💫12.Bölüm "Nişanımız?"💫

19.7K 1.6K 406
                                    

"Araf yavaş git oğlum."

Annemin uyarıları bir kulağımdan giriyor diğerinden çıkıyordu. Belki de hiç girmiyordu bile. Çünkü umut doluydum, heyecan doluydum.

Evin önüne gelince arabayı durdurdum. İnmeye cesaret edemiyordum. Ya bu heyecanım boşa çıkarsa ne yapardım?

"Emre de burada." Diyen annemin sesiyle anneme baktım. Babam ne arıyordu burada?

"Hadi in bakalım." Dedi annem. Arabadan yavaşça indik. Arabayı kilitledikten sonra korkak ve sarsak adımlar atarak eve ulaştım, zile bastım. Kapıyı açan Emir'di.

"Hala?" Diye sorarcasına konuştu. Niye geldiğimizi anlamak istiyor olmalıydı.

Annemin,  "Çekilsene Emir." Diyen sesiyle kenara çekildi.

Babam ve dayım salonda görünmüyordu ama ikisinin arabası da buradaydı. Halam yorgun bir suratla kanepede oturuyor, Emir ise ona bakıyordu.

"Elvan."

Annemin konuşmasıyla halam kafasını kaldırıp anneme baktı.

"Büşra ben çok kötüyüm." derken sesi öyle bitkin çıkmıştı ki, halamın bu haline içim acıdı. Annem hızla halamın yanına oturup kollarını ona sardı.

"Bu sorunların hepsi çözülecek." Diyerek teselli etmeye çalıştı annem.

"Enise dünden beri odasından çıkmadı bir şey de yemiyor." Deyip ağlamaya başladı.

Halama ve dayıma kızıyordum ama onlar da zor durumdaydı. Halamı daha önce hiç bu kadar bitkin görmemiştim.

"Enise'yi üzmek beni o kadar çok üzüyor ki. Bu dünyadan soyutlanmak istiyorum." Dedi halam burnunu çekerek. Çok perişan bir haldeydi.

"Enise’yle bir de ben mi konuşsam?" Dedi annem.

Ne konuşmasından bahsediyordu bu kadın? Daha yeni bana seninle evlensin diyen o değil miydi? Şimdi Asaf'la evlensin diye ikna mi edecekti?

"Anne." Dedim ama annem beni umursamadı bile.

"Ben bir konuşayım." Diyerek halamdan uzaklaşıp ayağa kalktı. Enise'nin odasına doğru giderken bende arkasından gittim. Koridorda kolundan tutum.

"Anne ne saçma-" Sinirle konuşurken annem elini ağzıma koydu.

"Enise'yle konuşacağım önce. Eğer onu ikna edersem, diğerleri zaten ikna olur." Dediğinde çatık kaşlarım düzelmiş, dudaklarım kıvrılmıştı. Demek ki benimle evlenmesi için konuşacaktı.

"Tamam." Dedim. Annem arkasını dönüp Enise'nin odasının önüne gitti ve kapıyı tıkladı sonra içeri girdi. Ben de geri salona, halamın yanına gittim.

"Anne yeter artık ağlama." Diyerek annesinin göz yaşlarını siliyordu Emir.

"Emir kardeşin ne kadar üzülüyor görmüyor musun?"

"Görüyorum anne. Bu benim de canımı yakıyor ama başka bir çözüm yolu yok. O zaman boş vereceksiniz ve şirket batacak." Dedi Emir.

"O şirkette dedenin çok emeği var. Baban orayı üzerine alırken söz verdi, ne olursa olsun sonuna kadar bu şirketi ayakta tutacağım dedi. Bir yolu varken biz o şirketi iflas ettiremeyiz." Dedi halam ağlarken. Gerçekten de şirkette dedemin çok fazla emeği vardı. Bir o kadar da halam, annem ve dayımın. Üçü de mimardı ve çok güzel işler çıkarıyorlardı. Annem daha fazla evde çalışıyordu. Halam da Elif büyüyene kadar bırakmıştı işini.

"Biliyorum anne biliyorum ama Enise'den önemli mi? Hem Asaf'la evlendireceksiniz ama ya Asaf kabul etmezse." Dedi Emir.

Şu çocuğun adını duymak bile sinirlerimi hoplatıyordu.

"Asaf kabul etmezse ne yapacağız bilmiyorum."

"Anne başka bir yolu olmalı." Diyerek halamın başından öptü Emir.

Dikildiğim kapı kenarından yürüyerek halamın öbür yanına oturdum.

"Hala böyle yaparsan Enise daha çok üzülür, biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum Araf ama elimden bir şey gelmemesi acıtıyor canımı. Kızımı böyle bir şey yüzünden mutsuz etmek kalbimi sıkıştırıyor." Dedi.

"Halam, canım benim. Üzme kendini bu kadar." Diyerek alnından öptüm.

"Tamam paşam tamam." Derken bana sarılmıştı. Emir ise gülümseyerek izliyordu bizi.

"Bana sarılma yeğenine sarıl sen." Diyerek sitem etti Emir.

"Olur mu öyle şey." Deyip diğer kolunu da Emir'e sardı halam.

"Aynne" diyen uyku mahmuru ince sesi duyunca kafamızı kapıya çevirdik. Elif elleriyle gözlerini ovarak geliyordu. Uykudan yeni uyanmış olmalıydı.

"Uyandın mı annem?" Deyip ayağa kalktı halam. Sonra Elifi kucağına aldı.

"Hala, babamla dayım nerede?" Diye sordum.

"Onlar çalışma odasındalar. Şirketi kurtarmak için diye başka bir şeyler arıyorlar." Diyerek yüzüne buruk bir tebessüm kondurdu.

"Ayya geymiş." Dedi Elif, halamın kucağından bana bakarken.

"Evet geldim küçük fare." Dediğimde güldü.

Ona küçük fare demem hoşuna gidiyordu. Çoğu kişi kendisine fare denmesini istemezdi ama bu Elif'in hoşuna gidiyordu.

Merdivenlerden gelen ayak sesleriyle gözlerim oraya odaklandı. Babam ve dayım suratı asık bir şekilde iniyorlardı merdivenlerden.

Bu aralar ailemizin üzerinde kara bulutlar vardı. Bir türlü mutlu olamıyorduk. Gerçi o kara bulut benim her zaman üzerimdeydi. Enise benden uzaklaşınca o bulut yaklaşmıştı bana, Enise bana yaklaşana kadar da uzaklaşmayacak gibiydi.

O sırada telefonum çalmaya başlayınca elimi cebime götürüp telefonu çıkardım. Burçak arıyordu. Ben onu tamamen unutmuştum. Telefonu açarak odanın köşesine gittim ve kulağıma götürdüm.

"Araf!" Diyerek bağırmıştı.

"Neredesin ya? Bugün ikimizin de dersi var saat ikide hani beni de alacaktın?" Dediğinde avuç içimle alnıma yavaşça vurdum.

"Burçak bizim ailede bir sürü olaylar oluyor. Ben bir kaç gün gelmem. Bugün için de özür dilerim haber vermem gerekirdi, unutmuşum." Dediğimde Burçak sakinleşmişti.

"Kötü bir şey mi oldu?" Diye sordu.

"Sonra sana anlatırım ama simdi olmaz." Dedim. Şimdi herkesin içinde anlatamazdım.

"Tamam ama kendini fazla üzme olur mu?"

"Tamam." Dedim

"Tamam." Dediğinde gülümsedim.

"Hadi kapat." Diye konuştum.

"Tamam." erken son heceyi uzatmış ve telefonu kapatmıştı. Burçak'la telefon konuşmalarımızın sonu hep böyle komik oluyordu.

Babam ve dayıma baktığımda çoktan koltuğa oturmuşlardı. Annem de içeriye gelmişti. Elif'i de Enise'nin yanına götürmüş olmalılardı. Herkes oturuyordu bir ben ayaktaydım. Boş olan, Emir'in yanına oturdum.

"Ne yapacağız o zaman?" Diye sordu halam.

"Elvan bu soruyu sorup durmayın kafayı yiyeceğim." Dedi dayım saçlarının arasından elini geçirerek.

"Sakin ol Serkan." Diyen annemdi.

Sustuk. Sessizliğin içine bomba gibi düşen annemin cümlesiydi.

"Ben bir yol daha buldum." Dedi.

Herkes umutla ve merakla anneme bakarken, ben korku ve heyecanla bakıyordum. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki.

"Neymiş o?" Dedi halam.

"Aslında çözüm yolları aynı." Dedi annem. Hiç kimse bir şey demeyince devam etti konuşmasına.

"Siz, Asaf'la Enise'yi evlendirmeyi düşünüyorsunuz ama benim o günden beri kafamda bazı korkular var." Dedi annem. Halam ve dayım yerinde dikleşti.

"Ne korkusu?" Diye sordu dayım.

"Asaf’a ne kadar güveniyorsunuz? Yani kızınızı onunla evlendirecek kadar güveniyor musunuz?" Dediğinde yine bir sessizlik oldu.

"Asaf iyi çocuk. Güveniyorum ben ona." Dedi halam ama sesinde tedirginlikte vardı. Annem bana bakıp geri dayıma döndü.

"Sen?" Dedi sadece. Dayım sıkıntıyla bir nefes verdi.

"Ben kimseye güvenmiyorum. Kızım söz konusuysa güvenemem."

"Benim korkum şu: Ya Asaf, Enise'ye istemediği bir şey yaparsa?"

Bu cümleyle herkes buz kesmişti. Bu düşünce annemin kafasında gerçekten vardı. Yani Asaf'la evlendirmesinler diye söylediği bir şey değildi. Annem gerçekten Asaf'ın Enise'ye bir şey yapacağından korkuyordu.

Dayım hızla yerinden kalktı. Stresli bir şekilde bahçe kapısına doğru yürüdü. Bir yandan da ensesini ovalıyordu. "N’apacağım ben!" diye bağırarak kenarda duran sehpalara tekme atmasıyla hepimiz irkilmiştik.

"Serkan sus, otur ve beni dinle artık!" Diye bağırdı annem.

"Oturunca ne olacak!?"

"Enise'yi güvendiğin biriyle evlendirebilirsin." Dediğinde dayımın bakışları durgunlaştı.

"Kimseye güvenemem ki." Dediğinde halamın bana bakan bakışlarını gördüm. İyiden iyiye heyecan yapmıştım. Ellerim terlemişti. Avuç içlerimi pantolonuma sildim.

"Emin misin?" Dedi annem.

Dayım ellerini nereye koyacağını bilmeden hareket ediyordu.

"Bilmiyorum Büşra! Senin güvenebileceğin biri var mı!?" diye sordu. Sorusunun cevabının hayır olduğuna emin gibiydi. Annem rahatlıkla arkasına yaslanarak cevap verdi.

"Var."

Babam dahil olmak üzere hepimizin başı anneme çevrildi.

"Kim?" Diye sordu halam. Sesi umut doluydu.

Kalbim yerinden fırlayacak gibiydi. Ayak parmaklarımı içe doğru bükmüştüm.

Annem kaşlarıyla beni gösterdi. Herkes bana baktı. Nereye bakacağımı bilmiyordum .Heyecandan ölecektim galiba. Gözlerimi anneme diktim, annem cesaret vermek istercesine bakıyordu gözlerime.

"Saçmalama Büşra." Dedi dayım.

Niye böyle demişti ki? Saçma bir şey değildi ki. Aksine çok güzel bir fikirdi!

"Bence de." Dedi hiç konuşmayan Emir.

Şuan heyecanım sönüyor onun yerini bir üzüntü alıyordu. Kabul etmeyecekler miydi? Oysa küçük bir çocuğun ilk defa bisiklete bindiği an gibi heyecanlıydım buraya gelirken.  Öyle mutluydum.

"B-bence olabilir."

Bu kekeleyen ses tüm umudum olmuştu. Halam olabilir demişti!

"Arafa kendimden daha fazla güveniyorum ama..." deyip sustu dayım. Dayımın böylesine güvenini kazanmak mutlu etmişti beni ama 'ama' demesi üzmüştü. Ama demek yerine kabul etsen ya dayı!

"Aması ne?" Dedi annem.

Babam hiçbir konuşmaya karışmadan öylece bakıyordu.

"Enise bunu kabul etmez. Onlar beraber büyüdüler, kardeş gibi." Dedi dayım.

Enise’yle bana kardeş yakışması yapmalarından nefret ediyordum. Bundan iki sene önce Enise'yle Seçil'i sarılırken görünce babama anlatmıştım. Tabi o zaman Seçil'in Seçil olduğunu bilmiyordum. Haliyle sinirlenmiştim. Babam da nedenini sorunca, o benim kardeşim gibi demiştim. Ben de tam bir salaktım!

"Ben Enise'nin kabul edeceğini düşünüyorum." Dedi annem.

"Hem de artık, onlar kardeş gibi büyüdü demeyi kes Serkan"

Annemin ikinci cümlesiyle halam dikkatle bana bakmaya başladı. Sanki bir şeyleri çözmeye çalışıyor gibiydi. Halamı yan gözle görüyordum ama daha yüzüne bakmaya cesaretim yoktu.

"Bir şey soracağım?" dedi Emir

Hepimiz ona baktım.

"Baba senin ortağı olacağın adam Enise'nin, oğluyla evlenmesini istiyor. Sende Enise’nin nişanlı olduğunu söyledin. Bu adam hala nasıl seninle ortak olacak?" Diye sorduğunda bunu aslında benim de merak ettiğimi anladım.

"Adama Enise nişanlı deyince inanmadı. Hatta bizi takip ettirdiğine eminim. Eğer gerçekten Enise'nin nişanlı olduğuna inanırsa benimle ortak olacak." diyerek her şeyi açığa kavuşturdu dayım.

Emir, "Peki nereden bilecek gerçekten nişanlı olduğunu?" Diye sordu   Dayım sıkıntıyla bir nefes alıp verdi

"Evde aile arası bir nişan yaptığımızı, büyük bir nişan yaptığımızda onu da çağıracağımı söyledim. Yani her şey gerçekmiş gibi nişan yapacağız." Dedi dayım.

"Anladım." Diyerek sustu Emir.

Hepimiz dayıma bakıyorduk, kararı o verecekti. Hayatım boyunca bu kadar stres yapmamıştım.

"Tamam. Enise’yle konuşacağım. O da kabul ederse, bir kaç haftaya kadar nişanı yaparız." Dedi dayım.

Bu cümle beni öyle rahatlattı ki. Dayım bana bakarak odadan çıktı. Enise’nin yanına gidiyor olmalıydı.

"Ben de gideyim." Diyerek yerinden kalktı halam.

Halam da odadan çıkınca kocaman bir nefes verdim. Şuan sırıtmamak için kendimi tutuyordum. Emir'in telefonu çalınca, Emir telefonuyla birlikte koridora geçti.

"Bu nereden çıktı!?" Diye geldiğimizden beri konuşmayan babam konuştu.

"Sana ne Emre? Biz başımızın çaresine bakabiliriz ya. Bu sorunu da çözdük işte."

"Büşra simdi bana laf sokmanın zamanı değil. Nereden çıktı bu, Araf'la Enise'nin evlenme fikri?"

Babam sinirlenmiş gibi görünüyordu. Ona daha önce söylemediğimiz için miydi bu sinir?

"Dün gece oğlun eve gelmedi. Bunun nedenini anlayamayacak kadar salak mısın Emre? Araf'ın ne kadar üzüldüğünün farkında değil misin!?"

Annemin sesi de babam gibi sinirliydi.

"Ama senin umurunda mı? Değil tabi ki. Neymiş? Araf başının çaresine bakarmış. Gördüğün gibi başının çaresine bakıyor. Karışma!" diye bağırdı annem. Annem neye bu kadar alınmıştı? Babamla tartıştıklarını söylemişti ama ben bu kadar ciddi olduğunu düşünmemiştim. Annemin çenesi titremeye başlamıştı ve gözleri dolmuştu. Annemin ağlayacağı zaman çenesi titrerdi. Enise’nin de öyle.

"Büşra'm ağlama." Dedi babam annemi tek kolunun altına alıp kendine çekerken. Annem babamın ağlama demesiyle gözyaşlarını saldı.

"Çekil dokunma bana!" Derken babamdan uzaklaşmaya çalıştı.

"Şş ağlama." Diyerek saçlarını okşamaya başladı babam. Annem kollarını babamın beline sardıktan sonra kafasını göğsüne gömüp ağlamaya başladı. Annemin ağlamasını izlemek en nefret ettiğim şeylerden biriydi.

"Benim sana niye öyle dediğimi biliyorsun." Diye fısıldadı babam.

Ne olmuştu bunlara da bu kadar birbirlerine kırılmışlardı. Birbirlerine kırılsalar da yine birbirlerinde tamir oluyorlardı.

"Biliyorum ama yine de üzdün beni." Dedi annem boğuk sesiyle. Yüzü babamın göğsüne gömülü olduğu için sesi boğuk çıkmıştı.

Annem sakinleşince geri çekildi ve gözlerini sildi. Saçlarını da eliyle düzelttikten sonra babama baktı. Birbirlerine o kadar güzel bakıyorlardı ki, kim olursa olsun onlara imrenirdi.

Dayım biraz sonra içeri girdi. Bana dik dik bakıyordu. Sanki bana sinirli gibiydi.

"Serkan, oğluma niye öyle bakıyorsun?" Dedi annem. Dayım anneme döndü.

"Sen ağladın mi?" Dedi endişeyle.

"Boş ver beni, Emre'yle tartışmıştık hallettik."

"Enise’yle konuştuk." Dedi dayım.

"Ee." Dedi babam. Cidden şimdi heyecandan bayılabilirim.

"Eesi kabul ediyormuş." Dediğinde kafamı yere eğip kocaman gülümsedim.

"Gülüyor mu bu!?" diye sinirle sordu dayım.

"Yoo." Diyerek kafamı başka bir yere çevirdim. Ben gülmeyeceğimde kim gülecek?

"Bilmediğim bir şeyler var değil mi?" diye sordu dayım. Ama hiç kimse ağzını açmadı

Dayıma, kızını seviyorum diyemezdim. Çok saçma ama utanıyordum.

"Araf bak seni severim biliyorsun ama biraz daha sırıtırsan dayak yiyeceksin." Dediğinde annem kıkırdadı.

"Ee nişan ne zaman?" Diyerek içeri girdi halam.

Ne zaman olacaktı nişanımız?

Nişanımız?

Ben ve Enise,

Nişan,

Evlenmek,

Ben Enise’yle Evleniyordum!!

__________________________

Gelecek bölüm nişan var gibi görünüyor.

Sırf nişan nişan diyen okurcan (@mevludeavcı) için nişan yapıyorum.Yoksa nişan olmayacaktı.

Bekleyin bakalım nişanı.Yorumlarda uzun uzun konustuğum o kadar güzel kişiler var ki.Hepinizi öpüyorum..

Neyse yorumları bekliyorum.

Düzenlenmiştir❤

16.06.2017

YILLAR GEÇSE DE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin