16-Liz'in bedeni

3.5K 380 90
                                    

Zaman geçmek bilmiyordu, muhafızların hâlâ gelmemesi üzerine gözlerini açtı. Meşalenin ışığında etrafı görmek için başını çevirdiğinde, Liz'in yanında olmadığını gördü.

Birileri gelip bedenini almış olabilir mi diye düşünürken, hiç ayak sesi duymadığını hatırladı. Ölecekse bile Liz'in yanında ölmek istiyordu, bu yüzden kızı götürenlerin peşine düşmeye karar verdi.

Liz'e ulaşma dürtüsüyle hareket eden Arthur, hızla lâbirentin yollarında ilerliyordu. Son dönüşünde, meşalenin ışığında bir merdiven gördü, sönmeye yüz tutan meşaleyi ileri uzatıp merdivenleri çıkmaya başladı.

En tepeye ulaştığında, önüne çıkan kapının bir kulpu olmadığını fark etti. Meşale sonunda tükenmiş ve Arthur'u karanlığın kucağına terk etmişti. Biten meşaleyi atan Arthur, el yordamı ile kapıyı kontrol etti. Kenarları incelerken eline bir çıkıntı gelince, şansını deneyip bastırdı. Kapı klik sesi çıkararak kendisine doğru biraz açıldı.

Genç adam kapıyı kendine doğru çekmeye devam edince, içeriden gelen ışık gözlerini kamaştırdı. Girdiği odanın camından gelen akşam güneşinin ışıklarını gördüğünde, lâbirentten kurtulduğunu anladı.

Liz'in bedenini bulmak için son bir gayret göstermeseydi, asla oradan kurtulamayacaktı. Arthur'un gözleri ışığa alışınca bulunduğu odayı incelemeye başladı. Lâbirente girdiği odaya göre hayli küçük olan bu oda sade döşenmişti.

Lâbirentin çıkışının tam karşısına gelen bir kapı gördü. Son bir gayretle kapıya doğru ilerledi, kulpları tutup açtı. Bir anda büyük bir gürültü koptu, aynı anda sevinç nidaları atan muhafızlar Arthur'un sırtını sıvazlayıp tebrik ediyorlardı.

Arthur lâbirentten çıkışı bulduğu için kendisi adına sevinen askerlerin neşesine ortak olmadan, şaşkınlıkla karşısındaki kişiye bakıyordu.

Muhafız Lideri Toren kanlı canlı karşısında dikilmiş, yüzünde gülümseme ile adayı inceliyordu. Birkaç adım atıp Arthur'un omuzlarını tuttu.

"Başardın Arthur! Lâbirentten canlı çıkmayı başardın" dedikten sonra adamlarına dönüp, "aday için üç defa hurra!" diye bağırdı.

Tüm muhafızlar aynı anda üç defa "hurra" diye bağırdılar. Tek tek gelip adayın elini sıkıyorlar, sırtını sıvazlıyorlardı.

Arthur yaşadığı şoku atlatamadığı için tepki veremiyordu. Nihayet biraz kendine gelmeye başlayınca Toren'e baktı ve sordu, "sen beni öldürmeye çalıştın, bende kendimi korumak için seni öldürdüm. Bu gördüğüm hayal miydi? Yoksa şimdi mi hayal görüyorum?"

Toren açıklama yapmak için Arthur'un kulağına fısıldadı. "Lâbirentte gördüğün şeyler hayaldi. Orada bazı tuzaklara yerleştirilmiş zehirli mantar tozları vardı. Onlara denk gelmişsin, gördüğün gibi ben sapasağlam karşındayım."

"O zaman Liz ölmedi!" diye düşündü aday.

Arthur lâbirentten çıktığından daha fazla, Liz'in ölmemesine sevinmişti. Gördüğü şeylerin hepsi hayalse, Liz bir yerlerde kanlı canlı yaşamını sürdürüyordu.

"Ümitsizliğe kapılıp hayaller gördüğün halde çıkmayı nasıl başardın Arthur?" diye soran lidere baktı Arthur, "Liz sayesinde" diye cevap verdi. Liz'in adını andığında Toren'in gözlerinden bir gölge geçti ama hemen kendini toparladı.

"Sonuçta başardın, sürenin bitmesine çok az kalmıştı. Görevli muhafızların, peşinden labirente gireceklerinden endişelendim."

Toren'in kendisi için endişelenmesi, Arthur'un labirentte gördüğü hayali anımsattı. Şimdi endişeli olan adam, hayalinde kendisini öldürmeye çalışıyordu.

Bir Günlük Hükümdar (SY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin