Zifiri 20 | Karanlık Gece

Start from the beginning
                                    

İmkansız kurtuluşumdan umudumu keserek arabanın etrafında dolanıp açtığı kapıdan içeri bıraktım kendimi. Arabanın içi sıcacık ve tamamen o kokuyordu. Yumuşacık koltuğun içine gömüldükten sonra başımı ona doğru çevirip arabayı çalıştırmasını izledim. Saniyeler içinde durduğumuz yerden uzaklaştığımızda, sırtımdaki çantamı kucağıma alıp emniyet kemerine uzandım. "Nereye gidiyoruz?" diye sordum kemeri yerine tıktıktan sonra. Bakışlarını yoldan ayırmadan "Ufak bir işim var Adacık." Dedi ve ekledi. "Yanımda götürmem gereken aptal biri lazımdı." Dudaklarında küstah bir sırıtma alev aldı. Sinirle gözlerimi yumup avucumdaki kesiğe dokundum. Başka bir yola girdik. "Bana aptal demeyi kes artık."

"Tabi ama sen aptallık etmeyi bıraktığın zaman."

O an fark ettiğim tek şey, ona bakarken bile bir uçurumdan aşağı baktığımdı. O kadar uzaktı ki, bir o kadarda korkutucu, bir o kadar heyecan verici. Ona ulaşmak için tek bir adıma ihtiyacım vardı. Uçurum boşluğuna doğru küçücük bir adım yeterliydi. O, uçurum dibindeydi, elinde kaybedecek hiçbir şey kalmamış biri gibi en dipteydi. Her şeyin. Karanlığın da, cehennemin de, uçurumun da. Ona ulaşmak için yapmam gereken tek şey ölmekti. "Bana aptal gibi hissettiren tek şey sensin. Aptallık ediyorum çünkü aptal gibi hissettiriyorsun. Zaten senin yanında akıllı kimsenin işi olmazdı." Arabasının yönü ani bir tavırla kıvrıldı ve karşı caddeye u dönüşüyle bodoslama daldı. Onun yüzünden karışan trafikten korna sesleri yükselirken "Kural bir." Dedi kaskatı bir sesle. "Çok konuşursan dilini keser akşam yemeğim için kızartırım."

Yok artık! "Kural iki." dediğinde anında dudaklarımın fermuarını çektim. "Sözümden çıkarsan, kendi mezarını kendin kazarsın." Her sözüyle psikopatlığının sınırlarını aşarken kocaman olan gözlerimi kırpıştırdım. "Kural üç: Yanımdan bir metre bile uzaklaşırsan, ikinci metreye mezar taşını dikerim." Ne kadar ciddi olduğunu sorgulamayacak kadar ciddiydi. Kurallar basit ama sonuçları çok ağırdı. Sessizce başımı önüme eğip sertçe yutkunduğumda bakışlarının iki saniyeliğine yüzüme dokunduğunu hissettim. Dayanamayıp göz ucuyla ona baktığımda göz göze geldik. Gergin yüzünde çalkantılı bir ifade vardı. Beni nereye götürdüğü hakkındaki soruları cebime saklayıp sükunetimi devam ettirdim, mecburen.

Birkaç dakika sonra arabası işlek mağazaların olduğu bir sokakta duraksadığında "İn." Diye mırıldandı. Bakışlarımdaki soru işaretlerini ona çevirdiğimde kendi kapısını açmak için uzanıyordu. Benden önce o arabadan çıktığında gözlerimle onu takip ettim. Arabasının etrafında dolanırken montunun yakalarını yukarı doğru çekip bakışlarını arabasının içinde bekleyen bana çevirdi. Başıyla inmemi söyleyen bir işaret yaptığında arabasının kapısına uzanıp dışarı doğru ittirdim. Bir bacağımı kaldırıma çıkarırken çantamı da kendimle birlikte çektim. Kapıyı kapatır kapatmaz elindeki anahtara iki defa basarak kapılarını kilitlendiğinde kafamı kapısına doğru gittiği mağazanın tabelasına kaldırdım. Sadece kendi tasarımlarını satan, doldukça önemli olan bir tasarımcının mağazasıydı Rüzgar'ın girmek üzere olduğu yer. Ne işimiz vardı burada? "Hadi polisin kızı."

Rüzgar'ın ardından içeri girerken onu kapıda karşılayan elamanın beni içeri alacağından şüphe duyarak adımlarımı hızlandırıp tam arkasında bittim. Satış elemanı bile o kadar iyi giyinmişti ki, yanlarında sokak kedisi gibi duruyordum. "Hoş geldiniz Rüzgar Bey." Diye selamladı güler yüzlü kız. Gerçi kızın bakışları beni bulduğunda gülümsemesi zoraki bir hal almıştı ama neyse ki Rüzgar beni dışarı atılmaktan kurtaran bir hareket yapıp, bir elini belime yerleştirerek beni önden içeri ittirdi. Bu onunla olduğumun göstergesiydi, kadın eskisi gibi gülümsemek zorunda kaldı. "Birkaç çeşit siyah topuklu ayakkabı getirin, kadın bölümü ne tarafta?"

Sessizce onları dinlerken, satış elamanın yönlendirmesiyle mağazanın ikinci katına çıktık. Konuşmalardan anladığım tek şey Rüzgar'ın üzerimdeki ucuz görüntüyü yok etmek istemesiydi. Okul kıyafetlerimle beni ardından sürükleyen oyken, üstüne birde onun yüzünden görüntümden utanmak zorunda kalıyordum. İkinci katta bizi yeni bir satış elamanı daha karşılarken Rüzgar rüyamda dahi alamayacağım kıyafetlerin reyonlarına girip askılıkları karıştırmaya başladı. Ona yardımcı olmak isteyen satış elemanı bakışlarıyla uzaklaştırıp kıyafetlere bakınmaya devam etti. Gözüne birkaç tane kestirdikten sonra keskin bakışlarını bana çevirip kısa bir süre vücudumu incelediğinde gergince yerimden kıpırdandım. Hareket etmeye bile çekiniyordum.

ZİFİRİWhere stories live. Discover now