27.Bölüm - Kara Haber

777 65 18
                                    

Güney : ne? Anne ne diyorsun sen?

Güney : dün olmuş herşey... haberi bugün geldi...

Güney yıkılmıştı... eve gittiğinde Songüle sarıldı hemen...

Güney : babam... babam öldü Songül...

Songül de şok olmuştu. Sarıldı kocasına, teselli etti onu...

Songül: hadi, annene gidelim, kadın perişan haldedir...

Güney : hayır... benim sana ihtiyacım var, noolur...

Öylece sarılıp kaldılar. Ama Güney biraz sakinleşince annesinin evine de gittiler... Songül diğerlerine haber verir. Onlar da oraya gelip başsağlığı dilerler...

Akşam olup evlerine geldiklerinde Güney konuşmaya başlar...

Güney : babamdan nefret ettim ben. Annemi aldattı diye nefret ettim ben. Konuşmadım onla Songül.... en son ondan ne kadar nefret etttiğimi söyledim ona. Ama öldü, öldü...

Songül : geçecek sevgili... çok zor biliyorum, ama geçecek

Güney: iyi ki yanımdasın Songül, iyi ki varsın

Cenazeden sonra Güney yavaş yavaş kendini toparlıyordu. Ama babasıyla son bir kez olsun konuşmadığı için kendini kötü hissediyordu...

Eylül de günlerdir Rüzgarla konuşmuyordu. Herşey güzel giderken illa ki bir problem oluyordu, yorulmuştu. Serkan haklıydı belki de...

O gün Rüzgar Eylülle konuşmak ister...

Rüzgar : noolur yapma Eylül.

Eylül: konuşmak istemiyorum. Finaller geldi çalışmak istiyorum.

Rüzgar : daha finallere kaç gün var Eylül, sadece 2 dakika konuşalım

Eylül : istemiyorum

Rüzgar : Bak seni arkadaşlarımla tanıştırıcam... tanıştırmama sebebim utanmak falan değildi...

Eylül: tanıştırmana gerek yok tamam

Rüzgar: var Eylül var...sen istiyorsun

Eylül: artık istemiyorum

Rüzgar : ne istiyorsun peki? Hı? Söyle bana yapayım...

Eylül: ben ayrılmak istiyorum

Rüzgar : Ne? Eylül şaka de. Ne olur şaka olduğunu söyle.

Eylül: hayır... baksana kavga etmekten başka birşey yapamaz olduk son zamanlarda

Rüzgar : ama anlaşırdık biz.. olurdu yani...

Eylül: olmuyo...sen farklısın, benden çok daha farklısın. Farklı bi yaşantın var, arkadaş çevren var, karşımıza çıkıp duran eski sevgililerini söylemiyorum bile... bir gülüp beş kavga ediyoruz. Denedik ama olmuyo

Rüzgar : yapma Eylül, son kez deneyelim

Eylül : yoruldum

Rüzgar: sebep Serkan mı? Geçen gün sizi gülüşürken gördüm, o zamandan beri konuşmuyoruz seninle

Eylül: hayır tabii ki... orda biz Melis'i konuşuyorduk

Rüzgar : tamam.. ben sana layık değilim zaten.... madem ayrılmak istiyorsun, peki seni kırmıcam daha fazla

Rüzgar Eylülü bırakıp gider... Eylül de ağlıyordu. Ayrılmayı hiç istememişti ama yapmalıydı, olmuyolardı, uyuşmuyorlardı, anlaşamıyorlardı. Bambaşka karakterde iki insandı....

Serkan ise bahçede ağlayan Eylülü görünce yanına gider.

Serkan : Eylül? Nooldu?

Eylül: Ayrıldık... mutlu musun?

Serkan içten içe mutluydu. Ama Eylülü öyle görünce içi parçalanmıştı. Eylülü, bir başkası için ağlarken gördüğüne daha da üzülmüştü... sarıldı, Eylül de geri çekilmedi, ağlamaya devam etti...

Serkan : şişşt... tamam.. herşey güzel olacak Eylül

Eylül: olmayacak..ben neden mutlu olamıyorum neden? Birkaç gün yaşadığımı hissettim ben ya.. mutlu oldum... ama hoop bitti

Serkan : hepsi benim yüzümden oldu.. bunların hepsini benim yüzümden yaşadın Eylül. Ben seni bırakmasaydım, sen de Rüzgarla üzülmek zorunda kalmayacaktın...

Eylül birden ayaklandı. Serkanla dertleşmek şuanda yapmak istediği en son şeydi...

Eylül de Güney de günlerce mutsuz mutsuz dolaşıyordu. Kızlar Eylülün, Songül de Güney'in neşesini yerine getirmeye çalışıyordu...

Rüzgar da Eylül'le tanışmadan önceki haline dönmüştü. Akşamları, Eylül gibi temiz ve saf birini tanıştırmadığı ayyaş arkadaşlarıyla içmeye gitti. Ailesi de durumu anlamıştı.

Songül: sevgili, hadi dolaşalım biraz

Güney : tamam

Songül onu sahil kenarında, Sadullah öldüğünde onunla konuştuğu sandalın yanına getirir...

Songül : hatırladın dimi? Babam öldüğünde buraya gelmiştik...

Güney : ben yine kendimi suçluyordum

Songül : gereksizdi.. yine öyle.. baban gerçekten kötü şeyler yaptı ama senin onu ne kadar sevdiğini biliyordu eminim. Ayrıca senin gibi bir oğlu olduğu için gurur duyuyordu eminim...

Güney : seni seviyorum Songül, iyi ki hayatımdasın...

Songül: daha fazla bu durumunu sürdürürsen Zehra ablayı çağırırım. Evde senin keyfini bi o yerine getirebilir herhalde

Güney : sakın sakın. Tamam gerekirse tüm gün kahkaha atarım ama noolur çağırma...

Songül : tamam.. biraz da olsa mutlu olacaksan, çağırmam..

Güney : hamileyken ayrı bir haldeydi, doğurunca geçer diyordum ama şimdi daha beter oldu sanki

Songül: valla bence de öyle sevgili, ama çaktırma...

İkisi de gülüşürler. Sonunda Güney, o moddan çıkmıştı....

Eylül de bu süre içinde Serkanla daha çok vakit geçiriyordu. Serkan çok mutluydu. Dediği gibi olmuştu, Eylülle Rüzgar anlaşamayıp anlamıştı. O da Eylül için bekliyordu zaten. Ama Eylül için farklıydı bu durum. Arkadaşça biriyle konuşmak iyi gelmişti. Kızlar onu tekrar Rüzgarla olmaları için zorluyordu, ama Serkan zorlamıyordu. Sebebi belliydi ama Eylül, Serkanın desteğiyle kendini daha iyi hissediyordu.

Eylül, ajanstaki çekiminden gelip evde ders çalışıyorken beklemediği biri gelir.

Sevgi : merhaba Eylülcüm

Eylül: merhaba, buyrun içeri geçin...

Sevgi : ben seninle konuşmak için gelmiştim... yani Rüzgarla iyi gitmiyor sanırım

Eylül: biz ayrıldık, size söylemedi mi?

Sevgi : hayır, yani konuşmuyoruz daha doğrusu konuşamıyoruz çünkü eski yaşantısına geri döndü. Eve gelmiyor, gelse de çok geç gelip erkenden gidiyor.

Eylül: ben üzgünüm

Sevgi : senin suçun yok, Rüzgar zor bir çocuk. Problemleriniz olması normal

Okulda Eylül Serkanla oturuyorken, Rüzgar'ı sarışın bir kızla gülerken gördüğünde de yıkılmıştı...

Kalanların ArdındanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin