***

Afşin yerini aldıktan sonra hepimiz hazır pozisyonda ondan gelecek olan ilk işareti beklemeye başladık. Kalbim yine parmak uçlarımdaydı. Kolyemin ışığı bana cesaret fısıldarken, zihnimin karanlık sularından uzaklaşmak için çırpınıyordum. Ve beklenen ilk komut geldi! Afşin' in başını bir kez aşağı doğru indirmesiyle birlikte ellerimizi yanlara doğru açtık ve hızla elementsel güçlerimizi devreye soktuk. Gözlerim geceyi yırtan bu ışık cümbüşüyle hızla kapandığında, soğuk bir hava dalgası kollarımı yakıp geçmişti! Acıyla kendimi gözlerimi açmaya zorladığımda, yayımın Arat' ın yayına yenik düştüğünü desteğe ihtiyacı olduğunu görmüştüm. Sanırım Pamir' i hesaba katmayı unutan tarafım, birkaç saat önceki çalışmaya göre alev aldığı için yetersiz kalmıştı. Oysa şu an ortam az öncekine nazaran çok daha soğuktu! Sol tarafıma daha yüksek düzeyde enerji yolladıktan sonra sağıma döndüm. Afşin için yeterli gelen bu gücü aynı düzeyde tutmam gerekiyordu.

Yaylarımızın birleştiği yerlerden, ışından sütunlar göğe yükseliyordu. Toprak ayaklarımızın altında sarsılırken, rüzgar şiddetini iyice artırmıştı! Gökyüzündeki bulutlar sıklaşmış, yer yer çakan şimşekler ışın cümbüşümüze eşlik ediyordu. Birazdan güçlü bir yağmur başlayacağa benziyordu! Kor' un ayaklarının altından çıkan lavlar, kılcal damarlar misali ılık ılık akarken, hava şartlarına aldırmaksızın yer yer ateş olup yanıyordu. Evrenin dört temel elementi aynı anda aktifken, dengenin mükemmelliği zıt kutupları bile barışa itiyordu!

Bakışlarımız yeniden Afşin' de kesiştiğinde ikinci işarette gelmişti. Afşin' in atına ayak uydurup, eşit olmasına gayret ettiğimiz adımlarla çemberimizi daraltmaya başladık. Arat' la yaptığım çalışmadaki gibi gücü kısmamız, birbirimize yaklaştıkça sönmemiz gerekirken, aksine gücümüzün zirveye tırmandığını hissedebiliyordum. Ayaklarımızın altındaki, harfler adımlarımızla bir bir parlamaya, sihirli sözcükler geceye dokunmaya başlamıştı. Elementlerimizi simgeleyen çizgilerse, elementsel gücümüzün rengine uygun bir ışıkla kendilerini belirginleştirmişti. Doğmayan güneşe inat, aydınlatıvermiştik, evrenin kalbini...!

Zirve çizgisine geldiğimizde aynı anda durduk! Artık ışık da güçlerimiz de neredeyse zirve yapmak üzereydi. İçimdeki patlamaya hakim olma savaşımsa başlayalı çok oluyordu. Şu an yapacağım tek bir hata büyük zarara sebep olabilirdi. Onların zirvesiyle benimkisi örtüşmüyordu ve benim onlara ayak uydurmam gerekiyordu. Derin bir nefes alıp Afşin' e döndüm. Onunda bana bakıyor olduğunu gördüğümde içime bir sıkıntı tohumu düşmüştü. Başarabilecek miydim...?

Birkaç dakikanın ardından Afşin gözlerini gözlerimden ayırmadan başıyla son işaretini de verdi! Ve o an içimdeki patlamanın birazını hızla dışarı bıraktım. Avuçlarımdan akan alevler aniden büyümüş, koca bir alev kümesi şeklinde bir kolumdan Arat' a diğerinden de Afşin' e doğru akmaya başlamıştı. Kor bir ayağını hızla yere vurduktan sonra, lavlar da aynı şekilde büyümüş kılcal damardan adeta bir atar damara dönüşüp, yeri yararak çemberin merkezine doğru ilerlemeye başlamışlardı. Daha fazlasını istiyordum...

Soğuk bir dalga yüzümü yaktığında kafamı kaldırıp karşıma baktım. Pamir endişeli gözlerle bana bakıyordu. Aramızdaki uzun mesafeden ötürü duymam için kendini epeyce zorlayarak bağırdı:

-KES ŞUNU! NE YAPTIĞINI SANIYORSUN...! Sözleri kafamda şimşekler çaktırmıştı! Hemen sağımı ve solumu kontrol ettim. Ve o an Pamir' in neden bağırdığını, neyi yanlış yaptığımı anlamıştım! Afşin' e ve Arat' a fazla baskı uyguluyordum. Pamir' de karşı bir güçle bastırdığı için ikisi aramızda zor şartlar altında kalmışlardı. Gücümü düşürmek üzereyken Arat birden bire söndü ve hem ardından Afşin' de sönmüştü. Ben neler olduğunu bile anlayamadan Pamir, kollarını öne doğru uzatıp hızla beni vurdu. Fakat mavi alevleriyle değil sert bir su kümesiyle vurduğu için zarar görmemiştim. Sadece birkaç adım geriye sendeleyip, alevlerimi hızla içeri çağırmıştım.

AYKIRI:2 UYANIŞWhere stories live. Discover now