🌺0.2🌺

725 50 2
                                    

•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•
🌺
This sad melody resembles you
It makes me cry eh eh
Your scent is a sweet felony
I hate you so much but i love you
🌺
•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•

Etrafımı saran soğukla burnumu yavaşça çektim. Hayır, bugün ağlamayacaktım, bugün güçlü olacaktım. Çünkü hayatta güvendiğim sayılı kişilerden olan, arkadaşım Mark'ın doğum günüydü bugün.

Kollarımı yavaşça bedenime sararken bu kadar kısa bir elbise giydirdiği için, içimden Jisoo'ya kızıyordum.

Daha fazla soğuğa dayanamayarak adımlarımı hızlandırdım. Zaten Mark'ın evi fazla uzakta değildi. Biraz daha yürürsem kapının önüne varmış olacaktım.

Jinyoung'un partiye gelip gelmeyeceğini bilmediğim için gerginlikle nefesimi dışarıya verdim. Bu, havada beyaz renkte bir su buharı oluşmasını sağlamıştı. Tek umudum Jinyoung'un o iğrenç arkadaşlarının, onu yanlarına çağırmış olmasıydı çünkü onu görürsem göz yaşlarıma hakim olabileceğimi sanmıyordum.

Düşüncelerimle boğuşurken kapının önüne çoktan varmıştım. Zili çalıp birinin kapıyı açmasını bekledim.

" Merhaba."

Mark'ın o sıcak gülümsemiyle açtığı kapıyla ister istemez gülümsemeye başladım.

" Merhaba."

" Donuyor olmalısın. Hadi geç içeri."

~•🌺•~

Her şeyi, dans pratiklerini, vokal pratiklerini kaçırabilirdim ama Mark'ın doğum gününü kaçıramazdım. Arkadaşalarımdan zoraki kurtulup kendimi Mark'ın evine atmıştım. Beni görünce şaşırmıştı. İşte kalbime bir bıçak daha o an saplanmıştı.

Mark onun doğum gününe gelmeyeceğimi düşünüyordu. Onu artık umursamadığımı düşünüyordu ama bu doğru değildi...

İnsanlar çevremden bana ışık hızı gibi gelen sürelerde gelip geçiyordu. Çok fazla insan vardı ama görünürde Jaebum, Mark, Youngjae, Bambam, Yugyeom ya da Jackson yoktu. Belki de bilerek benim çevremde olmak istemiyorlardı.

Onlara hak veriyordum. Ben de, benim gibi birinin çevresinde bulunmak istemezdim.

Mark'ı o gece sadece bir kez görmüştüm o da partiye ilk geldiğim zamandı. Partiye geleli bir saat olmuştu ama ne kimseyle konuşmuştum ne de konuşmaya çalışmıştım. Oturduğum kanepeden boş boş duvardaki tablolara bakıyordum.

Kapının çaldığını duyduğum zaman dikkatimi kapıya doğru verdim. Bu gürültüde nasıl kapı sesinin duyulabildiğine şaşırmıştım. Çok geçmeden Mark kapıya geldi ve kapıyı açtı.

İşte orada duruyordu... Tüm güzelliğiyle o unuttuğum muhteşem gülümsemesiyle Mark'a bakıyordu. Üşüdüğü bes belliydi. Kollarını o kısa kırmızı elbisesine üzerinden bedenine sarmıştı. Muhtemelen bu elbiseyi giymesini ona Jisoo söylemişti. Elinde orta boy bir kağıt torba tutuyordu. Pembe renkteydi... Tam ondan beklenilecek gibi. Sanırım içinde Mark'ın hediyesi vardı.

İkisinin arasında kısa bir konuşma geçtikten sonra Mark kenara çekilerek onu içeri aldı. O parlayan gözleriyle elindeki hediyeyi Mark'a uzattı. Mark ise elindeki hediyeyi alarak ona teşekkür etti ve sarıldı.

Benim uzun süredir yapamadığım şeyi yaptı. Ona sarıldı... Onun kokusunu hissetti.

Çok uzatmadan birbirlerinden ayrıldılar. Mark tekrar bir şeyler diyerek onun yanından ayrıldı. O ise kollarını bedeninden çekmeyerek etrafta dolaşmaya başladı. Herkes ona bakıyordu. Onun güzelliğine hayran kalıyorlardı. İçimdeki sinir ateşinin büyüdüğünü hissettim.

Ben onun değerini bilememiştim...

Hızlıca oturduğum yerden kalktım. Kapıya doğru yürümeye başlayacakken çalan şarkıyla olduğum yerde kaldım.

Bizim şarkımız çalıyordu. Düğünümüzde çalmasını istediğimiz şarkımız.

~•🌺•~

Mark yanımdan ayrıldıktan sonra ısınmaya çalışarak etrafa bakmaya başladım. Ev harika dizayn edilmişti. Biraz daha ortalara doğru ilerlerken çalan şarkıyla olduğum yerde durdum. Hareket edemedim. Hareket etmek istemedim. Bizim şarkımız çalıyordu...

Şarkıyı dinlerken göz yaşlarıma hakim olmaya çalıştım ama yanımdan geçip giden o koku ile dayanamadım ve göz yaşlarımı serbest bıraktım.

Bu onun kokusuydu. O da buradaydı ve yine beni, şarkımızı umursamadan yanımdan geçip gitmişti. Beni bir kere daha bu karanlık, yabancı ve yalnız dünyada bir başıma bırakmıştı.

Senden nefret ediyorum Park Jinyoung ama seni çok seviyorum.

Stay || Park Jinyoung One ShotWhere stories live. Discover now