Beş Ay Sonra

8.9K 467 7
                                    

Yeni kitabım olan Yıldızlar Arası isimli fantastik bilim kurgu karışımı olan romanım üzerinde çalışırken, Vegas tatilinden sonra hızlıca biterek teslim ettiğim Eskort isimli romanımdan oldukça olumlu tepkiler almış ve devam kitabının yazılmasıyla ilgili görüşmelere başlamıştık.

Marcus'la yaptığımız konuşmalardan sonra kafamda belirmeye başlayan fikirle olaylı tatilimden ve tutku arayış maceramdan sonra, Marcus harici her detayı hafızamda gerilere saklayarak yeni kitabımı yazmaya başlamıştım. Bu kadar hızlı bir şekilde kitaba adapte olmama hem sevinen hemde şaşıran Megan, daha sonraki kitabımda farklı bir tür deneyeceğimi öğrenince şaşırmış ama yine de desteklemişti.

Vegas'tan döndükten sonra, tatil ve uçak yolculuğu boyunca aldığım notları hızlıca  kitap taslağına aktarmak istediğimi söyleyerek, Megan'a olanları anlatmayı olabildiğince geciktirmiştim. David'le ilgili olduğunu anlamış ve ne zaman istersem anlatabileceğimi, hatta istemezsem hiç anlatmama bile gerek olmadığını söyleyerek beni psikolojik baskıdan kurtarmıştı ve ben de rahatlayarak işime yönelmiştim.

O gece David, odanın kapısını çarpıp çıktıktan sonra, sabaha kadar sadece ağlamıştım.

Gün ağardığında uçuş saatim öğlen olmasına rağmen, duş alıp valizimi hazırlayarak oyalanmadan otelden en çabuk şekilde ayrlarak hava alanından uçak saatimi bekleyerek bir an önce oradan ayrılmayı istemiştim.

Döndükten sonra ilk zamanlar, zihnimin boş kaldığı her an, aklımda David vardı. Sürekli ortaya çıkan anılardan rahatsız olduğum ve düşünmek istemediğim için kendimi sürekli yazmaya veya araştırmaya vermiştim. Düşünecek bir şey yoktu. Kalbimi kırmasına izin vermekle zayıflık göstermiştim ve ne olursa olsun başka herhangi birinin, bir daha asla böyle bir şey yapmasına  izin vermeyecektim.

Günler geçtikte zihnimdeki David silüeti gittikçe silinmiş, bir süre sonra onu düşünmez olmuştum. Ancak Vegas'ı çağrıştıran bir şeyle karşılaşırsam onu ve olanları hatırlıyordum. Böyle anlarda hemen koşu taytımı ve spor ayakkabımı giyerek dışarı atıyor, yüksek sesli müzikle koşmaya başlıyordum. Salgıladığım endorfinle çok daha iyi hissederek eve dönüyordum.

Bugün Meganla klasik öğlen kahvesi randevumuz vardı. Onu beklerken oturduğum cafe, kış mevsimi yüzünden bahçesinden oturulamadığından ve öğle saati olması yüzünden dolayı oldukça kalabalıktı. Megan'la sürekli geldiğimiz, pastalarına bayıldığımız bu cafe, Megan'ın işyerine yakın olduğu için, öğle saatlerimdeki buluşmalarımıza ev sahipliği yapmak için idealdi.

Mesajla toplantısının uzadığını bildiren Megan'ı beklerken, nasılsa her zaman geç kaldığını bilerek yanıma aldığım küçük laptopumla, kitap taslağına çalışmaya ve notlar almaya devam ediyordum. Yanımda beliren gölgenin, kahvemi tazelemek isteyen garson olduğunu düşünerek tebessümle başımı kaldırdım.

Karşımda kişi uzun paltosu, kalın çerçeveli gözlükleri ve derin gamzeli gülüşüyle Jason'dı

Şaşkınlıkla tepki veremeyerek öylece kaldım.

"Selam Jessica, nasılsın?"

Tokalaşmak için elini uzatınca,

"Jason, senin burada ne işin var?" diyerek uzattığı elini geri çevirmemek için elimi uzattım ve hafifçe tokalaştım.

"Bir Tıp seminer için geldim. Biraz ilerdeki Marriot Hotel'de yapılıyor. Ah Tanrım, seni gördüğüme çok sevindim anlatamam. Oturabilir miyim ?"

Tabi diyerek elimle işaret ettim ama içten içe gitmesini diliyordum. Jason demek David demekti ve ben onun hakkında konuşmak istemiyordum.

Son Bir ŞansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin