2.BÖLÜM

542 111 5
                                    

BAEKHYUN

Sırf birinin hayatını kurtardım diye babamın bana böyle bir ceza vermesine hala inanamıyordum. Bazen ona baba demek bile gelmiyor içimden. Sanki benden kurtulmak istiyormuştu da bu sadece bir bahane olmuş gibi geliyor.

Aslında o kadar üzülmüyorum, babam umrumda bile değil, zaten hiç bir zaman babammış gibi davranmadı bana. O yüzden onu bir daha görmeyeceğim için üzgün değilim.
Özleyeceğim bir arkadaşımda yok zaten, en son yaşadığım iğrenç olaydan sonra kimseyle arkadaş olmamaya karar verdim.

Ama annem. Tanrım ben onsuz asla yaşayamam. Beni üzen tek şey de bu. Onu bir daha görememe düşüncesi bile beni öldürüyor. Ama asla böyle bir şey olmayacak çünkü burda fazla kalmayacağım. Babam sadece bana bir ders vermeye çalışıyor. En azından ben öyle olduğunu düşünüyorum. Çünkü ben gökyüzü prensiyim.

Nerdeyse pes etmek üzereydim. Babamın beni kimsenin olmadığı ıssız bir ormana indirdiğini düşünmeye başlamıştım ki ev olduğunu düşündüğüm o yeri görene kadar.
Sevinçle gülümsedim ve hızlı adımlarla büyük eve doğru ilerledim.

Kapıya ulaştığımda hemen zile bastım. Hala şeker gürmüş küçük bir çocuk gibi sevinçle gülümsüyordum. Çok acıkmıştım ve yorgunlutan ölmek üzereydim. Umarım evin sahibi iyi biridir.

Nerdeyse beş dakikadır zili çalıyor olmama rağmen kapıyı kimse açmamıştı.
Sanırım evde kimse yoktu eğer biri olsaydı şimdiye kadar zilin sesini duymuş olurdu.

Tanrım açlıktan ölmek üzereydim. Daha fazla ayakta durabileceğmi de düşünmüyordum.

Yarım saattir kapının önünde oturuyordum ve ne gelen vardı ne giden.
Oturduğum yerden kalktım. İçeri girmem gerekiyordu, hava kararmıştı ve ben karanlıktan nefret ederim. Her ne kadar birinin evine izinsiz girmemem gerektiğini bilsemde girmek zorundaydım. Gidebileceğim başka bir yer yoktu ve ben kesinlikle bu karanlık ve soğuk yerde daha fazla duramazdım.

Kolaylıkla kapıyı açtım ve tedirgin adımlarla içeriye girdim. Her ne kadar evde birinin olmadığını bilsemde korkuyordum. İçerisi karanlıktı ve hiçbir şey görünmüyordu.
Etrafı aydınlatmak için sağ elimin içindeki yıldızı kullandım.

Evet sağ elimin iç kısmında bir yıldız vardı, ve geceleri parlıyordu.

Aslında dünyaya indirildiğimde onun yok olacağnı düşünmüştüm çünkü o gücümü temsil ediyordu. Babamın beni güçlerimle göndermeyeceğini düşünmüştüm. Onu bana babam vermişti, en azından bana öyle olduğu söylenmişti, ama neyse ki hala bendeydi. Yıldızımı seviyorum. Şuan da bana fazla güç vermiyor, sadece ufak şeyler. Kral olduğum zaman tamamını kullanabilecektim. Tabii olabilirsem.

"Merhaba. Evde kimse var mı?"
Tedirgin adımlarla evin içine doğru ilerlerken, evde birinin olup olmadığı konusunda emin olmak için seslendim.

Ama cevap gelmedi. Evde kimse yoktu.

Tanrım evin içide dışı kadar güzeldi. Galaxy de böyle evler yoktu kesinlikle.

Mavi ve pembe koltukların olduğu geniş ve şık görünen bir odaya girmiştim. Duvarlar beyaza boyanmıştı. Buda odanın daha geniş ve ferah görünmesini sağlıyordu.

Koşarak ilerledim ve kendimi koltuğun üzerine attım. Yorgunluktan ölmek üzereydim ve daha fazla ayakta durursam ayaklarımı kaybedebilirdim.

Oh gerçekten de koltuk göründüğünden dahada rahattı.
Zaten yorgundum ve bu rahat kultuk bana herşeyi unutturup öylece uykuya dalamamı sağlamıştı.

***

Sabah karnımın isyan çığlıklarıyla uyanmış ve hemen mutfağa bulup karnımı susturmuştum. Neyse ki yiyecek bir sürü şey vardı. Ve eve hala kimse gelmemişti.

DEAD KİNGWhere stories live. Discover now