Giriş(2)

21.7K 554 24
                                    

Nalinin ağlayışı herkesi perişan etmişti kimse susturamadi anlatamadı küçücük kalbe kabullendiremedi kendileri bile bu acıya dayanamazken el kadar yavru nasıl dayanırdı.Bir annesi bir babası vardı başkada kimi kimsesi yoktu vardı ama yoktu işte.Yillar önce Mehmet Narinle evlendiğinde annesi babası gelip demedigini bırakmayıp koca mahalleye maskara edip Mehmet'i evlatlıktan reddedip gitmişlerdi.Annesinin Mehmet için başka planlari varken o görev için gittiği yerden evlenip gelmişti oysa Gülsüm kardeşinin kızını alacaktı sözü vardı şimdi ne derdi ne ederdi.Nalin uykuya yenik düşmüş uyuyakalmıştı.Uykusunda bile titrek nefes alışları iç çekişleri devam ediyordu.Hanife başından bir an olsun ayrılmıyor onunla birlikte göz yaşı dökuyordu canım arkadaşı nasıl da titrerdi üzerine hep kendi yerine koyuyor gulcani ne yapardı onlarsiz bunları düşündükçe daha da perişan oluyordu.
Ali ise Mehmet'in ailesine haber vermiş daha baş sağlığı dileyemeden kadin açmıştı ağzını o yılan dilinden zehir zemberek sözleri sıralanmıştı Narine sanki ölen sadece Mehmetti narin ve doğmamış yavruları ölmemiş bir tek Mehmet ölmüştü onuda narin öldürmüştü.Bunlar ne biçim insanlardı kadının evladı ölmuş derdi hala Narindi bu durumda bile beddua ah etmekten geri durmuyordu.Nalin ne yapardı bunların yanında nasıl yaşardı derin bı nefes alıp Nalinin yattığı odaya Hanifenin yanına girdi. Hanife kocasını görmesiyle ayağa kalktı. Ali:
"Nasıl "dedi.
Hanife:
"Nasıl olsun yavrum ağlaya ağlaya uyuya kaldı".Sen ne yaptın?
Ali derin bir nefes alıp Naline baktı dışarıda konuşalım dedi ve odadan çıktılar.Tüm konuşmayı olanı biteni Hanifeye anlattı.Hanife ise duyduklarından sonra sinirden kıpkırmızı olmuştu ne biçim insanlardı bunlar evladı ölmuş dertleri hala Narindi oysa bir bilseler bir anlayabilseler Mehmet'in Narine olan aşkını Naline olan düşkünlüğünü ikisininde üzerine titreyişini değil dil uzatmak baş üstünde taşırlardı.
"Ah be güzel arkadaşım ah be güzel kardeşim ben şimdi senin kiymetlini Nalini nasıl teslim ederim bu yılanlara nasıl veririm.Hanife birden Aliye dönerek:
"Alim Nalinı vermesek biz baksak büyür gider gülcanla bu yılanlar öldürür yavrumu zaten kanadı kırık"
Ali Hanifenin yüzünü ellerinin arasına alıp :
"Hanifem güzel karım devlet bize verir mi hiç akrabası var hadi onlar kabul etmedi o zaman çocuk esirgeme kurumuna yerleştirir.
"Vermem Alim vermem dayanamaz ölür acısından"
Dur bakalım hanifem gün doğmadan neler doğar deyip sıkıca sarıldı kendi ayrı yüreği ayrı güzel karısına"
O sırada Nalinin odasında belli belirsiz ses duydular hızla yanına geçtiler sayıklıyordu ateşler içinde yanıyordu Hanife telaşla Alim yanıyor doktora götürelim der demez Alim Nalini kucakladığı gibi hastanenin yolunu tuttular..

"Diyarbakır( Amed)"

Diyarbakır anlatılmaz yazılmaz ne anlatanın anlattığı kadar ne de yazanın yazdığı kadardır hep bir eksiktir anlatılan da yazılan da onu iliklerine kadar yaşamayan bilemez o topraklarda yaşamayan anlayamaz...

Amedin en kudretli iki aşireti Azizoğlu/Karadağlı aşiretine düşen bombayla yer yerinden oynayacaktı.Kendal Ağa İstanbul'daki adamlarından aldığı haberle yıkılırken geçmişin sırları da ortaya dökülecekti elbet yıllardır ördüğü duvarlarin bir bir yıkılmaya vakti gelmişti hangi sır sonsuza kadar sır olarak kalmıştı ki zaten çetin bir hesaplaşma bekliyordu kendal ağayı vicdanını sızım sızım sızlatan.Aldigi haberle birden bire yıkılan Kendal Ağa'nın yanına koştu Zişan kadın ne olduğunu defalarca sordu ama bir cevap alamadı.Sessizliğe gömülmüş bir şekilde sabit bir noktaya bakıyordu öylece koskoca Kendal ağa tek kelime çıkmıyordu ağzından.Bir süre sonra kendine gelip ayaklandı yine ses etmeden Zişan kadın ne diyeceğini bilemedi ne olmuştu?sonunda kendal ağa "ben Narini almaya gidiyorum"dedi.
Zişan kadın ise duyduklarıyla adete buz kesmişti olmemismiydi?nereden çıkmıştı şimdi herkesin öldü sandiğı Narin yaşıyordu ya herşeyi anlatırsa ne yapardı Alisini yaşatmazlardı.Korkusu kendal ağaya değildi narin kendal Ağa'nın inanacağını düşünse en başından anlatırdı zaten kendal zamanında ona inanmayı seçmişti yine seçerdi bi şekilde asıl korktuğu ezoydu yasatmazdi oğlunu diri diri gömerdi.Bu konaktan çıkarken ettiği sözler gelince aklına buz kesti yine kendine gelemeden kendal ağa çıkmıştı kapıdan Zişan kadına ise öyle bakmakla kalmıştı arkasından...

Mirza kapıda duyduklarinin şokunu atar atmaz soluğu abalasının(hek)yanında aldı.Karadağlı konağına gelince korumalar hemen kapıyı açtı genc ağaya oda içeri girer girmez gözleri ablasını aradı cardakda bulunca hızla yanına abla(hek) diye seslendi.Ezo karşısında Mirzayi görünce hemen ayaklandı sıkıca sarıldı kardeşine telaşlı bir hali vardı.Mirzam dedi öpüp kolladi çok düşkündü kardeşlerine Narinle Mirza deyince akan sular dururdu onun için annesinin emanetleriydi hoş Narinine sahip çıkamamıştı yüreğindeki yangınıydi Narin şimdi onun ilgisini de Mirzaya vermişti kıymetlisiydi.O sırada Beriwan:
"Hoş gelmişsen Mirza ağam" dedi eğlenerek elinde büyümüştü Mirza..Beriwan ezonun can yoldaşı ahretliğiydi ağıtla evlendikten 2 yıl sonra agıtın kardeşi Bowerle evlenmişti iyi ki de evlenmişti..
Hoş bulduk dedi Mirza Ve hemen ablasına (Hek) döndü ve hek dedi buyur aslanım nedir bu halin dedi şöyle bir otur sana bir haberim var dedi.
"Söyle hele hayırmıdır dedi.Goz kırpıp ölen kimdir Bav mı?Zişan karısı mı yoksa Bekir iti mi?dedi gülerek:)
Beriwanda tutamadı kendini güldü arkadaşına Mirza ise abla(hek)bav bugün İstanbula Narin ablamı almaya gitti dedi tek solukta Ezo ise adeta kitlendi tek kelime edemedi beriwanin da ondan kalır yanı yoktu Mirza ablasını (hek) sarstı kendine gelen ezonun gözünden yaşlar sicim gibi akıyordu bir gülüyor bir ağlıyordu.
"Senin dilin ne der Mirzam Narinim yaşıyor mu benim "dedi.
Evet ablam( Hek) Nalın ablam yasiyor kulaklarımla duydum Bav yola çıktı bugün almaya gitti ablami dedi sıkı sıkı sarıldı kardeşine Ezo
" biliyordum Narinimin ölmediğini biliyordum diyerek Şükürler olsun Rabbime deyip ayağa kalktı"bir sağa bir sola gitti.Beriwan ise çocukluk arkadaşı kardeşi narinin yaşadığı şokunu üzerinden atmıştı atmasına ama sevinçten akan gözyaşları durmak bilmiyordu oda sarıldı ezoya tüm bu hengamede herkes sesleri duymuş avluya dökülmüştü.Agit ağa karısının bir ağlayıp bir güldüğünü görünce koştu hemen yanına Ezom nedir bu halin dedi.Kocasina sarılan Ezo ağıtım Narinim yaşıyormuş Mirza bav konuşurken duymuş İstanbuldaymis onu almaya gitmiş bizde gidelim dedi.Agit ağa ezonun alnından öpüp gözünün yaşını sildi hemen kapıdaki adamlarına haber verip hazırlıkları yapmalarını istedi.Peki ama nereye gideceklerdi nerede arayacaklardı hemen kendal ağayı aradı ama cevap vermiyordu.O sırada Mirza:
"Ablam(hek) Okmeydanı eğitim ve araştırma hastanesinde"dedi.Ezonun içine birden bir ateş düştü nesi varmış dedi.
"Bilmiyorum hek sadece o kadarını duydum" dedi.O sırada Ağıt ağa:
"Hadi hazırlan vakit kaybetmeden gidelim" dedi.Beriwan ne kadar çok istese de onlarla gitmeyi götürmediler konakta çocukların başında kaldı ve Ağıt Ağa Ezo Bower ağa yanlarında adamlarıyla yola çıktılar.Onlari neyin beklediğini bilmeden...

Bölüm sonu..

Açıkçası bu benim ilk hikayem ilk deneyimim vakit ayırıp okuyan herkese şimdiden çok teşekkür ederim.Hatalarim elbette ki olacaktır dediğim gibi ilk deneyimim hikayemi okuyan iyi yada kötü beğenip beğenmediğine dair yorum yaparsanız çok mutlu olurum.Keyifli okumalar...

SOL YANIM (TÖRE)Where stories live. Discover now