

Rüzgar Karahanlı'nın göz bebeklerine tüneyen karanlık gece gibi göğsüme sarıldı. Bana, bana baktığı gibi bakmıyordu. Aramızdaki mesafeyi birkaç adımda kapatarak karşıma dikildiğinde nefesimi tuttum. Dudaklarından dökülecek her kelimelerin merakı içimi sarıp sarmaladı. Onun gözünden nasıl görünüyordum?

Konuşmak yerine at kuyruğuma uzanıp tokamı çıkardığında omuzlarıma dökülen saçlarıma çekinerek dokundum. Satış elemanın hemen önüme bıraktığı topuklu ayakkabıyı o saçlarımla ilgilenirken ayaklarıma geçirip onunla az da olsa aynı boya gelmeyi başarabildim. "Böyle daha iyi." Diye mırıldandı kulağıma. İçim kıpır kıpır olurken yeniden benden uzaklaşarak merdivenlerden aşağı inmeye başladı. "Kapıda bekliyorum Adacık."

O sırada satış elamanı birkaç makyaj malzemesini uzatıp "Rüzgar Bey kullanmanızı istedi." Dedi ben hala onun arkasından bakarken. "Ben çıkardığınız kıyafetlerinizi hazırlatıp arabanıza göndereceğim." Sonra beni yalnız bırakarak Rüzgar'ın indiği merdivenlere yöneldi. Arkasından bakmayı kesip kabindeki aynanın karşısına geçip hızlı bir makyaj yaptım. Saçlarımı da ellerimle olabildiğince dizginlemeye çalışıp son kez aynadan kendime bakıp peşlerinden gittim. "Güle güle efendim." Dedi kasadan bana gülümseyerek uğurlayan kasiyer. Rüzgar kıyafetin parasını ödemişti. Zaten benim ödemem için okulu bırakıp bir yıl çalışmam gerekiyordu. Etiketteki üç sıfırlı rakamdan sonrasına bakmaya vicdanım el vermemişti. Onun için önemsiz bir fiyat olsa da bizim beş aylık geçimimize yetecek kadardı.

Rüzgar geldiğimi fark ettiğinde elindeki sigarayı yere atıp ayağının ucuyla ezdikten sonra bana hiç bakmadan arabasına yöneldi. Budaneydi şimdi? Başımı iki yana sallayıp peşinden arabaya girdim. Elbise kısaolduğu için dikkatlice koltuğa oturduğumda "Kemerini tak." Dediğini duydum.Bana neden hiç bakmıyordu ki? Kaşlarımı çatarak yüzüne dik dik baktığımda haladediğini yapmadığım için birden oturduğu yerden üzerime doğru kalkıldı.

Ani hareketinden korktuğum için aldığım nefesi tutmak sonunda kalırken emniyet kemerime uzandı. Dilim tutuşmuş bir vaziyette emniyet kemerimi takmasını beklerken aramızdaki milimetreler kalbimin tüm sınırlarını zorluyordu. Burnunun ucu saçlarıma dokunurken nefesini çıplak omuzlarımda hissettim. Kemerimi taktıktan sonra geri çekildiği sırada yüzü yüzüme yakın bir mesafede duraksadığında nihayet gözleri gözlerimin içini buldu. Uzun kirpiklerine dokunmak için can atan kirpiklerimi kırpıştırdım ve kokusunu nefes alırken içime çektim. Her zamanki gibi sigara kokusunu bir kanara bırakırsak çok güzel kokuyordu. Yeşil mavilerini ne kadar baktığımı bilmiyordum ama yavaşça dudaklarıma düşen tehlikeli bakışlarıyla allak bullak bir vaziyette sertçe yutkunup başımı başka tarafa çevirdim.

Derin bir nefes aldı ve sıcacık nefesini sıkıntıyla dışarı verdikten sonra nihayet üzerimden çekilip yerine oturdu. Kalbim gümbür gümbürdü. Elimi kalbime bastırmak için çırpınırken arabanın camı tıklandı. Kıyafetlerimi uzatan görevliye teşekkür ettikten sonra elinden alıp kıyafetlerimin olduğu poşeti ve çantayı arka koltuğa bırakmak için döndüm. O sırada Rüzgar'da park ettiği yerden çıktı ve yola giriş yaptı. Arka koltuğa rastgele atılmış siyah kapşonlu bir ceket vardı. Elimdekileri bırakıp cekete uzandığımda Rüzgar'ın bakışları ilk önce uzanmamla açılan bacaklarıma sonra da elimdeki cekete kaydı. Hemen geri çekilip elbisenin etek kısmını dizlerime doğru çekiştirdim. "Bu..." diye mırıldandım tam olarak ne diyeceğimi bilemeyerek. Neredeyse her gece penceremin karşısında bekleyen o olamazdı değil mi? O kadar da değildi! Kurumuş dudaklarıma dilimi gezdirip şaşkınlıkla mırıldandım. "Evimizi dikizleyen sen olamazsın değil mi?"

ZİFİRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin