"Sen direnişi nereden biliyorsun?"

"Babam da onların içinde, ara sıra ben de haber taşıyarak yardım ediyorum."

Arthur kıza şaşkınlıkla bakıyordu. Bu masum kız, göründüğünden daha zorluydu.

"Başka kim bizden haberdar?"

"Bilmiyorum Leydim" dedi Liz.

"Leydim mi?" Laura bir kahkaha patlattı. "Bu ufaklık hiçbir şey hatırlamıyor."

"Neyi hatırlamıyorum Arthur?"

"Biraz karışık ama sana anlatmaya çalışayım."

"Zaman yok" dedi Gur. "Birileri burada olduğumuzu bildiğine göre bir an önce gitmeliyiz."

Laura kıza bakıp, "seni yanımda götüremem, başının çaresine bak kızıl" dedi. Ardından Arthur'u ve Gur'u pelerini ile sarmalayıp kayboldu. Liz arkalarından şaşkınlıkla bakakalmıştı.

Alfred sarayda yaşananlardan dolayı çok huzursuzdu. Hâkime'nin yönetim biçimine direnmek istiyordu ama yaşlı ve güçsüz olduğunu düşünüyordu. Hâkime, son kralın oluşturduğu meclisi işlevsiz hale getirmişti. Adı vardı ama gücü yoktu meclisin.

Leonard sinsice işlerine devam ediyordu ama Hâkime'nin dikkatini çekmemek için büyük işlere kalkışmıyordu. Toren'i sarayda gördüğü zamanlar görmezden geliyordu. Toren de ona çok meraklı değildi. Leonard'ın oyunlarından uzak durmaya gayret ediyordu.

Toren'in saraydaki pozisyonu iyiydi. Hâkime onun dürüstlüğüne ve yiğitliğine saygı duyuyordu. Bazen kendisini kızdıran eleştirileri olsa da Toren'i zindana atmamayı başaracak kadar dirayetliydi.

Arthur ve arkadaşları planlarını yaparken, Toren onlara içeriden yardım etmeye çalışıyordu. James'in direnişten olduğunu bilmediği için ondan uzak duruyordu. Tüm planlar, birbirinden habersiz olmaları yüzünden, olması gerekenden daha yavaş işliyordu.

Gur yeni geldikleri yere bakıp iç geçirdi. "Çok lüks bir yer beklemiyordum ama ahıra getireceğini tahmin etmemiştim." Burası son anda Laura'nın aklına gelmişti. Burada olmayı istemediği yüzünden belliydi.

"Senin cinsin burada rahat eder diye düşündüm" dedi Laura.

Gur, eskiden olsa kızacağı yoruma gülüp geçti. Arthur gergin gözüküyordu. "Burada ne işimiz var Laura. Burası neresi?"

"Babamın çiftliği Arthur. Bizi burada aramak akıllarına gelmez."

"Neden? Sonuçta ilk bakılacak yer aileni yanı olmaz mı?"

"Nasıl söylesem... Ben... biz... " Laura sözünü tamamlayamadan kapı açıldı ve elinde yabası olan yaşlı bir adam içeri girdi.

"Hırsızlar! Sizi sonunda yakaladım."

"Sakin ol ihtiyar."

"Bu ses... Laura?"

"Evet baba, benim."

"Bunca yıl sonra... Neden geldin?"

"Ben de seni gördüğüme sevindim."

Yaşlı adamın gözleri çok az görüyordu. Kızının yanındaki insanları gölge gibi seçti.

"Yanındakiler kim? Burada ne arıyorsunuz?"

"Onlar benim dostlarım. Yardımına ihtiyacımız var."

Yaşlı adam kızına bakıp homurdandı. "Bunca yıl sonra aniden gelip yardımımı istiyorsun. Kapıyı vurup giderken, geri gelebileceğini düşünmemiş miydin?"

Laura çoktan pişman olmuştu ama yine de cevap vermedi. Arthur araya girerek ortamı yumuşatmaya çalıştı. "Sizi rahatsız ettik üzgünüm. Benim adım Arthur, arkadaşım Gur."

"Kim olduğunuz beni ilgilendirmiyor" dedi ihtiyar, aksi bir sesle. "Hemen burayı terk edin."

"Baba..."

"Benim kızım öldü."

Yaşlı adam inatçı ve duygusuz davranmaya çalışıyordu ama içten içe üzülüyordu.

"Hadi gidelim" dedi Laura. Tam pelerinini savuracakken, "annenin cenazesine gelmeliydin" dedi babası. Laura kaldırdığı elini indirdi. "Gelmiştim ama seninle yüzleşmek istemediğim için gizlendim."

"Geldiğini görseydim..."

"Bir şey değişmezdi baba. Biz köprüleri çoktan yaktık."

"Neye ihtiyacın var?" Yaşlı adam kızının cenazeye geldiğini duyunca biraz yumuşamıştı.

Laura, Gur'un bileğini çekip babasının burnunun dibine kadar getirdi.

"Hımm." Yaşlı adamın çıkardığı bu sesten sonra bir sessizlik oldu. Sonra Laura'nın babası ceplerini karıştırıp bir şeyler çıkarıp geri koydu. Sonunda aradığını bulmuş gibiydi. Elindeki keseyi açıp içinden aldığı bir tutam tozu Gur'un bilekliğine serpti. Gur acıyla inlemeye başlayınca, Arthur ne terslik olduğunu sordu.

"Bileğim yanıyor, sanki biri kızgın demirle dağlıyor gibi."

"Geçecek" dedi aksi adam. "Az dişini sık."

Sonra başka bir toz çıkarıp onu serpince Gur rahatladı. Arthur olanları ilgiyle izliyordu.

"Babanın büyücü olduğunu bilmiyordum Laura."

"Ben lanet bir büyücü değilim" diye bağırdı yaşlı adam.

"Ona büyücü demen en büyük hakaret Arthur" dedi kadın.

"Peki ona ne diyebilirim?"

"Simyager."

Arthur, daha önce simyagerler olduğunu duymuştu ama ilk defa bu krallıkta bir tanesinin varlığına şahit olmuştu. Hâkime bir simyagerin varlığını duysa onu hapseder ve kendi emelleri için kullanırdı.

Aniden Gur'un bileğindeki bileklik açılıp yere düştü. "Başardın yaşlı adam" dedi Gur.

Aksi ihtiyar yüzündeki gülümsemeyi hızla kaybetti. "Şimdi gidebilirsiniz."

"Teşekkürler baba" diyen Laura pelerinini savururken babasının arkasından, "güle güle kızım" dediğini hayal meyal duymuştu.

Gur gücüne kavuşmuştu ama dediği gibi Hâkime'nin oluşturduğu bu alternatif zaman çizgisinden sapamıyordu. Önce yapılan büyüyü yok etmelilerdi.

Arthur geldikleri yerin sarayın içerisi olduğunu fark edince panikledi. Laura aranan biriydi ve Gur da kaçaktı. Onlarla birlikte yakalanırsa, kendisini de idam edeceklerini hayal edebiliyordu.

"Rahatla" dedi Laura. "Gur gücüne kavuşmuşken bize bir şey yapamazlar."

"Hâkime'nin gücünü küçümseme Laura."

Gur'un tecrübeleri ona düşmanını hafife almamayı öğretmişti. Laura duygularıyla hareket ediyordu. Eğer dikkatli olmazsa bu onun sonu olacaktı.

Gur bir an gözden kayboldu. Geri geldiğinde beti benzi atmıştı. Biraz soluklandıktan sonra heyecanla konuştu.

"Yakın geleceğe gittim ve korkunç şeyler gördüm. Hâkime büyük bir şey planlıyor ve onu durduramazsak krallığın yarısı yok olacak."

"Bu nasıl mümkün olabilir?"

"Kara büyü Laura. Hâkime kara büyü kullanıyor. Tanrı yardımcımız olsun, onu durdurmak zorundayız."

-DEVAM EDECEK-

Yayımlanma tarihi: 19.06.2017

Kelime sayısı:  

Bir Günlük Hükümdar (SY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin