Düşününce

7 0 0
                                    

Lucieta'yı bırakıp kaldığım yere doğru yola çıktım. Onu bıraktığım andan itibaren kendimi yabancı hissedecektim. Yabancı topraklarda, bir filozofun peşinde, üstelik kalbini zamanına bile ait olmayan bir kıza kaptırmış bir yabancı.

Bu durumu daha ne kadar sürdürebilirdim. Düşününce kaybolmuş gibi hissettim içimi ısıtan iki şey vardı bir Luciieta'ya sevgim, bir de Nolalı'ya. Acaba bu dünya ne kadar süre ile beni kabul edecekti. Geri döneceğimi biliyordum 2017 yazına...

Düşününce, ne kadar imkânsızdı, şimdi soğuk bir rüzgâr eser ve Lucieta'yı elimden alırdı. Tüm rüya biterdi, üstelik rüyada ne gördüğümü unutturmak için bir şey uyandırırdı beni. Gereksiz bir telefon, bir zil sesi, modern yaşamın nefret edilesi oyuncakları...

Düşününce güzel rüyamdan uyanmam her şeyin sonu olurdu. Venedik bir daha asla eskisi gibi olmazdı. İşte bu yüzden Nolalı ile görüşmeliydim. Hah işte cep telefonu yok ki. Ne küresel ısınma var, ne fabrikalar, termik, nükleer santraller, elektrik, otomobil veya bildiğin iletişim hiçbir şey yok. Dertler yok, sağlığın elverdikçe yaşa ve ben ölümsüzüm bu rüyada, sanırım denemedim, nasılsa bir fırsat çıkar.

Düşündüm ve şimdi söylüyorum Lucieta ve ben tek bir zamana ait olamayız. Tek bir şehre, tek bir rüyaya... Biz varız ve hep var olacağız, aşkımız sonsuzlukta bir mucize. Başarabiliriz. Zamanın içinde dolaşabiliriz.

Rönesansın ÇocuklarıWhere stories live. Discover now