"Hiç eğlenceli değilsin."
"Sen çok eğlencelisin çünkü." dedi durağan bir tonda.
"Eyvallah." dedim sanki iltifat etmiş gibi.

"Bediz." dedi poşeti bırakıp tüm dikkatini bana çevirerek. "İşine bak."

Umursamadan bir şişe daha fırlattığımda kendine çarpmadan yakaladı. "Kendini komik mi sanıyorsun?"

"Evet."

"Bediz," dedi sabır diler gibi. "Hayatın ne denli tatsız veya tekdüze bilmiyorum ama bu şekilde çocuk gibi davranarak neyi amaçladığının farkındayım."

"Neyi amaçlıyormuşum?" dedim gözlerimi kısarak. Elimde çevirip durduğum başka bir pet şişeyi ona doğru fırlattım.

Topladığı çöpleri ayrıştırmayı bırakıp nihayet yüzüme baktı. "İlgi mi istiyorsun?" dedi. Ben, az kaldı o kendini beğenmiş suratına ezilmiş bir kutu kola atacakmışım gibi izlenim verirken. "Arkadaşlarına göre seni öne çıkartan hiçbir özelliğin olmadığını düşünüyorsun. Bu yüzden aptala yatıyorsun. Bir de şu ucuz erkek düşmanlığın ve 'kızsal' şeylere olan bariz düşmanca tavrın var." dedi kızsal kelimesini özellikle vurgulayarak.

Kolayı elimdeki poşetle beraber yere bıraktım. Öyle öfkelenmiştim ki onu yerden yere çalsam içim soğumayacak gibi hissediyordum.

"Gizlediğini sanıyorsun ama apaçıksın." Beni baştan ayağı süzdü. Dudakları yukarı kıvrıldı. Öylesine sahte bir tebessümdü ki beni iğrendirdi. "Söylediklerinden kaçı gerçek kaçı yalan?"

Cevap vermedim. O da beklemiyordu zaten. "Ah, kendine bile yalan söylüyorsun değil mi? Fanatik izlenimi veriyorsun ama bahse varım bir kez bile maç izlememişsindir. Oynayacağın zaman etrafta küçük arkadaş grubundan başka kimsenin olmamasına özen gösteriyorsun. Pasif agresif davranıyorsun ve gereksiz hezeyanlarla dolup taşıyorsun. Öyle tutarsız bir kişiliğin var ki, sana sadece bakan biri bile arkadaş grubundaki herkesten birkaç özellik alıp kendine bir karakter yarattığını görebilir."

Yere bıraktığı poşeti aldı, bana doğru yürüdü. "Merak ediyorum," dedi fısıltıyla. "Ne kadar zamandır içi boş bir kabuksun?" Ve benden olabildiğince uzağa gitti.

Sadece bakakalmıştım.

°○°●°○°●°○°●°○°●°○°●°○°●°○°●°

"Hah! sonunda bitti."

Abartıyla nefesini üfleyen Eftalya'ya baktım. Kızlar onu onaylarcasına başlarını salladılar. Zümrüt yerin pisliğine aldırmadan çöktüğünde ben de yanına oturdum. Tüm vücudum ağrıyla sızlıyordu.

"Okullar daha açılmadı ama bizim yiyecek stoğumuz tükendi. Alışverişe gidelim." dedi Erva.

Efta heyecanla ellerini çırptı. "Ayh! Erva haklı gratise de gideriz. İndirim varmış."

Yorum yapmak için ağzımı açtım ancak sonra vazgeçtim. Tüm enerjim bitmiş gibi yorgundum.

"Yalnız okuldan çıkış yasak." dedi Zünrüt. Her zaman uçarı planlarımıza soğuk sağduyu dökmek gibi bir hobisi vardı.

Ahenk ona bakıp sırıttı.

"İzin alacağımızı kim söyledi?"

°○°●°○°●°○°●°○●°○°●°○°●°○°●°

"Bu kötü bir fikirdi."

"Katılıyorum."

Ahenk'in liderliğiyle kameralara bant yapıştırmaya karar vermiştik -sadece arka çıkışa bakan iki kamera- Ancak hem ulaşamayacağımız kadar yüksekteydiler hem de Eftalya şeffaf bir bant getirmişti. Ona bir hayal kırıklığıymış gibi baktığımızda ise "Sadece bant istediniz nereden bilebilirdim?" diye kendini savunmuştu. Ve evet, haklıydı ama bu onu suçlamayacağız anlamına gelmiyordu.

Yatılı OkulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin