Zifiri 5 | Polisin Kızı

Start from the beginning
                                    

Gamze'nin ani sorusuyla yudumladığım kahve boğazımda takılı kaldı. Öksürerek "Ne?" diye sordum hiç duymamış gibi. Çantasından çıkardığı kataloğu dizlerinin üzerine bırakıp sorusunu tekrarladı. "Hiç aşık oldun mu ya da geldiğin yerde bıraktığın biri var mı?"

Boğazımı temizleyip "Hayır." dedim tereddüt etmeden. "O alanla pek ilgim olmadı."

"Belli." derken kıkırdamıştı. "Telefonsuz yaşayabilmen çok normal o zaman." İlgisizce omuz silkip kataloğun sayfalarını karıştırmaya başladım. "Ben bir dakika girip ona bakmasam ikinci dakika meraktan ölüyorum." Sanırım hayatımız rayına girmeden başımı kaldırıp birinin gözlerine bakmaya da kalbime almaya da cesaretim yoktu. "Ne zamandır seviyorsun onu?" diye sorduğumda omuzlarını düşürerek "Üç yılı geçeli iki hafta oldu." dedi, hayretle gözlerimi büyüttüm.

"Dokuzuncu sınıfın ikinci döneminde gelmişti okulumuza. Sanırım aileleri tamamen yurt dışında bir eğitim almasını istiyordu ama son anda planlarda değişim olmuş. Daha doğrusu Emir'in vazgeçtiğini duydum. Sanırım Rüzgar'la bir ilgisi var Türkiye'de kalmak istemesinin." Karton bardağı iki avucumun içine alarak ellerimi ısıtmaya çalıştım. "O ne zamandan beri burada?"

"Karışık, bir ay varsa beş ay yoktur. Her gidişinde artık gelmez diye düşünsek de kendini unutturmadan geri dönüyor." Kesinlikle normal bir çocuk değildi. "Neden sordun onu durduk yere?" diye sorduğunda Gamze, gözlerimi kaçırdım. "Hiç, umarım bir daha gider ve ben gidene kadar da geri dönmez." Gamze hafifçe kıkırdadı. Olumsuz hislerimde sonuna kadar haklıydım. Çocuk üç günde kabuslarıma girecek kadar korkutmuştu beni. Tam o sırada bize doğru gelen Emir'i görüp Gamze'yi dürtükledim. "Seninki geliyor."

"Benimki mi, Emir mi?" Sırıtarak başımı salladım. Aniden heyecanlanması acayip hoşuma gidiyordu. Verdiği garip tepkiler çok komikti. "Buraya mı geliyor, emin misin?" Kocaman gözlerini emin olmak için arkasına döndürdü ve Emir'i gördüğü an yerinden sıçrayarak ayağa kalktı. "Ben gidiyorum, benim gitmem lazım. Yine çok yakışıklı vicdansız, kalbimi ondan korumalıyım. Ben gidiyorum, hadi bay bay!"

"Ne?" Kahvesini oturduğu yere bırakıp çantasını kaptığı gibi gitmeye hazırlandı. "Gamze saçmalama, nereye gidiyorsun?"

"Şu an çok heyecanlandım, kesin saçmalayıp kendimi rezil ederim. O yüzden ben gidiyorum, eğer beni sorarsa, yani sormaz ama yine de sorarsa işte yetiştirmesi gereken bir ödevi vardı dersin. Ondan kaçtığımı düşünmesini sağlama." Şu an tam da ondan kaçıyordu zaten. "Saçmalıyorsun, şu an ondan kaçarsan yarın ne yapacaksın, ya öbür gün? Otur şuraya, aynı sınıfta olduğun birinden ne kadar kaçabilirsin?"

"Bu yüzden şu genç yaşımda kalp hastası olacağım ya! Kalbim onu gördüğü dakika pekmez gibi mideme akıyor. Hadi sınıfta görüşürüz." diyerek beni duymazlıktan geldi. Hızla banktan uzaklaşırken arkasından onaylamaz bakışlar attım. Emir'le yakınlaşma şansını neden geri tepiyordu ki? "O koşarak giden Gamze miydi?"

Gergince Emir'e döndüm. Ne diyecektim şimdi ben bu çocuğa? Belki de onun için gelmişti. Ah Gamze, ah! "Evet." dedim gözlerimiz buluştuğunda. "Yetiştirmesi gereken bir ödevi varmış." diyerek bana verdiği kılıfı uydurdum mecburen. "Birden aklına gelince telaşlandı."

"Anladım." Gamze'nin kalktığı yeri işaret ederek "Oturabilir miyim?" dediğinde hafifçe başımı sallayarak izin verdim. Nezaket böyle bir şey olmalıydı galiba, Rüzgar'ın yakından uzaktan alakası olmadığı bir davranış biçimi. Gamze'nin bıraktığı kahveyi kaldırıp yanda duran çöpe attıktan sonra yanıma oturdu Emir. "Ee nasılsın, alıştın mı okula?" bilmem dercesine omuzlarımı kaldırıp indirdim. "Alışmaya çalışıyorum sanırım." Alışmaktan başka çarem var mıydı ki?

ZİFİRİWhere stories live. Discover now