《11》Sırıtgaç Mı?

Start from the beginning
                                    

" Hayat somurtmak için çok kısa. Keyfine var dibine kadar yaşa." 

"Keko musun lan?"

Ciddileşti.

"Var galiba biraz ama gerçekten üzülmek için istesem tonlarca sebep bulabilirim ama üzülmekten yoruldum."

"Desene tam tersiyiz. Ben yorulunca vazgeçmem. Vazgeçsem burada bile olamazdım." dedim dalgaya vurarak.

"Vazgeçmediğin belli zaten. Senin bir günlük çalışman benim 10 senelik okul hayatımda toplam çalışmam falan."

Güldüm. Ender güldüğümü görünce gözlerini kocaman açtı.

"Bak sen şu işe. Seni güldürebileceğimi biliyordum." 

Yataktan fırlayıp sevinç dansı yapmaya başladı. Tam bu sırada hemşire teyze gelince bir kahkaha patlattım.

"Anlaşılan iyileşmişsin." dedi ciddiyetle. Ender bana yavru köpek bakışları atıp odadan sıvıştı.

" Arkadaşınız iyi. Dinlenmesi gerek. epilepsisi varmış ve aşırı dereceli duygu değişikliği yaşamış sadece. Uyanınca buraya gelmesini söyleyin. Hafif bir nöbet geçirmiş."

Revirden koşarak çıkıp yatakhaneye geldim. Yolda aklıma Ender'e babamı nasıl ikna ettiğini sormayı unuttuğum gelince sinirlendim.

Yatakhanede Eftalya korku ile Atakan'ın yanından ayrılmıyor, Polat ve Zümrüt bunların hallerine bakıyor, Ahenk ve Bediz birbirleri ile güreşiyor, Utku sıkkın bir şekilde elini çenesine koyuyor, Pars ise susuyordu.

"Paris!"

Ahenk Pars'a seslenince Pars ona döndü.

"Sen hiç Fransa'ya gittin mi?"

Bediz de destek çıkınca Pars kafa sallayarak susmaya devam etti.

"Atakan iyiysen gidiyorum. Kötüysen de gidiyorum."

Bunu diyen Utku ayağa kalkmış gidiyordu.

Atakan ses vermese de Ahenk ve Bediz de gitmişti.

Eftalya hala elini tutuyordu çocuğun.

Ben de Zümrüt'e bakış yollayarak ayağa kalktım.

"Eee iyi madem hadi Efta gidelim. "

Eftalya bana bakarak Atakan'ı işaret etti.

"Atakan'a arkadaşları bakar merak etme! "
"Amaaa!"

Eftalya daha da bağırmasın diye biz de Zümrüt ile yatakhaneye gitmiştik.

Odamıza girdiğimiz andan itibaren bağırdık. Çünkü Ahenk ve Bediz kıyafetlerimizi kesiyorlardı.

"Ne yapıyorsunuz!?"

Ahenk çok normal bir ifade ile suratıma bakınca daha da sinirlendim.

"Bu tişört sana çok uzun."
"Zaten o bir elbise Ahenk!"
"Yuh! Ben bunun altına pantolon giyerim lan!"

Diyen Bediz'e göz devirdim. Elbise giymeyi severdim. Efta kadar olmasa da alttan efil efil rüzgar esmesi ve bacaklarımı görmek hoşuma gidiyordu.

Neyse arkadaşlarımdan önemli mi canım! Dur ya tabi ki de önemli. Hışımla Bediz'in elinden yırtılmış elbisemi alıp üzerlerine doğru zıpladım. Gelsin kardeş kavgası.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Kavga Bediz'in özür dilemesiyle bitti. Kabaran saçlarımı düzeltip yatağıma gittim ve telefonumu elime aldım. Sınıf grubundan Ender'in numarasını alıp mesaj yazdım. 

Erva: Babamı nasıl ikna ettin?

Ender: Gece gece beni düşünüyor olman ne hoş.

Erva: Boş yapma da söyle.

Ender: Olmaz!

Erva: Sana çikolata alırım?

Ender: İdarede tanıdıklarım var diyeyim :))

Torpilci pislik. Bu beni sinirlendirmişti. Evet yaptığı benim için büyük bir şeydi ama torpilden nefret ederdim. Adaletsizlikti. Ender'e görüldü atıp İnstagram'da gezinmeye başladım. Ahenk fotoğraf atmıştı onu beğenip yorum yazdım. Yorumu gönderdiğim sırada bir mesaj geldi. 

Kıvanç: Özür dilerim.

Bu mesajın bu saatte gelmemesi gerekiyordu. Kıvanç bir yazılım şirketinin özel eğitimindeydi ve yazdığı yazılım sayesinde ayrıldığımız saatte bana her gün özür dilerim mesajı gelirdi. Ne kadar acımasızca olduğunu anlatmak zordu. Sırf bana kendini unutturmamak için bunu yaklaşık 8-9 aydır sürdürüyordu ve bu mesajlar ondan sadece nefret etmeme neden oluyordu ama bu mesaj doğru saatte gelmemişti. Mesaj kutumdaki 317 mesaj bildirimine tıkladım. Tahmin ettiğim gibi bugün zaten saatinde mesaj gelmişti. Şuanki gelen mesaj, elle yazılmış olmalıydı. Anlamlandıramadığım bir şekilde kalbimde bir sızı hissettim. Benden binlerce kilometre ötede o da beni özlüyordu. Bunu biliyordum ama acı çektiğinden emin olmak kendimi kötü hissettirmişti. 

Çevrim içi yazısına bakınca ikimizin de ekranın başında ekrana boş boş baktığını hissedebiliyordum. Ne olursa olsun Kıvançla kalplerimiz birdi. Hissettiğim şeyin gerçek olduğundan şüphem yoktu. Bundan önce böyleydi, muhtemelen bundan sonra da böyle olacaktı.

Fakat beklemediğim bir şey oldu. Telefon bir anda elimde titremeye başladı. Kıvanç arıyordu.

Yatılı OkulWhere stories live. Discover now