55-Alfred'e ne oldu?

1.1K 151 33
                                    

Özet: Leonard ve adamı Spike diğerleri ile karşılaşırlar. Hepsi hayaletlerden saklanmak için kutsal mekâna sığınmışlardır. Spike Denos'u öldürdüğünü itiraf eder. Laura onu biraz hırpalar. Gur yanlarına gelir ve hayaletleri görmediğini söyler. Toren'i söylediği sözden dolayı cezalandıran Gur onu ıssız bir adada haftalarca mahsur tutar. Spike'ı da ceza olarak öyle bir yere gönderir. Leonard'ı yanlarına alan grup beraberce hareket ederler.

*** Yeni Bölüm ***

3.Gün 3.Çeyrek

Grup birkaç saat daha beklemeye karar verip dinlenmişti. Fakat Gur hayaletleri görmediği için onlarla kalmamıştı. Kendi planlarını diğerleri ile paylaşmadığı için gelip gitmesine aldırmadıklarını düşünüyordu.

Spike'ın yokluğu Leonard için çok sıkıntılıydı, kendisini savunmasız hissediyordu. Grupla kalmasının tek sebebi, hayaletlerden korkmasıydı. Biraz da büyücülerden çekiniyordu. Arthur'dan nefret etse de, haksız yere kendisini cezalandırmalarına izin vermeyeceğine güveniyordu.

Laura yanlarına geldiğinde, biraz daha sakin gözüktüğünü fark ettiler. Kızarmış gözleri, ağladığı gerçeğini ortaya döküyordu.

"Gur bana katili nasıl cezalandırdığını anlattı. Açıkçası hoşuma gitti."

"Tatmin olmana sevindim, aksi halde onu öldürmek isteyecektin."

"Hâlâ öldürmek istiyorum Arthur ama bununla da yetinebilirim."

Leonard dikkat çekmemek için konuşmuyordu. Spike'ın yanına gönderilmeyi göze alamadığı belliydi. Laura neden hâlâ burada durduklarını sordu.

"Hayaletler buraya giremiyor" dedi Liz.

"Ne hayaleti?"

"Sen de mi görmüyorsun onları Laura?" Toren büyücülerin hayaletleri göremediklerini düşünmeye başlamıştı.

"Siz neden bahsediyorsunuz?"

"Kapıdan kafanı uzatıp baksan anlarsın" dedi Liz ters bir şekilde.

Laura kapıyı açıp koridora baktı ve içeri döndü. Bu dışarıda dolaşanları mı söylüyorsunuz?"

"Evet, şimdi hayaletleri görebiliyor musun?"

"Salak olduğunu biliyordum kızıl ama bu kadar saf olduğunu bilmiyordum. Onlar hayalet değil."

Liz tam ters bir cevap verecekken Toren araya girdi. "Onlar hayalet değil de ne demek? Görmüyor musun içleri şeffaf."

Laura, muhafızın uzamış sakalına baktı. "Sakal yakışmış."

"Bırak şimdi sakalı, bunların ne olduğunu açıkla." Liz sinirli bir ses tonuyla konuşuyordu.

"Bak ufaklık, senin o kızıl kafanın alamayacağını biliyorum ama dikkatlice dinlersen ve içinden on kere tekrar edersen eminin anlayacaksın. Bunlar saray halkı."

Liz kadına doğru hamle yaparken, Arthur kızın kolundan çekip durdurdu. "Laura, saray haklı topluca öldü mü?"

"Hâlâ anlamıyorsunuz. Saray halkı ile aramızdaki zaman farkı yüzünden, onların hareketlerini gecikmiş olarak görüyorsunuz. Aynı zaman diliminde olmadığımız için onlar size hayalet gibi gözüküyor."

"Onlar da bizi görüyor mu?"

"Hayır, yani sanırım, emin değilim. Neden Gur'a sormuyorsunuz? Zamanın efendisi o değil mi? Ben sadece ne yaptığını bilmeden zamanı kurcalayan biriyim."

Bir Günlük Hükümdar (SY)Where stories live. Discover now